BIST 9.390
DOLAR 34,43
EURO 36,29
ALTIN 2.837,00
HABER /  GÜNCEL

Gazeteciler isyan etti

Ekonomi muhabirleri firmalar ve halkla ilişkiler şirketleri tarafından yapılan ‘muhabir - yazar - müdür’ ayırımına isyan ettiler.

Abone ol

Ekonomi muhabirleri bugün bir bildiri hazırladılar. Bildirinin içeriğinde son olarak yaşanan bir basın organizasyonu örnek olarak gösteriliyor. Bursa Yenişehir’de bir fabrikanın açılışı için hazırlanan organizasyonda yazar ve müdürler ile muhabirlerin ulaşımının farklı araçlarla yapıldığı vurgulanıyor.

Elbette bu tek örnek değil. Ancak bardağı taşıran örneklerden biri… Aslında ekonomi muhabirleri birkaç yıldır, bunu tartışıyorlardı. Ancak ilk kez bir bildiri hazırlayarak bunu da Ekonomi Gazetecileri Derneği’ne sunmak için harekete geçiyorlar. Yani bu konuda ilk kez organize hareket ediyorlar.

Verilen örneğin detayında ise şunlar var: Muhabirler 5 saatlik yolu berbat bir otobüsle gitmek zorunda kaldılar ve sadece açılışı izlemekle yetindiler. Buna karşılık müdür ve yazarlar şirket yöneticileri ile daha önceden görüşme imkanı buldular.

Yani haber değeri taşıyan bütün bilgiler muhabirlerden önce zaten müdür ve yazarlara verilmişti. Doalıyısıyla muhabirler bu kadar yolu aslında boşa gitmişlerdi.

Yine hazırlanan bildirinin içeriğine baktığımızda; son birkaç yıldır şirketlerin, ekonomi müdürleri veya yazarlara ayrı toplantılar düzenleyip, ertesi gün basın toplantısı yaptıkları vurgulanıyor. En küçük toplantıların bile müdürlere özel hale getirildiği hatırlatılıyor.

İşte asıl önemli sorun da bu… Aslında gazeteciler ki sadece ekonomi muhabirleri değil, uzun senelerdir bu sıkıntıyı yaşıyorlardı. Özallı yıllarda başlayan bu uygulamaya göre politikacı, şirket sahibi veya üst düzey yönetici direkt olarak gazetenin patronunu, genel yayın yönetmenini arayarak haber veriyor… bilgiyi iletiyordu. Dolayısıyla muhabir seviyesindeki ilişkiyi patrona kadar dayandıran bir sistem gelişti Türkiye’de.

Bu sistemin işlediği Türkiye’de ekonomi muhabirleri de hazırladıkları bildiride şirket yetkililerinin müdürlere veya yazarlara yaptığı kapsamlı değerlendirmeyi basın toplantısını izleyen muhabirlere yapma gereği dahi duymadığını vurguluyorlar. Yani muhabirler aslında oraya ‘konu figüranı’ olarak gidiyorlar. O basın toplantısına katılmasalar dahi gazetecilik habercilik açısından kaybedilecek bir şey olmayacak.

Sıkıntının bir başka boyutu ise “Muhabirler hem şirket yetkilileri ile kontak kuramıyor hem de sadece rutin basın toplantısını izlemekle yetiniyor. Muhabirlere bir nevi ikinci sınıf gazeteci rolü biçiliyor” cümleleriyle özetleniyor.

Bildiride, bu uygulamaların bundan sonraki dönemde, gazetecilik mesleğinin temel direği olan ‘muhabir’ kavramının gün geçtikçe önemsiz ve değersiz hale getireceği hatırlatılıyor.