İstanbul Üniversitesi (İÜ) Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Nükleer Tıp Uzmanı Prof. Dr. Levent Kabasakal, gelecekte kanserin panzehiri akıllı moleküller olacağını söyledi.
Abone olİstanbul Üniversitesi (İÜ) Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Nükleer Tıp Uzmanı Prof. Dr. Levent Kabasakal, gelecekte kanserin panzehiri akıllı moleküller olacağını söyledi.
Levent Kabasakal, son 10 yılda, radyoaktif elementlerin kanser gibi hastalıkların tedavisinde kullanma yöntemi olan radyonüklitlerle yapılan hedeflenmiş atom tedavilerinin baş döndürücü bir hızla geliştiğini ve kanser tedavisinde paradigma değişikliğine yol açtığını belirterek, "Belli kanser türlerinde elde edilen başarı o kadar etkileyici olmuştur ki bugün bu tedavilerin büyük kısmı artık rutin hale gelmiştir. Önümüzde duran gelişmelere baktığımızda gelecek 10 yılda radyonüklitlerle yapılan atom tedavilerinin sayı ve çeşitliliğinin çok daha artacağı gözükmektedir." dedi.
Kabasakal, yaptığı açıklamada, bir ilacın tanı, tedavi ve takibinin tek bir düzlemde kullanılmasına "teranostik" denildiğini belirtti.
Prof. Dr. Kabasakal, radyonüklitlerle yapılan atom tedavilerinin en önemli özelliğinin, aynı zamanda, aynı ilaçlarla teşhis yapılabilmesi olduğuna işaret ederek, bu durumun kanser tedavisinde sıra dışı bir üstünlük olduğunu aktardı.
"Çünkü bu durum, tedavi için verilen ilacın vücut içerisinde nereye gideceğini ve hastalıklı dokuyu etkileyip etkilemeyeceğini tedaviden önce kesin bir biçimde bilmemizi sağlar." diyen Kabasakal, teranostik ilaçların aynı zamanda insanlar arasındaki biyolojik farklılıkları belirleyip risk modeline göre tedavi planı yapılmasını da sağladığını bildirdi.
İLAÇLARIN FAYDALARI BELİRLENEBİLİR; Kabasakal, özellikle genetik bilgilerin kanser hastalarında hangi ilaçlardan yararlanıp yararlanamayacağını belirleyerek tedavi planının oluşmasında kullanıldığını anlatarak, şu bilgileri verdi:
"Teranostik ilaçların en önemli üstünlüğü, hastalığın biyolojisini dikkate almasıdır. Hangi hastaların tedaviden yarar görüp, hangilerinin görmeyeceği tedaviden önce belirlenir ve ona göre tedavi verilir. Son 10 yılda radyonüklitlerle yapılan hedeflenmiş atom tedavileri baş döndürücü bir hızla gelişmiş ve kanser tedavisinde paradigma değişikliğine yol açmıştır. Belli kanser türlerinde elde edilen başarı o kadar etkileyici olmuştur ki bugün bu tedavilerin büyük kısmı artık rutin hale gelmiştir. Önümüzde duran gelişmelere baktığımızda gelecek 10 yılda radyonüklitlerle yapılan atom tedavilerinin sayı ve çeşitliliğinin çok daha artacağı gözükmektedir."
NORMAL HÜCRELERE HERHANGİ BİR ETKİSİ YOK; Prof. Dr. Levent Kabasakal, teranostik ilaçların klasik kemoterapiden diğer bir farkının da normal hücrelere etki etmeden doğrudan kanser hücresine yönelmesi olduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti:
"Teranostik ilaçlarla yapılan radyonüklit tedavinin temel prensibi, hedef dokuya gitmeleri, orada kalmaları ve normal dokulara en az etki etmeleridir. Teranostik ilaçlarla yapılan radyonüklit atom tedavisi, kemoterapi ilaçlarıyla neredeyse ulaşılamayacak ideal bir kanser tedavisi modelidir. Bu nedenle meme, akciğer, karaciğer kanserleri dahil halen birçok kanser türünde teranostik olarak kullanılabilecek moleküllerin geliştirilebilmesi için endüstri milyonlarca dolar AR-GE parası harcamaktadır. Harcanan bu paranın karşılığının önümüzdeki yıllarda alınacağı aşikardır. Ülkemizde, bundan yaklaşık 10 yıl önce TÜBİTAK fonlarıyla kurduğumuz laboratuvarda başlayan modern teranostik uygulamalar çok kısa sürede yaygınlaşmıştır. Bugün için Türkiye, Avrupa'nın sayılı ülkelerinden biri haline gelmiştir. Çok sayıda yabancı hasta ülkemize bu uygulamalar için başvurmaktadır. Kliniğimizde 10 binden fazla hastada tanı, 2 binden fazla tedavi uygulaması yapılmıştır."
Teranostik yönteminin en bilinen ve en yaygın uygulamasının radyoiyot (RAI) ile yapılan atom tedavisi olduğunu, bununla birlikte son 10 yıldaki olağanüstü gelişmelerin aynı prensiple yapılan tedavilerin çeşitlenmesine yol açtığını vurgulayan Kabasakal, "Elde edilen başarılar o kadar çarpıcıdır ki özellikle 'alfa' tedaviler önümüzdeki 10 yıla damga vuracak durumdadır. Alfa tedavisi yapılabilecek radyonüklitler hızla geliştirilmekte ve yaygınlaşmaktadır." ifadelerini kullandı.