BIST 9.627
DOLAR 35,20
EURO 36,64
ALTIN 2.956,47
HABER /  GÜNCEL

Gazetecilere hastanede gala yemeği

Ertuğrul Özkök, Dünya Gazeteler Birliği (WAN) Yönetim Kurulu toplantısına Londra'da Aydın Doğan'la beraber katıldı. Gala yemeğinin verildiği yer Özkök'ün ilgisi çekti...

Abone ol

Ertuğrul Özkök,Dünya Gazeteler Birliği (WAN) Yönetim Kurulu toplantısının ardından verilen gala yemeğini "Hastanede gala yemeği" başlıklı yazısında anlattı..


BİR hastanede gala yemeği fikri herhalde benim gibi size de yadırgatıcı gelmiştir.

Pazar akşamı gazetemizin sahibi Aydın Doğan ve Milliyet Gazetesi İcra Kurulu Başkanı Hanzade Doğan’la birlikte, Londra’da böyle bir yemeğe davetliydik.

Dünya Gazeteler Birliği (WAN) Yönetim Kurulu Londra’da toplandı.

Toplantının gala yemeğinin davetiyesi üzerinde ilginç bir yer ismi vardı.

‘The Royal Chelsea Hospital.’

Yani, ‘Chelsea Kraliyet Hastanesi’.
* * *
Önce böyle bir yerin seçilmesinin anlamını çıkaramadım.

WAN yemekleri genellikle şatolar, müzeler vs. gibi ilginç yerlerde verilir.

Ama bir hastaneyi ilk defa görüyordum.
* * *
Arabamız, etrafı duvarlarla çevrili kale gibi bir yerin önünde durdu.

Giriş bölümü mor bir ışıkla aydınlatılmıştı.

Girişte kırmızı üniformalı biri bizi karşıladı.

Onun verdiği ilk bilgilerden, geldiğimiz yerin hastane değil ‘emekli gaziler huzurevi’ olduğunu öğrendik.

Burası Kral İkinci Charles tarafından 1682 yılında kurulmuş.

Amacı İngiliz ordusunda hizmet vermiş gazilerin yaşlılık dönemlerini rahat geçirmelerini sağlamak.

Buraya kabul edilmenin koşulları şöyle belirlenmiş:

İngiliz ordusunda en az 20 yıl hizmet vermiş olmak. Savaşta yaralanmak.

Ve kimsesiz olmak.
* * *
Binanın girişinde sol tarafta bir kilise var.

Onu geçer geçmez bir avluya çıkıyoruz.

Avlu boyunca uzanan binanın pencerelerinden bakınca yan yana küçük odalar görünüyor.

Odalar çok küçük.

Sadece bir yatak ve masalar görünüyor.

Herhalde birer küçük dolabı da olmalı.

Ancak her odanın kapısında birer kırmızı üniforma asılı.

Koridor, baştanbaşa bir üniforma galerisi gibi duruyor.

İnsan ister istemez, bu kadar küçük odalarda yaşanabilir mi diye düşünüyor.

Ancak biraz ilerleyince durumu anlıyorsunuz.

Her taraf, ortak kullanılan salonlarla dolu.

Bu şömineli salonlar, lüks bir klasik otelin lobilerini andırıyor.

Okuma salonları, bilardo masaları, hatta tilt masaları bile var.
* * *
Duvarları İngiltere krallarının tabloları ile dolu salonda, burada yaşayan emekli bir askerle sohbet ediyorum.

İkinci Dünya Savaşı’nda, önce Almanya cephesine gönderilmiş.

Oradan İtalya cephesine gelmiş.

Sonra Sri Lanka’da Japon istilasına karşı savaşmak üzere özel eğitim almış.

Gemilerle o cepheye gönderilmiş.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Hong Kong, Singapur ve Mısır’da görev almış.

O anlatırken İngiliz İmparatorluğu’nun sınırları da gözümüzün önüne geliyor.

Yemek salonunun duvarlarında, İngilizlerin yaptığı savaşların plaketleri var.

İki tanesi dikkatimi çekiyor:

Çanakkale ve Kırım.

Birinde düşman, birinde müttefik.

‘Türkler büyük askerdir’ diyor.

Büyük imparatorlukların askerleri, düşman olsalar da birbirlerini anlıyorlar.
* * *
Chelsea askeri huzurevinde geçirdiğim akşam beni çok etkiledi.

Güçlü devletler, vatanları için savaşmış askerlerini hiçbir zaman unutmuyorlar.

Çünkü onlara sağlanan imkánlar ve gösterilen sevgi, sadece basit bir ‘minnet ifadesi’ değil.

Aynı zamanda geleceğin teminatı.

Hürriyet’te geçen yıl yayınladığımız ‘Son Kahramanlar’ eki çok büyük ilgi görmüştü.

Yemekten sonra oradan ayrılırken, İngiliz meslektaşlarımızın gala yemeği mekánı olarak neden burayı seçtiklerini çok iyi anlamıştım.

YAZI:Ertuğrul ÖZKÖK