Gazeteci de, politikacı da arkadan vurur!
Habertürk'te çok cevher var da, bir inattır gidiyor, İnternet
gazetenin satışını engellemesin diye, Fatih Altaylı elindeki
cevherlerin yazılarını Türkiye ile sınırlı tutuyor.
Habertürk yazarlarını gazeteden okuyan okudu okudu, okuyamayanlara
da geçmiş olsun. Özellikle yurdışında yaşayanlara...
Her neyse, keyfi bilir Fatih Altaylı'nın... Sonuna kadar böyle inat
etse keşke. Yaptığı iş İnternethaber'e yarıyor çünkü.
Habertürk'teki "bayat" yazıları okumak istemeyenler
İnternethaber'de Nazım Alpman'a yöneliyor.
Bu girişten sonra, asıl meseleye gelirsek. Habertürk'ün cevheri
Nuran Yıldız'ın başlattığı tartışma sürüyor. Herkes bir şeyler
yazdı, "gazetecinin arkadan vurması" ile ilgili...
Ben de daha ileri giderek, arkadan vuranın sadece gazeteciler
olmadığını, aslında politikacıların gazetecilerden hiç de geride
kalmadığını sizlerle paylaşmak istiyorum.
Yıl 1991... Orhan Keçeli'nin en kudretli zamanı. Demirel iktidarda,
Orhan Keçeli İl Başkanı. Kimler çalmıyor ki Keçeli'nin kapısını.
Özer Çiller bile, onun yönetimine girmek için çırpındı durdu
zamanında. Mehmet Ali Aydınlar ve daha kimler kimler...
Allah'ı var, Keçeli görüştüğü kişilerin yüzüne bakarken
gülücüklerini hiç eksik etmezdi. Ama o kişiler odasından çıktığı
andan itibaren, az önce gülen, az önce şefkat dağıtan, az önce
iyilik meleği olan Keçeli gidiyor, yerine bir başkası
geliyordu.
Bırakın arkadan vurmayı, arkadan öyle sallıyordu ki sormayın
gitsin.
Demirel iktidarının en kudretli bakanlarından Cavit Çağlar mesela.
Bursa'da Cavit Bey'in kızının nişanındayız. Baba, başkonuk...
Çiller ise düğün derneklere katılmama yeminini Cavit Çağlar için üç
dakikalığına bozmuş ve Bursa'ya gelmişti.
Çiller'in gelişinde her şey süt liman... Ama o kalkıp gidince,
Cavit Çağlar ile tayfası "arkadan vurma"nın alasını yaptı!
Çiller'in arkasından yüz kızartıcı küfürler etti orada bulunan
politikacılar... Hatırladığım kadarıyla Demirel'in hemşehrisi
İbrahim Gürdal bunların başını çakıyordu.
Peki siz Demirel'in de "arkadan vurma" işinde başı çektiğini bilir
misiniz? Ya da Demirel'in okkalı küfürler ettiğini... Ben
söyleyenin yalancısıyım, Baba karşısına dikilenlere önce gülüyor,
uğurlarken demediğini bırakmıyormuş!
Bugüne bakıyoruz, geçen gün bir bakanla oturuyoruz. Reha Muhtar'a
öyle bir sallıyordu ki o bakan! Yüzüne nasıl davranıyor, ya da
davranır orasını bilemem... Ama gazetecinin arkasından vurmanın
alasını yapıyordu sözünü ettiğim bakan!
Meclis'te görev yapan meslektaşlarımızla ilgili politikacıların
söylediklerini burada yazarsam, destan olur. Tabii bayan
meslektaşlarımızın o politikacılarla ilgili söyledikleri de var...
Ankara'da adettendir herhalde, her iki kesim de birbirini arkadan
vurdukça vuruyor! Bunlar yüzyüze geldiklerinde ise, bir başka
dünyadalar sanki!
Özeti şu; arkadan vuran bir tek gazeteciler değil, iş dünyası da,
politikacılar da arkadan vurmayı seviyor ve vuruyor.
Gazetecilerinki göz önünde olduğu için (yazıyorlar çünkü) dikkat
çekiyor.
O halde işin içinden çıkmak için, al birini vur
ötekine demek en güzeli...