Serdar Turgut, yine kendine özgü bir yazı yazdı. "Genel Yayın Yönetmeni ciddi olur!" mantığını bir kenara atan Turgut, gayrı-ciddi olabilmek için uğraştı...
Abone ol Genel Yayın Yönetmeni ciddi olacak diye bir şey yok. Akşam'ın Genel Yayın Yönetmeni Serdar Tugrut, diyerek bu tezi çürüttü.Yazı: Serdar Turgut
Kaynak:
Bilmem farkında mısınız ama ben bir süredir köşemin yerini değiştirdim. Bu değişiklik elimde olmayan nedenlerden oldu. Yazarlığın yanı sıra genel yayın yönetmeniyim de ya, yazıda söylediğim her laf, ciddi bir anlamı varmış gibi algılanıyor. Örneğin Başbakan'ı ziyaret eden gazete yöneticilerinin hep gülerken fotoğrafları çekiliyordu ya, ben de 'eğer çok gülme ihtiyacı içinde olursam ben arkadaşları alıp Başbakan yerine Cem Yılmaz'ı ziyaret ederim' diye yazdım, bu da gayet tabii ki başbakana karşı ciddi bir siyasi tavır olarak algılandı. Size yemin ediyorum; kendini sürekli ciddiye alan ve dünyayı da ciddi zanneden insanlardan gerçekten gına gelmiş durumda bana. Yazılarım beşinci sayfada yayınlandığı sürece benim kendimi zorlayıp tam anlamıyla ciddi olabilmeme imkan yoktu. 'Alışmış kudurmuştan beterdir' derler ya, ben de o sayfada gayet ciddi bir konuyu ele alıp yazmaya başladıktan en fazla dört cümle sonra tamamen sapıtıp işi hemen gırgıra vuruveriyordum. Sonunda dedim ki; kendime çeki düzen verip yeni bir yerde, yeni bir yazı anlayışıyla devam etmeliyim, çünkü hayatı gayrı-ciddiye alan tavrım nedeniyle baktım ki başım derde girecek, değişikliği yaptım işte.
Burada da bir haftadır filan yazıyorum ve ne yazık ki aynı sendromu yaşamaya başladım. Mizaha geri dönüş yapmazsam ciddiyetten patlayıp, çatlayacağım. Bu nedenle herkesten özür diliyorum, ben gayrı-ciddi bir yayın yönetmeniyim işte, ne yapacaksınız. Bu kader kurbanı olmak gibi bir şey, bundan kaçış da ne yazık ki yok.
Bizim Tekno Robinson'un maceralarını umarım okuyorsunuzdur. Bu dizi AKŞAM olarak bizim modern dünya hakkındaki bir post-modern eylemimizdir. Ben bu yazı dizisini, yayın yönetmenliğimin en büyük başarısı olarak görüyorum. (Bu son cümleler bazıları için tüketilmesi yıllar sürecek bir yeni saldırı malzemesi olsun diye yazılmıştır)
Bu Tekno Robinson macerası bana ilginç fikirler verdi. Yeni diziler de yaratabilirim böylece, örneğin bizim yazı işlerinde bir arkadaşımız var, kendisi hayatta birçok şeyi bilir ve ben kendisine 'sen neden bunları biliyorsun' diye sorduğumda da genellikle 'bunları da bi-
rilerinin bilmesi gerekir' cevabını alırım. Onunla da bir dizi yapacağız, kendisine Britannica Ansiklopedisi'ni a harfinden z'nin sonuna kadar baştan sona okumasını söyledim. İyi hatırlıyorsam bu 22 bin sayfadan oluşan bir ansiklopedicik; Emre okumayı sürdürürken size günlük raporlarını da sunacak. Bütün bu işlerin sonunda ise umarım biri ansiklopedi, biri de internet yüzünden delirmiş iki elemanımız olacak. Bizim gazeteyi bu şekilde tarihe geçirmeyi hedefledim.
Üçüncü deneyi de Oray Eğin ile yapacağız. Ona ise sürekli hamburger yiyerek yaşama görevini vereceğim, o da size olan biteni günlükler olarak aktaracak. Eğer sonunda ölmez de yaşarsa kendisini her yıl New York'ta düzenlenen 'Dünya Hızlı Yemek Yarışması'na Türkiye'yi temsilen yollayacağız. Umudumuz bu yarışmaya Türkiye'yi temsilen katılan arkadaşın biraz da milliyetçilik duygularına sahip olmaya başlamasıdır.
Yazı dizisi olarak gazetede son düzenleyeceğim deneyde ben rol alacağım. Ben sanki genel yayın yönetmeni olmuşum gibi davranmaya başlayacağım, bunun yetkileri bende varmış gibi hareket etmeye başlayacağım, olmayacak planlar yapacağım falan filan. Delirmeye başlamamın aşamalarını da yazı dizisiyle halka aktaracağım.
Sonuçta bilmem tirajımız artar mı? Ama bildiğim tek şey var ki; gazete gün geçtikçe daha eğlenceli hale gelecek. Bunu kendisini genel yayın yönetmeni sanan kişi söylüyor, o nedenle buna inanın.
(Uyarı: Bu yazıda ima yoktur. Dolayısıyla yazıya Başbakan'ın kızması gerekmiyor. Kızması gerektiği zaman ben haber veririm ona.)