BIST 9.725
DOLAR 35,20
EURO 36,75
ALTIN 2.968,40
HABER /  GÜNCEL

Gazete köşeleri babamızın malı mı?

Medyanın genç kalemlerinden Kürşat Başar, 'eski sorulara yeni cevap' aradığı köşesinde gazete köşelerinin 'babamızın malı olmadığı'nı yazdı.

Abone ol

Akşam Gazetesi'nin 'genç kalemleri'nden Kürşat Başar, köşe yazarlarını konu edindiği yazısında deyiş yerindeyse, çalıştı ve ortaya ufuk açıcı bir yazı çıktı:

Medya savaşları' bir dönemin en çok geçen kavramlarından biriydi. Basında rekabet bizde daha çok basın gruplarının birbirine ellerindeki tüm silahları kullanarak saldırması şeklinde yaşanır. Bu savaşta, patronların ağzından yazan yazarlar çıktı, onlara tetikçi yazar denildi, gazeteler yalnız manşetlerinden değil köşelerinden de farklı imzalarla bu savaşta saf tuttu.

Televizyon kanalları birbirlerine, patronlarına hatta onların ailelerine saldırdı.

Ne yazık ki bu anlayış zaman içinde birbirine karşı inanılmaz iddialar ortaya atan, belden aşağı vuran gazetelerin, televizyonların tümünün yara almasına, halk önünde güven kaybetmesine neden oldu.

Bu durum en çok, medyayı her konuda günah keçisi ilan eden ve yaptıkları rezaletlere mazeret olarak kullanan politikacıların, haber konusu olan sahtekarların, dolandırıcıların işine yaradı.

Gazete okuru bu kavgalara hem söylenir hem de ilginç bir biçimde büyük heyecanla izler. Hatta medyayla ilgili gelişmeleri, olayları, dedikoduları yazan internet sitelerinin bile medyayla hiç ilgisi olmayanlarca sıkı takip edildiğini söylersem yalan olmaz.

Yazarlar arasında çıkan kavgaları, polemikleri de okuyucu büyük ilgiyle izler. Hatta bir zamanlar ünlü bir yazar dostum bana, daha çok okunmak ve ilgi uyandırmak için bunun şart olduğunu, ara sıra böyle oyunlara başvurmak gerektiğini açıkça söylemişti.

Ne gariptir ki, bizde kalem, kötüyü yazarken, kavgaya tutuşurken daha da cerbezeli bir hal alır, iyi bir yazı yazmaya, birilerini, birilerinin yaptıklarını övmeye eli varmayanlar, onları yerden yere vurmaya gelince edebiyatın doruklarına tırmanır.

Farklı gazetelerin yazarlarının birbirleriyle olan polemikleri basın tarihimizin eski dönemlerinde de vardı. Son zamanlarda farklı gazeteler bir yana aynı grubun hatta aynı gazetenin yazarları, yöneticileri de birbirleriyle kavgaya tutuşmaktan çekinmiyor.

Bu tür polemikler zekaya dayanıyorsa, bir espri düzeyi tutturuyorsa, önemli bir fikir alışverişine imkan tanıyorsa okuyucu için de keyifli yazılar ortaya çıkartır.

Bazen bir gazetenin yazarı, görüşlerini açıklama imkanı kısıtlandığında, yönetim tarafından sansüre uğradığını ya da uğrayacağını hissettiğinde bir anlamda kendi okurlarından yardım istemek için de böyle yazılar yazabilir. Bazı gazetelerde, gazetenin yayın çizgisine tümüyle ters düşen yazarların kimi zaman doğrudan yayın yönetmenini hedef alan yazılar yazdığını da gördük.

Kitle gazetelerinin, tek bir bakış açısıyla, bütün yazarlarının aynı şeyleri savunduğu bir misyon dergisi mantığıyla hazırlanmasına karşı olduğum için bu tür uygulamalar bence yanlış değil. Aksine, gazetelerin daha renkli, farklı görüşlerin birarada bulunduğu ve okurlara seçenekler sunulduğu bir ortam haline gelmesine yardımcı olduğunu düşünüyorum. Eğer ille de bütün yazarların istediğiniz bir fikri, istediğiniz bakış açısını savunduğunu görmek istiyorsanız gidip o tür bir gazete alabilirsiniz. Zaten böyle gazeteler de var.

Ama eğer bu polemikler, bir tartışmanın, ortaya yeni fikirler koymanın, bir fikir çatışmasından yeni bakış açıları çıkartmanın aracı değil de yalnızca iktidar savaşları nedeniyle yapılıyorsa, hakaretler ve aşağılamalardan ibaretse, belli kişilerin mevki, makam ve çıkar hırsları nedeniyle yazılıyorsa durum değişir.

'Bu köşeler babamızın malı mı?' sorusunun cevabı 'hayır'dır. Ama asıl soru, 'peki kimin malı?' sorusudur. Onun da cevabı: 'Kamunun malı'dır.

Yazı: Kürşat Başar
Kaynak: