Gazete mi, yoksa genelev bülteni mi?
Budizm inancına göre kocası öldükten sonra kadına yaşam hakkı verilmez öldürülürdü. Roma döneminde kanununlara göre istediğiniz herşeyi yapabileceğiniz birer köleydi..
İnsanlık tarihi boyunca kadın kadar istismar edilen bir başka
varlık var mıdır acaba? İslamiyet'ten önceki "Cahiliye
Dönemi"nde doğar doğmaz diri diri gömülen, doğmasına bile
tahammül edilemeyen bir varlıktı kadın.
Budizm inancına göre kocası öldükten sonra kadına yaşam hakkı
verilmez öldürülürdü. Roma döneminde kanununlara göre istediğiniz
herşeyi yapabileceğiniz birer köleydi..
Tarihin pek çok döneminde, hani evdeki paspas neyse, sifon neyse
oydu kadın.. Bildiğiniz eşya işte..
Gönül isterdi ki yazının bu bölümüne, "Oysa bugün
kadın" diye devam edeyim.
Ne mümkün!
Bir erkek olarak itiraf etmeliyim ki, kadın bugün o eski ve
karanlık çağlardan çok daha fazla istismar ediliyor.
Bakmayın siz kadın hakları savunucularının çırpınışlarına..
Bakmayın vekillerin yasalar veya kanunlar çıkardığına.. Bakmayın
siz medyanın bir kadın öldürüldüğünde ajite edici dozu yüksek
yazılar yazmalarına..
Kadın bildiğimiz kadın işte.
Bildiğimiz köle..
Kadın hakları savunucularına ve vekillere siz ne söylersiniz onu
bilemem. Ama ben şu medyanın sözde kadın savunuculuğu konusundaki
ikiyizlülüğünü gördükçe ağız dolusu kusasım geliyor.
Belki çok ağır kaçacak ama, biliniz ki bugün Türkiye'nin en büyük
"Genelevi" televizyonlardır, gazetelerdir ve
altını çizerek söylüyorum internet medyasıdır..
Kadının baştan sona seks objesi ve cinsel araç olarak kullanıldığı
böylesi çirkef bir mecraya verebilecek başka bir isim bulamadım,
bağışlayın.
Özellikle internet medyası diyorum. Çünkü bunu bana söyletenler
var..
Önce bilmeyenler için bir kısa bilgi geçeyim..
Bildiğiniz üzere gazeteler nasıl "tiraj"la ayakta
kalıyorsa, televizyonlar nasıl "rayting"le gücünü
koruyabiliyorsa, internet siteleri de "Tık" ile
varlığını idame ettirebiliyor. Tekil okuru az olan ve sayfa ziyaret
sayısı, yani "Tık"ı az olan sitelerin yaşama şansı
da yok..
İşte bu nedenledir ki, biz internet sitesi yönetici ve editörleri,
bir habere en ilginç başlığı atmaya, kılı kırk yarmaya çabalarız
günün 24 saati.. Amaç daha çok okur çekmek ve daha çok sayfa
ziyaret ettirmek..
Ancak bunun bir sınırı var..
Yaygın dilde buna "otokontrol" deniyor ama siz
buna "Vicdani veya ahlaki kontrol" de
diyebilirsiniz.
Nedir o sınır?
Tetikçilik yapmamak, para karşılığı haber yapmamak, okuru yanıltıcı
ve kamuoyunu yanlış yönlendirici haberlere imza atmamak ve en
önemlisi kadını bir cinsel araç olarak kullanmamak..
Peki bu sınırı aşan var mı?
Maalesef var ve yine maalesef bu sayı günden güne artıyor.
Şimdi size "Açın Vatan gazetesinin internet sitesini de
görün" diyeceğim ama inanın buna haya ediyorum.
İnanın bir porno film veya porno dergiden farksız..
Ben bugün bu yazıda ofsayta düşmemek için mecburen bir göz atmak
zorunda kaldım..
Neredeyse 8-10 tane neredeyse tamamen çıplak fotoğraf galerisi en
ön sırada yer alıyor..
Özellikle neden Vatan gazetesini örnek
gösteriyorum diye merak ediyor olabilirsiniz..
Nedeni şu?
Vatan gazetesinin internet sitesinin başında bir
hanımefendi var çünkü.. Çünkü bir kadının,
kadınları bu kadar aşağılaması, bu kadar şehvet unsuru olarak
kullanması bana normal gelmiyor.
Bir başka gazete ise Güneş. Bilmem bilir misiniz, bu gazete yaşamak
için epey mücadele etti. Neredeyse kapatılacaktı. Yöneticileri yok
olmamak için nasıl bir yöntem buldu biliyor musunuz?
Tıpkı Posta gazetesi gibi, "Aldatan kadın
hikayeleri"ni yazı dizisi yaparak.. Bu yazı dizisini kim
hazırlıyor biliyor musunuz peki?
O da bir kadın..
İnanın, ihaneti aklının ucuna getirmemiş kadını bile yoldan
çıkaracak derecede arsızca, hayasızca ve namussuzca bir yayın
sergiliyor bu kadın gazeteci (!)
meslektaşımız..
Hürriyet internet sitesinin Fatih Çekirge göreve gelmeden önce
Suudi Arabistan ve Dubai başta olmak üzere bir kaç ülkede sırf bu
pornografik fotoğraflar yüzünden, "Porno site"
ilan edildikten sonra bu yayınlardan vazgeçtiği gerçeğini de tekrar
hatırlatmakta yarar var sanırım...
Eleştiride sınırları aşmamaya özen gösteren biriyim..
Lakin kimse de kusura bakmasın..
Ele geçirdiği bir türbanlı veya çarşaflı haberini manşetlerine
taşıyıp, "Burası İran mı?" diye soran bu
gazetelere benim de en azından bir birey olarak:
"Gazete mi çıkarıyorsunuz yoksa genelev bülteni mi
basıyorsunuz" deme hakkım olduğunu düşünüyorum..