Kenan Evren'in basın sözcüsü Ali Baransel anılarını yazdı. Baransel'den Evren karşısında hangi gazeteci esas duruşta durdu, hangisi onurunu korudu öğreneceğiz.
Abone ol'12 Eylül'de Nadir Nadi esas duruşa geçmemişti'
Fahri Korutürk dönemini ''Bıçak Sırtı'', 12 Eylül darbesinin lideri Kenan Evren dönemini de ''Esas Duruş'' adlarıyla yayımlayacak olan Baransel, herkes esas duruştayken onurlu bir çıkış yapan Cumhuriyet'in sahibi ve başyazarı Nadir Nadi'nin Kenan Evren'e demokrasiyi överek sorunlara darbe yapmadan çözüm bulmanın gerekliliğini vurguladığını belirtiyor.
Baransel'e göre Evren, bir yazısına kızdığı İlhan Selçuk'la görüştükten sonra da kendisi için ''İnançlarında ve düşüncelerinde çok katı. Sol ideolojiye inanmış. Bu yaştan sonra artık kolay kolay değişmez'' demiş. Baransel, anılarında Korutürk'ten "demokrasiye inanmış bir insan" olarak söz ediyor.
16 yıl Köşk'te görev yapan Baransel, anılarında gazetecilerin 'darbe' sınavını gözler önüne seriyor.
Nadir Nadi'den onur dersi
*Çankaya'da yaşadıklarını 'Bıçak Sırtı-Çankaya Köşkü'nde 16 Yıl' adıyla kitaplaştıran Ali Baransel, gazetecilerin Korutürk'e karşı hoyrat, darbe lideri Evren Paşa'ya karşı ise munis olduklarını belirtiyor. Baransel, "Evren Paşa'ya karşı çıkan onurlu kişi" olarak bahsettiği Nadir Nadi'nin Kenan Evren'e "Demokrasiden uzaklaşılması hoş bir manzara değil" dediğini belirtiyor.
Çankaya Köşkü'nde Cumhurbaşkanlığı basın sözcüsü ve başdanışmanı olarak 16 yıl kesintisiz görev yapan Ali Baransel 'in anılarının ilk bölümü, şubat ayında ''Bıçak Sırtı-Çankaya Köşkü'nde 16 Yıl (1)'' adıyla Remzi Kitabevi tarafından yayımlanıyor. Anılarının ilk bölümünde Fahri Korutürk 'ün cumhurbaşkanlığı dönemini anlatan Baransel; ''Esas Duruş'' adını taşıyacak ikinci bölümde Kenan Evren dönemini anlatacak. Ali Baransel, kitabında ''Korutürk'e karşı son derece hoyrat davranan basının Kenan Evren karşısında nasıl munis olduğunun'' altını çiziyor. 12 Eylül sonrasında basının ''onurlu'' kalemlerinden örnekler verirken de Cumhuriyet yazarlarıyla ilgili bazı anılarını aktarıyor.
Ali Baransel, Çankaya'da 16 yıl boyunca Korutürk ve Evren'in yanı sıra cumhurbaşkanı vekilleri Sırrı Atalay ve İhsan Sabri Çağlayangil 'le çalıştı. Baransel, Çankaya Köşkü'nde basın danışmanlığı yapmanın ''bıçak sırtı'' nda yürütülen bir görev olduğunu vurguluyor. Korutürk, Baransel'e ''Osmanlı döneminde sarayda padişahların yanında vakanüvisler vardı. Yani olayları not eden ve sonra tarihe intikal ettiren kişiler. Ben sana bu gözle bakıyorum'' demiş. Baransel de tam 30 yıl önce, 18 Mayıs 1976 tarihinde ''Bu arzuyu zamanı geldiğinde en tarafsız şekilde gerçekleştireceğim'' sözü vermiş. ''Bıçak Sırtı'' , bu sözün ürünü.
Baransel, anılarının ikinci bölümünde 12 Eylül sonrasını anlatacak. Bu kitabın adı ''Esas Duruş'' olacak. Baransel, bunun gerekçesini anlatırken ''Ben dahil herkes, bütün basın, yargı organlarının temsilcileri, işçi sendikaları, herkes Evren Paşa karşısında esas duruşa geçti. Kimse inkâr etmesin. Kimse kendini aldatmasın. Asker gelince herkes esas duruşa geçiyor'' diyor. Baransel, kitapta ''Antidemokratik rüzgârların olanca hızıyla estiği 12 Eylül sonrası ortamda -kendi içlerindeki birkaç istisna dışında- siyasi kadroların, bürokrasinin, üniversite, yargı, basın, işçi ve işveren temsilcilerinin nasıl her şeyi kabullenmiş bir uysallık içinde hareket ettiklerini; hem ruhları hem de aniden çevikleşen bedenleriyle bir anda nasıl asker bir kimliğe büründüklerini'' vurguluyor. Fahri Korutürk'e ''hoyrat'' davranan bazı kalemlerin, 12 Eylül sonrasında Kenan Evren karşısında ''nasıl uysallaştığının, akrobat kıvraklığıyla nasıl eğilip büküldüklerinin'' de altını çiziyor. Kitapta bu konuda bir anısını anlatırken sözü Nadir Nadi 'nin Evren karşısındaki ''onurlu çıkış'' ına getiriyor:
Nadi'nin 'onurlu' çıkışı
''Kenan Evren, 12 Eylül'den sonraki günlerde Çankaya Köşkü'nde gazete sahip ve yöneticileriyle bir araya gelmişti. Amaç yeni yönetimle basın arasında düzenli ve doğru bilgi akışını belirlemek, karşılıklı güven içinde sıcak bir atmosferin oluşmasına katkı sağlamaktı. O toplantıda Evren, basın mensuplarına yeni yönetime destek olmaları ricasında bulundu. Davetli gazete sahibi ve yöneticiler genellikle ülke yararına her uygulamaya hazır olduklarını belirttiler. Bu arada, basının içinde bulunduğu sıkıntıları da dile getirmeyi ihmal etmediler. Özellikle kâğıt fiyatlarının daha düşük tutulması için yardım istediler. Ancak hiçbiri demokrasinin sağlıklı işlemesi konusuna değinmediler.
Konuşma sırası kendisine gelen Cumhuriyet gazetesi sahibi ve başyazarı Nadir Nadi, sıcak bir havada geçen toplantıyı adeta buz gibi bir havaya dönüştürdü: 'Sayın Paşam, demokrasi insan erdemine en yakışan bir yönetim biçimi. Bütün boyunduruk altındaki milletler birer birer demokrasiye geçiyorlar. Biz ise belirli zaman aralıklarıyla demokrasiye ara vermeyi alışkanlık haline getirdik. TSK İç Hizmet Kanunu'nda yer alan 'Silahlı Kuvvetler'in vazifesi Türk yurdunu ve anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyeti'ni kollamak ve korumaktır' ifadesi, yönetime el koymanın dışında başka yol ve usullerce yerine getirilemez mi?'
Nadir Nadi, o ortamda bu sözleri söylemiş, peşine de '20. yüzyılın sonlarına doğru Türkiye'nin demokrasiden uzaklaşması hoş bir manzara değil' görüşünü eklemişti.
Evren'in bazı yurtdışı gezilerine katılan Günaydın gazetesinin sahibi Haldun Simavi ise Romanya'da büyükelçilikte verilen kokteylde Evren'e gazetesinin her konuda emrinde olduğunu rahatlıkla ifade edebilmişti. Yine o dönemde Hürriyet gazetesinin patronu yedek subaylığını Ankara'da Sıhhıye Orduevi'nde yaptığını hatırlattıktan sonra, 'Askerler bu ülkenin sigortasıdır. Her şeyimizi onlara borçluyuz. Onlar ne yaparsa doğrudur. Ben oldum olası askerleri severim' demişti.''
Kaynak: