BIST 8.619
DOLAR 34,30
EURO 37,48
ALTIN 3.019,31
HABER /  GÜNCEL

Gariboğlu: Ben çete mağduruyum

Türkbank ihalesiyle ilgili yargılanan Hayyam Gariboğyu çete suçlamalarını reddetti. Gariboğlu: ''Çete beni tehdit etti. Ben çete mağduruyum" diye konuştu.

Abone ol

Türkbank ihalesine fesat karıştırdıkları ve cürüm işlemek amacıyla teşekkül oluşturdukları gerekçesiyle 5 sanık hakkında verilen mahkumiyet kararının temyiz duruşması Yargıtay'da yapıldı. Yargıtay 8. Ceza Dairesi'ndeki duruşmaya, sanıklar Hayyam Garipoğlu ve Mehmet Kocabaş katılırken, diğer sanıklar Korkmaz Yiğit, Erol Evcil ve Mustafa Kefeli katılmadı. Bu sanıkların avukatları duruşmada hazır bulundu. Sanık Korkmaz Yiğit'in avukatı Fehmi Demir, Türkbank ihalesinin çok şeffaf bir şekilde yapıldığını, Tasurruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun (TMSF) 251 milyon dolar değer tespit etmesine karşın, Yiğit'in 600 milyon dolar teklif verdiğini söyledi. Dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz'ın TBMM Soruşturma Komisyonu'na verdiği ifadede, ''İhaleyi kim alırsa alsın, Alaattin Çakıcı haraç almak istiyordu'' dediğini ifade eden Demir, Yiğit'in verdiği fiyatın bankanın değerinin 3 katı olduğunu söyledi. Davada dinlenen 30 sanığın hiçbirisinin çete tarafından tehdit edildiğini söylemediğini ifade eden Demir, Yüce Divan'daki davada dinlenen tanıkların da tehdit olduğu yönünde bir açıklamada bulunmadıklarını savundu. ''ZAMAN AŞIMI SÜRESİ DOLDU'' Yiğit'in avukatı Köksal Bayraktar da, usul ve esasa yönelik itirazlarda bulundu. Davada zaman aşımı süresinin dolduğunu savunan Bayraktar, Yiğit hakkında Beyoğlu Ağır Ceza Mahkesi'nde, TCK'nın ''Cürüm işlemek için çete oluşturmak'' suçunu düzenleyen 313. maddesinden açılmış davada beraat kararı verildiğini ve bu kararın da 8. Ceza Dairesi'nde onanarak kesinleştiğini söyledi. Aynı suça iki ayrı dava açıldığını ifade eden Bayraktar, müvekkiliyle Çakıcı arasında ilişkiyi gösterecek herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığını, tanık anlatımlarının da aksini kanıtlamadığını söyledi. İhaleye 5 firmanın girdiğini, en yüksek teklifi müvekkillinin verdiğini anlatan Bayraktar, müvekkilinin, Çakıcı'nın ihale sürecinden uzaklaştırılması için dönemin Başbakanına ve Devlet Bakanına talepte bulunduğunu kaydetti. Avukat Köksal Bayraktar, yapılan ihale sonucunda devletin herhangi bir zarar görmediğini belirterek, suçun maddi ve manevi unsurlarının oluşmadığını öne sürdü ve verilen mahkumiyet kararının usul ve esastan bozulmasını istedi. EVCİL'İN AVUKATININ SAVUNMASI Sanık Erol Evcil'in avukatı Kemal Kumkumoğlu da, iddia ve hükmün, Evcil'in Türkbank'tan 1996'da aldığı ileri sürülen kredi borçlarının sildirilmesi ya da daha iyi koşullarda ödenmesini sağlamak üzerine kurulduğunu ve Evcil'in davaya bu şekilde dahil edildiğini savundu. ''Çakıcı'nın gölgesinin olduğu her yere Evcil'i de monte ettiler'' diyen Kumkumoğlu, iddiaların maddi temelinin bulunmadığını, soyut olduğunu savundu. Üst sınırdan ceza uygulanmasının ve takdir indirimini düzenleyen TCK'nın 59. maddesinin uygulanmamasının da gerekçesi olmadığını kaydeden Kumkumoğlu, müvekkili hakkındaki hükmün bozulmasını talep etti. Sanık Mehmet Kocabaş'ın avukatı Mustafa Karaman da, kararın gerekçesinin olmadığını savundu. Müvekkilinin, Alaattin Çakıcı'yı babasının arkadaşı olması nedeniyle tanıdığını, bunun dışında hiçbir bağlantısının olmadığını savunan Karaman, diğer sanıklarla da herhangi bir bağlantısının bulunmadığını öne sürdü. Karaman, davada zaman aşımı süresinin de dolduğunu öne sürerek, kararın bozulmasını istedi. Sanık Mustafa Kefeli'nin avukatı Ömer Köker de, yerel mahkemenin, davayı ''alelacele'' karara bağlayarak, eski Başbakan Mesut Yılmaz ve eski Devlet Bakanı Güneş Taner'in Yüce Divan'da yargılandığı davaya temel oluşturma amacının bulunduğunu savundu. ''ÇAKICI TEHDİT ETTİ'' Açılmayan bir davadan dolayı müvekkilinin sanık olduğunu öne süren Köker, ''Müvekkilim Çakıcı ile küstür. Bir kişi küs olduğu kişiyle nasıl çete arkadaşlığı yapar? Çetenin mağdurudur, Çakıcı müvekkilimi tehdit etmiştir'' diye konuştu. Duruşmada hazır bulunan sanık Mehmet Kocabaş da, eski bir milletvekili olarak davanın kendisini çok üzdüğünü söyledi. Dava sürecinde kendisinin Alaattin Çakıcı'nın arkadaşı gibi takdim edildiğini ifade eden Kocabaş, böyle bir kişiyle arkadaş olmasının imkansız olduğunu söyledi. Hayatı boyunca Bayındırlık ve İskan Bakanlığının önünden geçmediğini, Korkmaz Yiğit ve diğer sanıklarla da hiçbir organik ilişki içinde bulunmadığını kaydeden Kocabaş, hakkındaki mahkumiyet kararının bozulmasını istedi. Sanık Hayyam Garipoğlu da, 7 yıldır yargılandığı bu davayla hiçbir ilgisinin bulunmadığını, maddi ve manevi yönden zarara uğradığını savundu. Hayyam Garipoğlu olarak Türkbank ihalesine katılmadığını, 7 ortağından biri olduğu Sümerbank tüzel kişiliğinin ihaleye katıldığını anlatan Garipoğlu şöyle konuştu: ''İhaleye ben girmedim. Sümerbank temsilcisi girdi. Benim hakkımda, düşük teklif vererek, ihalenin Korkmaz Yiğit'de kalmasını sağlamak suçlaması yapılmaktadır. TMSF 251 milyon dolar bankaya değer biçmiş, Sümerbank da 380 milyon dolar teklif etmiş. Neredeyse değerinin iki katı. Nasıl düşük teklif oluyor? Diğer teklifler yüksek olunca, biz ihaleyi alamadık. Ben Sümerbank'ı 103 milyon dolara almıştım ve Sümerbank da büyük bir bankadır. Türkbank'a verilen fiyat da uygundur.'' Çete suçlamalarına katılmadığını kaydeden Garipoğlu, ''Çete beni tehdit etmiştir. Çetenin beni tehdit ettiğini hem İstanbul Valiliğine, hem de İstanbul Cumhuriyet Savcılığına bildirdim. Ben çetenin mağduruyum. 17 fabrikası, 9 bin çalışanı olan bir insanım. Benim bu olaylarla hiçbir ilgim yok, diğerleriyle de işbirliğim yok'' diye konuştu. 8. Ceza Dairesi Başkanı Zeki Aslan, kararın daha sonra açıklanacağını belirterek duruşmayı sona erdirdi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, tebliğnamesinde Yiğit, Evcil, Kefeli ve Kocabaş'a verilen mahkumiyet kararlarının onanması yönünde görüş bildirirken, Garipoğlu hakkındaki mahkumiyet kararının ise bozulmasını istemişti. İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi, Yiğit'i ''İhaleye fesat karıştırmak'' ve ''Cürüm işlemek amacıyla oluşturulan teşekküle üye olmak'' suçlarından 3 yıl 9 ay 2 gün hapis cezasına çarptırmıştı. Sanıklar Evcil, Kefeli ve Kocabaş'a da aynı suçlardan 3 yıl 9'ar ay hapis cezası veren yerel mahkeme, Garipoğlu'nu da 1 yıl 7 ay hapis cezasına mahkum etmişti.