BIST 9.636
DOLAR 34,65
EURO 36,36
ALTIN 2.929,18
HABER /  GÜNCEL

Gazeteyle geçimini sağlayanlar

Hıncal Uluç, gazetenin çok farklı bir boyunutu yazdı. Gazete, sadece çalışanları için bir geçim kaynağı değil. Aynı zamanda dışarıdaki vatandaş için de ekmek kapısı.

Abone ol Sokakta, çöplük kenarlarında sık sık gördüğümüz (Türkiye için bu çok açık) gazete toplayan, el arabalı adamlar, Hıncal Uluç'un konusu oldu. Uluç, başlıklı yazıda konuya şöyle değindi:

Yazı : Hıncal Uluç
Kaynak :


(Hayır Cem Yılmaz'ın kobrası değil bu.. Yeni bir Şeniz yazısı..)
Dün gece sabaha kadar rüyalarıma girdi bu adam..
Sakalının kapladığı suratı, bıyıkları, kara gözleri, nasırlaşmış elleri değil.. Gözleri beni çarpan.. Ne olur bakma bana, bakma, bakma gözümün içine..
Adını hâlâ bilmiyorum..
Yıllar önce bir aralık gibi fark ettim onu. Soğuktu, pek soğuk. O ise aldırmaz gibiydi, çok vakur.. 4-5 saat sonra, Bebek'te bir daha görünce iyice afalladım..
Birkaç gün sonra bu defa bizim sokakta rastladım.
Kimle istersem küt diye konuşurum ya, seslendim peşinden..
O günden beri onun için çalışıyorum bir nevi.. Ondan önce gazete almaz, TV izlemezdim (Boykot, boykot, boykot! Kim takar seni, kim takar, kim!)
Ama, bu adamın hatırına gazete almaya başladım. Hatta arkadaşlarımdan da gazete toplar oldum.. Daha çok, daha çok gazete lazım bana..
Onu fark edince bir kere, arkadaşlarını da fark eder oluverdim.. Bir adam oldu birkaç, o birkaç da birkaç semtteki birkaçlar..
"Düşünsene!" dedi bir arkadaşım. "Ne faydalı, ciddi ciddi topluma yararlı adamlar bunlar.. Kağıt topluyorlar, tamamen kol gücüyle ittikleri arabaların içine dolduruyorlar. Çöp, möp demeden.. Biz de, ormandan kazanıyoruz, yaşamdan, doğadan.."
"Bence de" dedim "Bence de..." Dün... Yolun karşısından biri bağıra bağıra bana koşuyordu. Döndüm, baktım, benim adam, sarhoş, "Abla sen beni kurtaracaktın! Abla!!!" dedi.
Bir de dayak yemiş birilerinden, kaş göz mosmor..
"Sana nasıl, seni kurtarıcam diyebilirim ki?" diyemedim...
Aklıma geldi ama "Bu gazeteleri içmek için mi topluyorsun?" da diyemedim.. Düşündüm..
Ben olsam, çoktan ayyaş olurdum onun yerinde..
Sadece içimin acıdığını, ciğerimin söküldüğünü hissettim..
O tarafta yerlerde mangal yakıp ısınarak uyuyan, sokak köpeklerini dost bellemiş bir adam..
Bu tarafta, bir şekilde yaşamın bu yoksul, zayıf çaresiz yüzünü kabullenmiş, hatta unutmuş bir kadın..
Yaşam denen bin bir suratlı palyaço.. Unuttuğum şeyleri suratıma çarpmaya gelmişti...
Bir kobraydı bu sefer.. Kızgındı.. "Beni görmedin, duymadın! Güzelliğimi zehre çevirdin!" diyordu...
Bir kobrayla Fransız öpücüğü yapmış, ta boğazımdan bir yerlerden sokulmuştum sanki..
Bir kobranın.. boğazıma kadar inmişti dili..
Çatal dili.. zehri..