BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46

Gazete mi, yoksa genelev bülteni mi?

Budizm inancına göre kocası öldükten sonra kadına yaşam hakkı verilmez öldürülürdü. Roma döneminde kanununlara göre istediğiniz herşeyi yapabileceğiniz birer köleydi..

İnsanlık tarihi boyunca kadın kadar istismar edilen bir başka varlık var mıdır acaba? İslamiyet'ten önceki "Cahiliye Dönemi"nde doğar doğmaz diri diri gömülen, doğmasına bile tahammül edilemeyen bir varlıktı kadın.

Budizm inancına göre kocası öldükten sonra kadına yaşam hakkı verilmez öldürülürdü. Roma döneminde kanununlara göre istediğiniz herşeyi yapabileceğiniz birer köleydi..

Tarihin pek çok döneminde, hani evdeki paspas neyse, sifon neyse oydu kadın.. Bildiğiniz eşya işte..

Gönül isterdi ki yazının bu bölümüne, "Oysa bugün kadın" diye devam edeyim.

Ne mümkün!

Bir erkek olarak itiraf etmeliyim ki, kadın bugün o eski ve karanlık çağlardan çok daha fazla istismar ediliyor.

Bakmayın siz kadın hakları savunucularının çırpınışlarına.. Bakmayın vekillerin yasalar veya kanunlar çıkardığına.. Bakmayın siz medyanın bir kadın öldürüldüğünde ajite edici dozu yüksek yazılar yazmalarına..

Kadın bildiğimiz kadın işte.

Bildiğimiz köle..

Kadın hakları savunucularına ve vekillere siz ne söylersiniz onu bilemem. Ama ben şu medyanın sözde kadın savunuculuğu konusundaki ikiyizlülüğünü gördükçe ağız dolusu kusasım geliyor.

Belki çok ağır kaçacak ama, biliniz ki bugün Türkiye'nin en büyük "Genelevi" televizyonlardır, gazetelerdir ve altını çizerek söylüyorum internet medyasıdır..

Kadının baştan sona seks objesi ve cinsel araç olarak kullanıldığı böylesi çirkef bir mecraya verebilecek başka bir isim bulamadım, bağışlayın.

Özellikle internet medyası diyorum. Çünkü bunu bana söyletenler var..

Önce bilmeyenler için bir kısa bilgi geçeyim..

Bildiğiniz üzere gazeteler nasıl "tiraj"la ayakta kalıyorsa, televizyonlar nasıl "rayting"le gücünü koruyabiliyorsa, internet siteleri de "Tık" ile varlığını idame ettirebiliyor. Tekil okuru az olan ve sayfa ziyaret sayısı, yani "Tık"ı az olan sitelerin yaşama şansı da yok..

İşte bu nedenledir ki, biz internet sitesi yönetici ve editörleri, bir habere en ilginç başlığı atmaya, kılı kırk yarmaya çabalarız günün 24 saati.. Amaç daha çok okur çekmek ve daha çok sayfa ziyaret ettirmek..

Ancak bunun bir sınırı var..

Yaygın dilde buna "otokontrol" deniyor ama siz buna "Vicdani veya ahlaki kontrol" de diyebilirsiniz.

Nedir o sınır?

Tetikçilik yapmamak, para karşılığı haber yapmamak, okuru yanıltıcı ve kamuoyunu yanlış yönlendirici haberlere imza atmamak ve en önemlisi kadını bir cinsel araç olarak kullanmamak..

Peki bu sınırı aşan var mı?

Maalesef var ve yine maalesef bu sayı günden güne artıyor.

Şimdi size "Açın Vatan gazetesinin internet sitesini de görün" diyeceğim ama inanın buna haya ediyorum.

İnanın bir porno film veya porno dergiden farksız..

Ben bugün bu yazıda ofsayta düşmemek için mecburen bir göz atmak zorunda kaldım..

Neredeyse 8-10 tane neredeyse tamamen çıplak fotoğraf galerisi en ön sırada yer alıyor..

Özellikle neden Vatan gazetesini örnek gösteriyorum diye merak ediyor olabilirsiniz..

Nedeni şu?

Vatan gazetesinin internet sitesinin başında bir hanımefendi var çünkü.. Çünkü bir kadının, kadınları bu kadar aşağılaması, bu kadar şehvet unsuru olarak kullanması bana normal gelmiyor.

Bir başka gazete ise Güneş. Bilmem bilir misiniz, bu gazete yaşamak için epey mücadele etti. Neredeyse kapatılacaktı. Yöneticileri yok olmamak için nasıl bir yöntem buldu biliyor musunuz?

Tıpkı Posta gazetesi gibi, "Aldatan kadın hikayeleri"ni yazı dizisi yaparak.. Bu yazı dizisini kim hazırlıyor biliyor musunuz peki?

O da bir kadın..

İnanın, ihaneti aklının ucuna getirmemiş kadını bile yoldan çıkaracak derecede arsızca, hayasızca ve namussuzca bir yayın sergiliyor bu kadın gazeteci (!) meslektaşımız..

Hürriyet internet sitesinin Fatih Çekirge göreve gelmeden önce Suudi Arabistan ve Dubai başta olmak üzere bir kaç ülkede sırf bu pornografik fotoğraflar yüzünden, "Porno site" ilan edildikten sonra bu yayınlardan vazgeçtiği gerçeğini de tekrar hatırlatmakta yarar var sanırım...

Eleştiride sınırları aşmamaya özen gösteren biriyim..

Lakin kimse de kusura bakmasın..

Ele geçirdiği bir türbanlı veya çarşaflı haberini manşetlerine taşıyıp, "Burası İran mı?" diye soran bu gazetelere benim de en azından bir birey olarak:

"Gazete mi çıkarıyorsunuz yoksa genelev bülteni mi basıyorsunuz" deme hakkım olduğunu düşünüyorum..