Gecikmiş bir 28 Şubat yazısı
28 Şubat iyi oldu. 28 Şubat olmasaydı, bugünleri yaşamıyor olacaktım belki de. 28 Şubat olmasaydı, İnternet'i tanımayacaktım.
28 Şubat sürecinde Ankara'daydım. Yeni Günaydın'ın Ankara haber müdürü olarak çalışıyordum. Süreç ilerledikçe bizim gazete yok olmaya yüz tuttu.
Müthiş bir baskı vardı üzerimizde. Yaptığımız yayınlar, yazdığımız yazılar, ettiğimiz laflar, yol su elektirik olarak bize geri dönüyordu. Baba, Mesut Yılmaz'ın elini memleketi Isparta'da havaya kaldırdığında Yeni Günaydın'daki herkes için geri dönüş başlamıştı bile.
Niye peki?
Bir gazetenin yok olması ile bu işlerin ne alakası vardı?
Yaşayan bilir o dönemi!
28 Şubat'a direnen tek gazeteydi Yeni Günaydın.
O gazete kapandı sonra...
Bizler de açıkta kaldık.
Ve tabii ki yazdıklarımız hep önümüze çıktı daha sonra.
Benim Yeni Günaydın'da yazdığım her yazı "politize" etmişti beni.
İşsiz kalmıştım!
Çaldığım hiçbir kapıyı açamıyordum.
Birgün TGRT Ankara Temsilcisi Metin Özer çağırdı beni, iş teklif etti. Kabul etmekten başka şansım var mıydı? Hayır! Metin'le karşılıklı "hayırlı olsun" dedik ve ayrıldık. Ama bir saat sonra bana kara haber geldi bile:
-Hadi senin iş yattı.
-Neden?
-Sorma.
Sormuştum. Atladım TGRT'ye gittim. O gün her nereden haber aldıysa dönemin "kudretli" Bakanı Necdet Menzir devreye girmişti:
"O çocuğu istihdam ederseniz orayı başınıza yıkarım."
TGRT'nin Enver Abi'nin başına yıkılmasına gerek kalmadı.
Eski yuvamda çalışamadım çünkü.
Metin Özer de hayatının hızlı çıkışını vermişti o gün.
Allah rahmet eylesin Yalçın Özer Abi, bu olayı duymuş ve köşesinden isyan etmişti.
Hepsi bu mu?
Değil!
28 Şubat sürecine meydan okuyan yazılarım çok iş açtı başıma. Dedim ya, "politize" olmuştum. Mekanı cennet olsun, Adem Gürses'e benim için ricada bulunmuştu. Aldığı cevabı aynen bana aktarmıştı:
"Hadi oğlum sen de çok politize olmuşsun."
Yani bana iş yok!
Hem bana iş yoktu, hem de mahkeme kapılarında sürünüyordum yazdığım yazılardan ötürü. "Asker düşmanı" bile oldum o dönemde. Demirel'in açtığı davalar, kazandığı tazminatlar canıma okumuştu.
Bir şeyler yapmam gerekiyordu. Çalışmalıydım. Paraya ihtiyacım vardı.
I ıh... Ne yana dönsem sonuç alamadım.
1999 yılıydı İnternet'le tanıştım. Sevgili can dostum, çocukluk arkadaşım Adnan Yüce'nin elime tutuşturduğu bir miktar para ile ilk kez bilgisayar sahibi olmuştum. Bu bilgisayar sonradan benim hayatımı değiştirecekti.
"Kirli sayfa" kitabımı yazdım o günlerde.
Mesut Yılmaz'ın transfer borsasını anlatıyordu kitabım.
Piyasaya çıktığında, ne yalan söyleyeyim beklemediğim ilgiyi gördü.
O kitap, biraz olsun belimi doğrultmaya neden oldu.
Bir süre sonra, "can dost" Süleyman Soylu aradı:
"Abi ben belediye başkan adayı oldum. Desteğini istiyorum. Senin için sakınca yoksa seçim sürecinde yanımda ol."
Soylu'nun teklifi profesyoneldi.
Hem yanında oldum, hem de para kazandım üç ay boyunca.
Nefes almaya başlamıştım artık!
1999 yılı son aylarında tam mesleğimden kopacakken, İnternethaber fikri doğdu. Tarihler 5 Mayıs'ı gösterdiğinde, yayın hayatına yepyeni bir site başlamıştı. İnternethaber artık yayındaydı.
Bugün düşünüyorum da...
28 Şubat sürecinde ve sonrasında çok acı çekmişim.
Ama değmiş!
Bazen "İyi ki 28 Şubat oldu" diyorum.
28 Şubat olmasaydı, İnternethaber hiç olmayacaktı belki de.
Paylaşayım istedim.