GAZİANTEP Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, 15 Temmuz darbe girişiminin Gaziantep'te yansımalarını ve cumartesi gecesini kana bulayan düğün baskınına ilişkin İnternethaber.com'a konuştu.
Abone olReyhanlı... Suruç ve Kilis'in ardından birliğin ve kardeşliğin şehri Gaziantep de IŞİD'in hedefi oldu.
IŞİD üyesi bir canlı bomba cumartesi gecesi Gaziantep'teki bir düğünü kana buladı. 50'den fazla kişi yaşamını yitirdi, 100'e yakın kişi de yaralandı.
İlk akla gelen soru ise 'Neden Gaziantep?' oldu.
Katliamdan 1 gün önce İnternethaber Yönetim Kurulu Başkanı Hadi Özışık ve İnternethaber yazarı Süleyman Özışık'a özel röportaj veren Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin'in anlattıkları olacakların ayak sesleri gibiydi.
Suriye sınırında FETÖ-IŞİD-PKK işbirliğine dikkat çeken Fatma Şahin, darbeci Tuğgeneral Semih Terzi'nin Kilis Özel Harekat Komutanı olduğu dönem bölgede sorunların arttığının altını çizdi ve ekledi:
'Başımıza gelmedik kalmadı.'
Darbeci Semih Terzi'nin Suriye sınırında yaşanan terör ve asayişsizlikten sorumlu olduğunu işaret eden Fatma Şahin, "Semih Terzi, Kilis’te özel harekat komutanı. Bütün sınır ona teslim edilmiş durumda. Sınır teslim ettiğimiz insan Nisan ayına kadar buradaydı ve başımıza gelmedik kalmadı. Yalçın Akdoğan, Efkan Ala’nın buraya gelişi top atışları yapıldı, şehit verdik. Nisan ayında buradan Terzi ayrıldı, Kilis rahatladı. Tamamen bu işi sınır ötesinde DEAŞ’ı da PKK’yı da kendi içinde entegre bir yapıyla karşı karşıyaydık. Nisan ayından sonra biz adam gitti, bölge rahatladı. Ve bütün bölgenin sorumlusu düşünün" diye konuştu.
FATMA ŞAHİN'İ HAKLI ÇIKARDI
Gaziantep saldırısı ve sonrasında yaşananlar ise Fatma Şahin'i haklı çıkardı.
Gaziantep saldırısı için seçilen Düztepe mahallesi Suriyeli ve Kürt nüfusun yoğunlukta olduğu bir bölge, saldırının amacı ise provokasyon.
FETÖ'NÜN B PLANI
Şahin Gaziantep saldırısı sonrası ise yaşananlara ilişkin şunları söyledi:
“Neden şimdi yapıldı, istikrarsızlık yaratmak isteyenler amacına ulaşamadı. Bölgesel çatışma istihbaratı zaten alıyorduk. Seçilen mekana bakınca de bunu görüyoruz. Daha önce FETÖ’nün 15 Temmuz’u başaramayınca B planı olarak bir takım çatışmaları körükleyeceğini; işte Türk-Kürt, Alevi-Sünni mezhep çatışması gibi kargaşa ortamını besleyeceğine dair bir takım bilgiler vardı. Bu da bunun bir sonucu ve organizasyonu görünüyor. 15 Temmuz’da istedikleri olmayınca bugün bu şekilde toplum karşı karşıya getirilmeye çalışılıyor."
Fatma Şahin'in Hadi Özışık'a verdiği röportajın detayları şöyle:
DARBE OLDUĞUNU NASIL ÖĞRENDİ?
Bir Whatsapp grubumuz var, çok da güçlü, emin kaynaklar dediler ki darbe oluyor. O sıralar 24’teki program bitmek üzereydi. Biz mülteci meselesi, güvenlik meselesi, terör meselesi DEAŞ onları konuştuk. 22.30’da çıktık, program bitti hızlı bir şekilde geldiler. Dedim mümkün değil, bu nereden çıktı. Boğazda dediler şu olmuş. Dedim ki 'İç güvenlik meselesidir, bir PKK ile DEAŞ’la ilgili bir operasyon vardır' dedim. 2 dakika sonra çocuklar bir daha geldi. Dediler çok iyi kaynaklar. Bence sizde burada kalın can güvenliğiniz açısından dediler. Dedim mümkün değil memlekete gitmeliyim. Tam tersi benim hemen Gaziantep’e gitmem lazım. İstanbul İl Başkanı ile Belediye Başkanı dediler ki 'Cumhurbaşkanı’nın İstanbul’a gelme ihtimaline karşı biz teşkilatı ve halkımızı da Atatürk Havalimanı’na yönlendiriyoruz. Bizde oraya geçeceğiz' dediler. Biz her iki şartta da sonuçta havalimanı ulaştık.
MAHŞER ALANI GİBİ
Yolun ortasında bir mahşer alanı. İnsanlar sokağa dökülmüş. Havalimanına girmek mümkün değil, aynen o gördüğünüz manzaraların içinde kaldık. Bir taraftan da uçaklar başımızdan uçuyor, acayip bir bomba etkisi ile. Sanki havalimanı bombalanıyor. Milleti korkutmaya çalışıyorlarmış. Bende diyorum ki 'Bunlar Cumhurbaşkanı’nı korumaya geldiler indirmeye.' Hala kendi F-16’larımızın kendi seçilmiş Cumhurbaşkanı’na zarar vermek için komut aldığını anlamakta çok zorlandım. En azından bir 10-15 dakika kendi içimde bunun zihinsel dönüşümünden çok zorlandım. Sonra baktık hakikaten karşıda bir kötü niyet var, durum çok ciddi. Biz hemen bütün arkadaşlar koordinasyona geçtik.
BİZİM KOMUTAN SAĞLAM DEDİM
Ben dedim ki bizim komutan sağlam, güvenlik duvarını beraber yaptık. Yaklaşım 100 milyon TL’lik biz destek olduk. Geliyor diyor ki “Bizim aile korunacak” Genelkurmay 3 ayda yapamazsınız dedi, biz 3 günde yaptık. Bir gün öncede dedik ki bu panorama müzesi yapacağız 3-4 tane işimiz var. İşte ayrı ayrı telefonda konuşulmasın bütün heyet gitsin beraber çalışsın. Bir gün önce oturdular beraber, bunlar bunu çalışırken, kendi Hatay’daki diğer komutanla da diğer konuyu planlıyormuş. Ben diyorum ki bizim komutanımız bizimle iyi çalışıyor, bir sorun olmaz zannediyor. Anladık ki kıvırıyor, emir komuta da talebi neyse ona bakacağım diyor, zaman geçirmeye çalışıyor. Jandarma hemen geldi, hemen yönetmeye başladı. Telefonla şunu yapıyorum, sınırdayım falan böyle dedikleri zaman bizim gücümüz değilse, bizim gücümüz ne iş makinası. Dedim iş makinesini tugayın önüne yığın. Bunu ilk yapan belediye biz olduk. Çok hızlı bir şekilde telefonla konuşurken koordine olduk. Ama şöyle biz belediye olarak, benim gücüm ne.
BANA ULAŞMAK İÇİN EŞİMİ ARAMIŞ
Benim gücüm makine ve insan gücü. 5000 çalışanım var ve kendi ekipmanım var. Çok hızlı bir şekilde gittiler ne kadar araç varsa hepsini oraya götürdüler. İlk yapan biz bunu yaptık. Biz 23.00’te onu kapatmıştık. İçeride bir şey olmuş kendi aralarında. Çıkalım mı çıkmayalım mı, gidelim mi gitmeyelim mi diye. Sonra telefonum çaldı, komutan aradı. Baktım Murat Soysal sıkıyönetim komutanı olarak gözüküyor. Bir liste yayınlandı. Valiyi aradım, dedim 'Valim bir liste var gördünüz mü?' Yok dedi. Dedim sıkıyönetim komutanı olarak gözüküyor. Zaten Kilis’i de aramış. Sonradan Kilis Valisi söyledi. İçişleri Bakanlığı’na bildirmiş. Onu da görünce bu hain bizi yine kandıracak, makineyi çekecek, bizi irade edecek. Sonra eşim aradı dedi ki komutan beni arayıp duruyor, sende bakma dedi. Bana ulaşmak için eşimi arıyor. Telefonu açmadık, bütün koordinasyonu çok hızlı bir şekilde sağladık. İçeride tartışma olmuş, çıkalım mı çıkmayalım mı diye. O duruşa karşı o cesareti gösteremedi. Halk geldi tugayın önüne, bizim kendi çalışanımız ile birlikte çok büyük kitle oradaydı.
DARBE BAŞARILI OLAMAYINCA ARAYIP...
Sosyal medya örgütlenme gücünü gösteriyor. Saat 3’e doğru artık darbenin olamayacağını anladığı zaman valimizi arıyor, ben diyor emrinizdeyim. Zaten iş işten geçmişti o zaman. 22.30-03.00 arası gitti gitti geldi. Darbe olsaydı komutandı ama sonra döndü. İş işten geçmişti. Biz valiyle beraber çalıştığımızı biliyordu.
- Vali bey farkında mıydı hain olduğunu?
Gördüler, herkes gördü onu. İlk 1 saatte anlaşıldı o. Ben şeyi söyledim yalnızca, sıkıyönetimi komutanı olduğunu. Yoksa sayın valimiz çok iyi koordine etti, çok iyi yönetti. Sabaha karşı ben havalimanında ilk uçakla döndük buraya.
- Cumhurbaşkanı'nın ailesine yakın birisisiniz. Tabi sizin aklınız Gaziantep’teydi.
Hem Gaziantep’e gelmeye çalışıyorum hem de Cumhurbaşkanı ile ilgili süreçte çalıştım. O yoldaki mücadelemiz ikili mücadeleydi.
- Korktunuz mu? Aklınıza darbe başarılı olacak diye geldi mi?
Yok, ben o konuda o çok cesaretliyim. Şöyle düşündüm, Cumhurbaşkanımız buraya sağ salim indikten sonra korkacak hiçbir şey yok. O kriz yönetiminde muhteşemdir. Biz buradan sağ salim çıkarız diye düşündüm. Hiç aklıma başka bir şey gelmedi ve milletin hareketi ne kadar haklı olduğumuz gösterdi. Havalimanına insanlar akın etti, insanlar sahaya çıktı ve sahip çıktı.
- Cumhurbaşkanı konuşmadan öncesine kadar, sizlerle herhangi bir irtibatı oldu mu? Cumhurbaşkanı ne yapıyor diye düşündünüz mü?
Yok. Biz kendi ilimizde olan irtibatı sürekli sağladık. Şimdi herkes gibi bizde merak ediyoruz, onun sesi, görüntüsü… Acaba bir şey mi yaptılar endişesi bizde de vardı ama onun ben buradayım ve benim halkın gücünün dışında hiçbir güç tanımam herkes meydana dediği sırada çok net herkes görevini öğrenmiş oldu ve millet harekete geçti.
17-25 ARALIK ÇOK BÜYÜK TECRÜBEYDİ
- O anda millet sokağa döküldü. Millet gözyaşı döktü. Ağlayarak sokağa fırlayanları gördüm. Siz o esnada ne hissettiniz?
Ben bunu aslında çok yaşadım. 15 senelik Ankara hayatında yaşadık. Partinin kapatılması döneminde yaşadık. Biz bu 15 senede o kadar çok çile çektik ki hem daha dirençli hem daha donanımlı hem de daha mücadeleci hale dönüştürdü.
Belki ilk anda bunları yaşamış olsaydı, çok ciddi endişem olurdu. Ama her bir süreçte, Gezi olayları, 17-25 Aralık çok büyük bir tecrübeydi. Bizi yok etmeye çalıştıkları kriz noktasından bunu fırsata dönüştürerek çıktık. Bu güven benim yüreğim de o kadar yüksek ki bana cesaret veriyor. O günü de böyle yönettim. Cumhurbaşkanı başımızda millet arkamızda olduğu sürece korkacak bir şey yok dedim. Biz burada yine çok sağlıklı bir şekilde çıkacağız dedim. Bunu 15 yılın tecrübesiyle, bunlar bittiler dediği zaman yeniden nasıl büyüdüğümüzü gösteren bir geçmişe dayanarak hissettik ve aynı noktaya yeniden geldik.
- Belediyede farklı bir şeyde, şaşırtan birisi oldu mu?
Beni Cumhurbaşkanımızın yaveri şaşırttı. Tanımıyorum ama 17-25’ten sonra net duruşa rağmen o adamın bu kadar kendini gizlemesi aslında örgütün sinsi ve hain ve ne kadar takiyyeci olduğunu bize gayet çok net gösteriyor. Benim
Cumhurbaşkanı ve hükümetim ağzını açtığı zaman hep biziz. Bunun ne kadar yalancı ve ne kadar tehlikeli bir örgütle karşı karşıya olduğumuzu gösterdi. Biz 100 yıl önce düşmanlarımızla çarpıştık, düşmanını bildiğin çarpışma çok kolay ama içeriden bir hainin Brütüslük yapmış olması en tehlikelisi. Biz en tehlikelisi ve en acımasızı gördük.
FETÖ'NÜN TÜM BAĞLANTILARINI KESİNCE...
Ben ilk başkan olduğumda, buraya geldiğimde Suriyelilere alınan battaniyenin cemaat üzerinden yani şu an ki terör örgütü üzerinden yapıldığını gördüm. Mali işler ve sosyal işler tamamen kadınlara verilen kurslar, gençlere verilen etüt merkezleri tamamen onların üzerindeydi. Biz gelir gelmez onlarla ilgili süreci hızlı bir şekilde kesince bundan çok rahatsız oldular. Arkasından bu Zirve Üniversitesi’ni yaparken hazineden alınan araziyi, üniversite alanı diye alınan kısmın yarısını ticari alana çevirdiklerini gördük. Geriye kalan 200 dönümü olağanüstü meclisi toplayarak yeniden ellerinden aldık. Bizi mahkemeye verdiler. Göleti diye bizim toplu olarak kullandığımız bir yerde eğitim kampüsü yapıyorlardı onu durdurduk. Yeniden bizi mahkemeye verdiler. Bundan dolayı adamların şeyi kesilince neması, buradan nemalanıyorlardı ciddi manada bizi saldırdı. Ama o saldırıyı doğru yolda gittiğimizi ve dahada cesaretlenmemiz gerektiğini gördük. Yani biz oradan hiç etkilenmedik, çünkü arkadaşlarım biliyorlar, gelir gelmez biz o konuda çok net bir duruş sergiledik?
- Neler yaptılar size, tehdit santaj?
Yani, her şeyi yaptılar. Cumhurbaşkanı bizim abimiz, babamız… Bizim çalışma şeklimiz güven esaslıdır. Sağını, sokunu keserek farklı bir algı yaratmaya çalıştılar. Ama biz doğru bildiğimiz yolda yalnız gideceğiz dedik ve geri adım atmadık. 3 defa olağanüstü meclisi topladık.
CHP ADAYININ CV'SİNİ ZAMAN GAZETESİ'NİN İÇİNE KOYUP...
- 17-25’ten sonra 5 kişiyi görevden almıştınız ama mahkeme kararıyla geri dönmüştü? Onlar kilit noktadaki isimler miydi?
Biz aldık onları ama içeridelerdi. O yüzden elimiz güçlendi ve yeniden gönderdik onları. Biz bir komisyon kurduk burada, ilgili birimlerden oluşan bir komisyon. 17-25 Aralık’tan sonra hala bu örgütle bağı olduğunu ispatlayacak çalışmalar yapanların listesinden tek tek savunmalar aldık. Emniyetten gelen listeyle karşılaştırdık ve İçişleri Bakanlığı’na listemizi gönderdik. Şu anda 28 kişi var. Şu andaki elimizdeki bilgilere göre temizlenmiş oldu, işçilerimiz de vardı. İşsözleşmelerini fesh ettiklerimizde var, 40 kişiler. 32 memuru açığa aldık. Ben ilk geldiğimde temizlik yaptığımız için daha rahattık. Aleyhime çok çalıştılar, CHP adayının CV’sini Zaman gazetesi arasında koyup kapı kapı dağıttılar. Biz ciddi manada temizlik yaparak başladık işe.
-En güvendiğiniz adam, acaba belli bir zaman mı beklenmiş? Bir talimat mı beklenmiş? Netice itibarıyla Cumhurbaşkanı’na suikast için Marmaris’e gidildi. Yerini öğrenmek için çırpınan da o yaver. Bakıyoruz Sayın Cumhurbaşkanı’nın dibinde olan bir adam her an, her dakika. Ve sadece bir kişi de değil. Yaverlerinin hemen hepsi orada. Mesela farkı bir yol izleyebilirlerdi, yani Cumhurbaşkanı’nı zehirleyebilirlerdi. Bunlar acaba belli bir talimat mı bekliyordu bugünlerde. Allah korumuş.
Aslında o gece, üst üste koyduğumda birkaç kırılma noktaları var. Aslında çok ciddi bir ilahi gücün bu milleti koruduğunu, Cumhurbaşkanlığı şahsında bu millete yardım ettiğini görüyorum. Çünkü ifadeler bunu bize gösteriyor. Özellikle beni etkileyen ifadelerden bir tanesi, suikast timinin pilot binbaşının verdiği ifade de ben cumhurbaşkanının helikopterini gördüm diyor. Ama ben içerideki arkadaşlara baktım kimse görmedim diyor. Bende gördüğümü söylemedim. Eğer Allah esirgesin, ben gördüm deseydi zaten baş gövdeden ayrıldığı zaman biz darmaduman olmuştuk. Çok ciddi bir ilahi gücün, buna kalpten inanıyorum bizi esirgediğini düşünüyorum. Çünkü olaylar bize bunu gösteriyor. Cumhurbaşkanı da dedi ki Nuh mağarasından bizi göremediler dedi. Gerçekten Allah bizi görüyor ve koruyor.
HAZMETMEM KOLAY OLMADI
- Orada aslında çok daha ilginç bir durum var. Metehan Demir de, Mete Yarar da doğruladı. Cumhurbaşkanı’nın ilk bindiği helikopterde bir arıza olduğunu söyleyerek Çiğli’ye gittiğini söylüyorlar. Suikast timi de, SAD komandoları Çiğli’de bekliyor. Yani Cumhurbaşkanı’nı onların yanına götürüyorlar. Ama geç gelince bunlar havalanıyor oraya gidiyor Sayın Cumhurbaşkanı. Orada bir bekleme olmasa, Cumhurbaşkanı’nın olduğu villaya daha erken saatte gidecekler. Cumhurbaşkanı erken kalkmasa belki Çiğli’de karşı karşıya gelecekler. Yani teğet geçiyor. Siz böyle bir şeybekliyor muydunuz? Darbe olduğu gün, bazı paralel örgüt mensubu gazeteciler hep söylüyordu? Siz hiç böyle bir şeye ihtimal veriyor muydunuz?
Bu örgütün ne kadar tehlikeli olduğunu 17-25 Aralık’ta gördük. Yalanın olduğunu, takiyye yaptığını, hainliklerini, şantajlarını gördük. Bir çete, mafya mantığıyla büyük bir kendilerine güç kazandıklarını gördük. Ama devletin kendi silahıyla milleti vuracağını düşünecek kadar, bunu yapacakları kadar hain olduklarını anlamam, kendim orada yaşamam bir 15 dakika sürdü. Anadolu insanı kötülükten beslenmiyor, o yüzden kötülüğü anlamakta zorlanıyor. Kendi F-16’mızın kendi Cumhurbaşkanımızı vurmaya geldiğini hazmetmem çok kolay olmadı. Herkes de aynı şeyi hissetti. Karşı tarafın ne kadar büyük bir örgüt olduğunu ve PKK’dan da daha tehlikeli bir örgüt olduğunu bize gösteriyor. PKK çok net bir şekilde kendi tabanını, kendi egemenliğine karşı bir hizmet yapıyor ama burada toplumun kendi içinde, sohbet ettiğin, kendi şehrinde beraber ortak iş yaptığın insanların bunun içinden çıkması en ağırı ve daha doğrusu toplumdaki güven duygusunun zedelenmesine ve yeniden yapılanmaya ihtiyacı var. Güven duygumuzu ve birbirimize olan acaba kimde ne var kuşkusu bu toplumdaki hasardır diye düşünüyorum. Biraz zaman gerekiyor bunu tamir etmek içinde.
- Bunlar şimdi, genç bir kadınla konuşuyorum ben. Dedi ki biz dedi 15 Temmuz’u önceden duyduk dedim nasıl duydunuz. Hadi Bey dedi, ben dedi bir takım dini vecibelerimi yerime getirme noktasında bir zayıflama yaşıyoruz dedi. Bir arkadaşıma dert yandım dedi, namazdan niyazdan uzaklaştık sohbete falan katılalım da tekrar… O arkadaş bir abla getirdi, sohbet ediyoruz. O sohbet esnasında bu kadın sıkı sıkı tembih ediyor, Amerika’da gelen talimat, ne olursunuz daha fazla dua edin. Çünkü Tayyip Erdoğan’a edilen dualar daha fazla ağır basıyor, dua edin, dua edin, dua edin. Temmuz ayının ortalarında her şey daha güzel olacak diye bu kadarın 3-4 öncesinden bu insanlara söylüyor. Sonra kendi aralarında sohbet ediyorlar, ne olacak? Ya herhalde barışacaklar, bir araya gelecekler iyi niyetle. Tayyip Bey taban iyi niyetli dediği şey, aslında talimat vermişler detay vermemişler. Temmuz ayından itibaren bir şeyler olacak. Sizin burnunuzun dibinde bir adam çalışma yapıyor, başka bir yerde plan yapıyor.
Semih Terzi, Kilis’te özel harekat komutanı. Bütün sınır ona teslim edilmiş durumda. Sınır teslim ettiğimiz insan Nisan ayına kadar buradaydı ve başımıza gelmedik kalmadı. Yalçın Akdoğan, Efkan Ala’nın buraya gelişi top atışları yapıldı, şehit verdik. Nisan ayında buradan Terzi ayrıldı, Kilis rahatladı. Tamamen bu işi sınır ötesinde DEAŞ’ı da PKK’yı da kendi içinde entegre bir yapıyla karşı karşıdaydık. Nisan ayından sonra biz adam gitti, bölge rahatladı. Ve bütün bölgenin sorumlusu düşünün.
- Sizden şeyi de, o gece medyanın bütün medyanın, sosyal medyanın daha önceki kutuplaşmalar, 15 Temmuz öncesi ve gecesinde medyanın tavrıyla ilgili. İlk olarak nerede incelemeye başladınız.
Ben ilk sosyal medya üzerinden sonra en çok izlenen kanallardan takip ettim. Çok hızlı bir söylem birliği oluştu. Çok sevindirici, mutlu edici bir şeydi. Birbirinden farklı haberler değil, tam tersi vatan, millet, ezan yani ortak değerler üzerinde daha önce birbirini eleştiren kitlelerin sınıf atladığı ve üste çıktığı, bir söylem birliği oluşturduğunu gördük. En büyük kırılma noktası burada oldu. Toplumun bütün kesimleri, bütün partiler herkes farklı görüşte de olsa bizim hassasiyetlerimiz konusunda eğer bu darbe gerçekleşmiş olsaydı, kazananı yok.
Kim olursa olsun, hangi partiden olursa olsun herkesin kaybedeceği, çocuklarımızın geleceklerini kaybedeceğimiz bir karanlık döneme gidiyoruz anlayışı çok hızlı hâkim oldu. Bu o kadar sevindirici bir şey ki. Biz zaman zaman gençler üzerindeki sosyal medyanın negatif etkisini, ciddi sıkıntılar çıkardığını da şahit olduk. Ama burada genç yaşta herkesin, her kesimin bir üst sınıf atladığını gördük. Aslında bu bizim özlediğimiz bir şeydi. Hep bunu yapmaya çalıştık. Toplumsal menfaatin daha hızlı sağlamalıyız demiştik. Aslında o gece bize bunun yapılabileceğini gösterdi. Toplumsal özgüvenimizi arttırdı. Bu işin çözümlemesinde daha güçlü bir yere gittiğimiz pozitif bir gündeme dönüştü. Bir taraftan bir darbe operasyonu bir taraftan da bunu çözebileceğimiz, halledebileceğimiz gücümüzün, kuvvetimizin, vatan sevgimizin olduğunu ispat etmiş olduk. Ne sorun olursa olsun, bizim çözüm kapasitemiz çok yüksek. Biz Ortadoğu’da bir ülke değiliz, geleneğimiz olan, geçmişimiz, ortak kader kavramı olan bir milletiz. Eylem birliğine dönüştük, önce bir söylem birliği ardından hızlı bir eylem birliği oluşturduk. Sonra demokrasi nöbetleri 27 gün hiç eksilmeden devam etti. İkisi birbirini tetikleyen şeyler. Medya başta olmak üzere bütün STK ve partilerin çok ciddi bir sınav verdiğini, çünkü bu sınavın da şundan verildiğini düşünüyorum. Çok bedel ödendi, kazananı yok. Biz 27 Mayıs’ta da 12 Mart ve 12 Eylül’de de kazananı olmadığını gördük. Bu geçmiş bize ortak gelecek hayali oluşturdu. O yüzden Mısır’daki bu olaylara diyorum ki, 15 Temmuz daha önce yaşansaydı Mısır’da bunu yapmaya cesaret edemezdi. Mısır halkı da bu birliği gösterirdi, orada en büyük şey meydanlar bölündü. Meydan bölününce güç bölündü. Biz aynı meydanda farklı görüşleri bir araya getirdik. Biz bundan sonraki süreçte artık bu yolla, bu milleti caydıramayacaklarını, bu milletin önüne takoz koyamayacaklarını gördükleri için elbette birçok yöntem daha kullanacakladır. Bu örgütün herhangi bir örgütten farkı yok. Ama gelinen noktada bu milletin esareti kabul edemeyeceği, özgürlüğün ve bağımsızlığın bu milletin en hassas olduğunu öğrenmiş oldular. O gün bütün dünyaya bütün uluslararası topluma çok net bir şekilde gösterildi. Ben bundan sonra bizim ile işbirliği yapacak kişilerin gelip aynı masada oturup, birlikte çözüm üretme, yok etme yok sayma değil çözüm üretme üzerinde yeni bir yöntem geliştirme zorunda kalacaklarını düşünüyorum.
KADINLARIN İŞ MAKİNESİNİ KULLANDIĞI FOTOĞRAF
- Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın başbakanın tavsiye ettiği ve unutmadığı bazı sembol görüntüler çıktı ortaya. Türkiye genelinde aklınızdan çıkmayan bir fotoğraf var mı?
Kadınların o iş makinesini kullandığı, tepeye gençleri koyduğu fotoğraf. Yani ben şöyle gördüm, toplum bu işe her görüntüsüyle, her görüşüyle sahip çıktığını gösterdi. İş makinesini kullanan başörtülü bir kadın, yanında başı açık bir kadın. Üstünde bütün yaş grubundan gençlerin birleştiği ve darbeye karşı giden bir iş makinesi gördüğümde bu beni çok etkiledi. Birde bir kadının Mehmetçiğe oğlum sen ana kuzusun ne yapıyorsun dediği, o analık var ya uyarma, yardımcı olma o anı, Anadolu insanımızın her noktada ne kadar yapıcı olduğunu da gösteriyor.
Ben o kadınlarımızın buradaki gücünü önemli buluyorum ve meydanların yarısından çoğu kadınlardı. Sabahlara kadar meydanlardaydı.
- Şimdi Gaziantep’te de döneceğiz oraya ama mesela beni günlerce uyutmadığı, uyumadığım dediğini olay oldu mu?
Zaten o hafta hiç kimse uyumadı ki. Bu toplumun bir parçası olarak biz de aynı şeyi yaşadık. Gerçek değilmiş de kabusmuş. Biz bunları yaşamamalıydık diye düşündüm. Eşim buradaydı. Çok hızlı haberleştik, endişem olmadı ailemle ilgili.
GAZİANTEP'TE NELER OLUYOR?
- Şimdi Gaziantep özelinde de biraz sizinle konuşalım. Gaziantep ile ilgili yaptığınız çok önemli çalışmalar var. Kentsel dönüşüm hazırlığı var. Daha önce buraya geldiğimde daha farklı bir Gaziantep vardı. Fatma Şahin’in elinin değdiği belli oluyor. Alıştınız mı buraya, Ankara’yı özlüyor musunuz?
İş odaklı çalışan birisiyim. Ankara, İstanbul ve Gaziantep fark etmiyor. Elimde biriş olunca işime odaklanıyorum. Bu şehirde de çok fazla iş var, dolayısıyla mekanın nerede olduğu daha çok benim elimdeki iş olunca çok özlediğim söylenemez. Çünkü bu şehirde, doğduğum şehirde yapacağım çok şey olduğunu görüyorum. 2,5 yılda yüzde 20 büyüdüğümüz bir şehirde, en az kaynakla en fazla yatırımı yaparak toplumun yaşam kalitesini arttırmak durumundaydık. 50 bin konut gibi Türkiye’nin en büyük projesini hayata geçirmeye çalışıyoruz. Yeni bir şehir kurmaya çalışıyoruz. Yeni bir şehir, organizenin arkasında 150 binin çalışanımız var ama her gün biz 150 bin kişiyi taşıyoruz. Şehrin konuta ihtiyacı var, imar açıyoruz. Alt yapısını hazırlıyoruz ve 5,5 milyon metrekare yeni bir şehir kuruyoruz. 2 ay önce temel atıldı, bu yıl 7 bin konut yapacağız. 7 yıl içinde , 50 bin konutu tamamlayacağız. Bu yıl 7 binini yapacağız, her yıl 7 bin konut. Ciddi bir şekilde su sorunumuz var, mültecilerden dolayı su tüketimimizde yüzde 30 arttı. En kurak dönemimizi yaşadık, geçen yıla göre de yüzde 40 yağış azaldı.
Toplam bütçesinin yüzde 26’sını elektiriğe ödüyoruz. Maraş’tan su getiriyoruz, getirirken de terfi yöntemiyle getiriyoruz. Yılda 100 milyon TL getirdiğimiz suya elektrik ödüyoruz. Sürdürülebilir değil, yeni bir su kaynağı bulduk. Bunu şehre hızlı bir şekilde getirecek, 120 km’de. Ve inşallah 100 milyon TL elektrik parasından kurtulacağımız bir suya kavuşacağız, en büyük projelerimizden bir tanesi. En önemli projemiz de 3. trafik. 2 buçuk yılda 4 tane kavşak bitirdik, 3 tanesini planladık, 12 tanesini de şu anda çalışıyoruz. Ama gönlümüzden geçen yer altı. Planı ortaya çıkardık ve Konya ile 3 katı yolcu kapasitemiz var. Çok hızlı bir şekilde metroya geçmemiz gerekiyor. Ulaştırma Bakanlığı’na gönderdik. 10 Km ile bir metro çalışması başlattık. Bunlar bizim büyük işlerimiz. Uluslararası rekabetimiz için de arkeoloji ve gastronomide iyiyiz. Bütün şehirlerle yarışıyoruz, 5 antik kentimiz var. 5 antik kenti, hanlar hamamlar, restorasyonuyla birlikte ilerliyoruz. Kültürel belediyecilik konusunda, uluslararası bir hedefimiz var. Akıllı şehir üzerinde ciddi gayretimiz var ayrıca şehir göç aldığı için sosyal belediyecilik üzerinde de önemli projeler yürütüyoruz. Çocuk gelinleri önlemek için Gelin Etmeyin Okula Gönderin kampanyamız var. İyi gidiyoruz şu anda. Aileler bilinçleniyor, sistemin içine dahil oluyor, 19 sivil toplum kuruluşumuzla faaliyetteyiz.
İkincisi meme kanserinde 40’ıncı sıradaydık, 4’üncü sıraya yükseldik. Nedeni de cihaz aldık, mahallelerimizi taradık. Şu anda 125 kadın, kanser olduğunu bilmeyen kadın kanser olduğunu öğrendi ve tedaviye başladı. Bu çok önemli bir sosyal proje.
Üçüncüsü sosyal güvencesi olmayan kadınlar tüp bebek için Adana’ya gidiyordu. Benim mahalle taramalarında yaklaşık bin 800 kadın geldi, param yok ve sosyal güvencem yok dedi. O yüzden bir merkez kurduk, bin 200 talep aldık ve yardım ediyoruz. Eğitimde, sağlıkta ve mültecilerde, özellikle mültecilerin Türkçe öğrenmesinden tutun, çocukların eğitimine kadar önemsiyoruz. Okulumuz ve hastanemiz var. Bizden başka belediyenin bunları yok. İhtiyaçlardan dolayı bunları yaptık. Mültecileri bu sisteme dâhil edip sosyal uyum ve entegrasyonu da bu şekilde çözerek sosyal belediyeciliği de güçlü bir şekilde devam ettiriyoruz.
ÜRETİNCE KİMSE NEDEN DİYE SORMUYOR
- Aile Bakanlığı avantajını herhalde burada çok kullanıyorsunuz. Hem belediye başkanı hem de aile bakanlığı yaptınız.
Uygulama çünkü burası. Aslında orada düşündüğüm şeyi çok rahat uygulama fırsatı veriyor ve belediye hukuken çok ciddi bir yasal yetkimiz olduğu içinkaynağını ürettiğin zaman kimse sana neden bunu yapıyorsun demiyor. Mesele kaynağı yaratıp bunu hayata geçirmek. Arkadaşlarımızla da bunu çalışınca da hem valimizle beraber bütün devlet kurumları ile iyi çalışıyoruz, hem kendi arkadaşlarımızla kuvvetli bir çalışma şekli ortaya koyduk.
- 50 bin konut dediniz ama genel itibariyle bizim Türkiye’nin sıkıntısı var. Geçmişteki siyasetçiler, bazı çarpık yapılaşmalara izin veriyorlar. Neredeyse yüzde 70-85 civarında düzelme var sanırım. Bu 50 binlik konut projesi ile buradakileri oraya kaydırıp, burada (merkezde) yeni bir çalışma mı yapılacak?
Arz talebi dengeleyelim ki orayı rahat boşaltalım. Yeni ev üretemezsek adamı nereye götüreceğiz. 70’li yıllarda sanayileşmemiz başlamış. Belediyecilik hizmetlerinden gidemeyince, mesela Konya Kayseri’de çok daha azdır çarpık kentleşme. Çok fazla toplu konut üretmişler ama biz son 10 yılda toplu konut üretmeye başladık. 70’li yıllarda 90’lı yılların sonunda yapmaya başladık. 2 ilçemiz kentsel dönüşüm yapıyor. Elimizdeki sayı o kadar yüksek ki ne para ne zaman dayanıyor. Ancak işte bu büyük projeler ile bunu daha hızlı kentsel dönüşüme dönüştürecek şeyler üretmek gerekiyor. Bizim çevre bakanlığında yasal ve mali altyapıyı güçlendirmemiz lazım. Yerel yönetiminin bunun altından kalkmamız mümkün değil, mali süreçleri de göstermemiz gerekir. Neler gerekiyor, ne yapmak gerekir.
- Sizin bir hikayeniz vardı değil mi? Çocukluğunuzda böyle bir hayaliniz var Gaziantep’i yönetmek ile ilgili.
Tabi, hayallerimiz elbette çok önemli ama benim hayatımdaki akışlara baktığınız zaman hep şehri geri dönme üzerinde, yani şehirden gitme iyi bir okulu bitirme yurt dışına gidelim, şunu da yapalım deme üzerinde değil her birikimimizi şehre kazandırma üzerinedir. Mesela benim bakanlıkta da sayın cumhurbaşkanımız başbakanken MYK’da biz bir anket yaptık, siz dedi şehre gittiğiniz zaman başkan adayı olarak daha kuvvetli bir şey çıkıyor dedi. Ben takım oyuncusuyum, doğduğum bir şehre gitmek benim için büyük bir şeref demek. Ben bilmiyorum bakan iken başkan olan var mı başka biri. Doğduğumuz topraklara olan borcumuz ve şehir sevdası. Doğduğun yere hizmet etme anlayışı yüreğinde olmasa bunlar olmaz. Ama ben hem bölgem hem insanlarım olunca daha başka bir sıcak duygu hissediyorum bu da beni daha çok iş yapma gücü getiriyor. Çok önemli bir duygu, iyi taşımak gerekiyor.
- Bir erkek hegemonyası var ya, işte Celal Doğan için bir efsane diyorlar. Siz zaten efsanesiniz. Ben dışarıdan bakan bir insan olarak, şöyle diyorum. Bütün şehirleri dolaştım ben neredeyse, 7 Haziran’dan sonra. Dolayısıyla diğer şehirleri biliyorum. Bütün şehirlerde şöyle bir şey var, Gaziantep’te orası marka şehir imajı var. Bu çok önemli aslında.
Biz Suriye meselesi çok hızlı bir şekilde çözülürse, çünkü en önemli engelleyen şey sınır ve güvenlik meselesi. Bunu bilerek söylüyorum, Ortadoğu’nun finans, yatırım, fuar merkezi yolunda liderliği var bu şehirde. Bu güç ve insan kaynağı var, o yüzden bizim hızlı bir şekilde şu Suriye meselesini, mesela İran çok iyi bir açıklama yaptı. Gurme turizmi burayı patlatırdı, UNESCO’dan öyle bir akıma neden olacak ki, ama böyle meseleler gündeme geldiği zaman kapanıyor. Suriye meselesi çözüldüğünde, bak biz mülteci sorunu çözülsün demiyoruz. Sorun var ama yönetiyoruz ama uluslararası noktada güvenlik meselesinde sorun oluşunca toplumu buraya çekemiyoruz, onu çözdüğümüzde burayı biz her yönden hoplatırız. Mesela şu an hayvan bahçesinin 3 milyon yıllık ziyaretçisi var, Avrupa’nın en iyisi. Ama bu meseleler gündeme gelince insanlar bir dakika diyor. Bölgenin rahatlaması lazım.