BIST 9.627
DOLAR 35,20
EURO 36,73
ALTIN 2.955,99
HABER /  GÜNCEL

Futbolcularımla aynı camiye gitmem

Zaman'dan Nuriye Akman'a konuşan Şenol Güneş, çarpıcı açıklamalarını sürdürüyor..

Abone ol Futbolcularımla aynı camiye gitmem Sigara ve içkiyle aranız nasıl? Arada bir içki aldığım oluyor; ama sigara hiç içmem. İçkiye de sıcak bakmam aslında. Yüzüğünüzün altın olmadığını görüyorum. Dini bir hassasiyet var mı? Yok. Dini inancım vardır. Ama bunu propaganda anlamında kullanmayı sevmem. Gümüş veya altın fark etmez. Müslümanlığın tam gereklerini yerine getirdiğim söylenemez; ama saygım çok fazla. Evvelki maçta oldu. Bir tane oyuncu, haç işareti çıkardı. Dedim ki işte, o çıkarırken bir şey demiyoruz, öbürü dua edince kızıyoruz. Cuma namazı kılmak neden suç olsun ki? O yazılar çok çirkindi. Biz Osmanlıların torunlarıyız. Hoşgörünün en geniş olduğu ülkelerden bir tanesiydik. Ne oldu bize? Futbolcuların dini inançlarını yaşamak isteği, takım içi dinamikleri nasıl etkiliyor? Bizim işimiz futbol. Namazını kılıyorsa gitsin kılsın, başka bir şey yapıyorsa gitsin yapsın. Futbolcunun özgür olmasından yanayım. Dünya Kupası’nda, bulunduğumuz yer itibarıyla cuma namazı kılmak isteyen bir gruba, cami olmadığı için bir hoca gelmesinden niye rahatsız oluyor insan? Ama ben şimdi durup dururken, işimi bırakıp da camiye gidiyorsam o başka. Hiç kimse de onu yapmıyor herhalde. Öyle şey olur mu ya. İşini hiç yapmayan insan, devamlı namaz kılıyorsa benim için Müslüman değildir. Siz cumaya gider misiniz? Giderim. Dünya Kupası sırasında oyuncularımla birlikte kıldım. Ama çoğu zaman onlarla kılmam. Aynı camiye gitmem. Spekülasyon olmasın diye. Maçlara oruçlu çıkan oluyor mu? Genelde çıkmıyor. Tutmasını tavsiye etmiyorum. İş yaparken sağlığını etkiler. Trabzonspor’un ilk günlerinde oruçlu çalışıyordunuz. Ve size anlayış göstermedikleri için de kırgındınız o zaman. Ben oruç tuttum, oynadım, doğrudur. İftar oluyordu, hâlâ sizi çalıştırıyorlardı. O yüzden mi futbolcuların dini hassasiyetlerine önem veriyorsunuz? Bir defa inanç, insanın huzur bulduğu şeydir. Affedersin, içki içen insan rahatlıyor, ona izin veriyorsun da, yaptığın ibadetin kimseye zararı yok ya. Dış görünüşünüze ilişkin eleştirileri dikkate aldığınız oldu mu? Tam tersine, ben giyim konusunda oyuncuyken, iddialı konuşayım, birinciydim. Dünya Kupası’nda üç kıyafetim vardı. Bir tanesini eleştirmişler, hacı kıyafeti diye. Dedim ki bu benim kabahatim değil. Dışımdaki olaylar beni ilgilendirmez. Gerçi uyum olarak seçim yapma hakkınız var; ama o zaman yoktu, getirdiler. Dışımdaki elbiseyi suçluyorsunuz, beni suçlamıyorsunuz. Yani saçım bozuksa berberin kabahati, elbise bozuksa konfeksiyoncunun kabahati. Benim kabahatim yok. Nerede kestiriyorsunuz saçınızı? Kasapta (Gülmeler). Hangi kuaförde? Önemli değil ya. Bizim kasabımız iyidir yani. Benim saçım güzel. Değiştirmişsiniz. Böyle değildi. Değiştirmedim. Saçım rahat taranabilir olmalı. Tarayınca böyle görünüyor. Ben elimi atmak, saçımla uğraşmak, zaman kaybetmek istemiyorum. Saçımın stilini değiştirmek istemiyorum. Çocukluğumdan beri bir stilim var. Beni öyle tanıyorlar. Beni tanımazlar diye korkuyorum. Ayakkabılarınız ne marka? Gucci değil demişlerdi! Gucci giyiyorum ayıp olmasın diye. Bütün markalardan var. Ne olacak yani? Ne önemi var? Bizde guci guci vardı, eskiden koyunlara delerdi. Marka takıntısı var herkeste. Buna karşıyım ve inadına da tersini giyerim. Benim yaşamım bu. Yaptıklarım ortada. Bunları vizyonu olmayan adam taşıyabilir mi? Vizyon, misyon, karizma. Hepsi yabancı kelime. Tabii bunlar olmasın demiyorum, olacaktır mutlaka; ama bunları ön plana çıkaranlar! Adamlık var mı sizde adamlık? Adam Türkçe kelimedir. Adam olan bunların hepsini yapar. Ama bunların adam olması kolay değil. Allah’tan bıyığınız yok. Bıyıklı olsaydınız, sizi daha mı çok eleştirirlerdi? Bıyık bıraktım bir ara. Ben oyuncuyken sakalım vardı. Fazla yakışıklı olduğum için keseyim dedim! Hayatınızdaki lüksler neler? Artık çok para kazanıyorsunuz. Yo ben çok para kazanmıyorum. Değer kazanıyorum. Ben bu çayı zevkle içmek istiyorum. İçemiyorum. Devamlı bir iş var aklımda. Çocukluğumda doğanın, yeşilin içersindeydim. Deniz tertemizdi. Ben şimdi onu istiyorum. Şartlarım iyi olsun, evimde oturayım diye düşünüyorum. Yeşil bir bahçeli evim var Trabzon’da. Ama oraya gidemiyorum işte. Bir tane mi eviniz var? Üç tane evimiz var. Fazla para harcamıyorum. Çocuklarımızı okutuyoruz. Eğitim enstitüsünde okuduğunuz yıllarda anarşi vardı. Öğrenci olaylarına karıştınız mı? Ben denge unsuruydum, uçlarda yoktum. Gruplara ayrılırlardı, ben ortada dururdum. Karışmazdım. Ama hepsi dostlarımızdı. Bu seçimde AK Parti’ye mi, CHP’ye mi oy verdiniz? Oy vermedim. Ondan önceki seçimde? ANAP’a verdim. Kendinizi siyasi açıdan nasıl tanımlarsınız? Muhafazakar. Ama solda bazı düşüncelere de katılırım. Mesela birçok konuda Halk Parti’nin söylemi ile AK Parti’nin söyleminin örtüşen yanları çok fazla var. Ben ikisinin ortalamasını istiyorum. Özgürlüklere kesinlikle inanıyorum. Ama dini inançlarımın da yerine getirilmesini istiyorum. Şimdi hem özgürlükler var diyeceksin hem de onun hayatına müdahale edeceksin. Bu yanlış. Dünyaya da bakınca siyasi düşünceler tam oturmuş değil. Yani böyle sağsol diye, şu bu düşünce diye ayırmaktansa, insanın yaşayabileceği bir ortamı getirmek lazım. Futbolcular, genç yaşta elde ettikleri paraları ve şöhreti kaldırabiliyorlar mı? Sosyal olarak gelir düzeyi düşük gruplardan geliyorlar. Tabii sıkıntılar oluyor. Sürekli yukarı doğru büyüyorlar. Ekonomik olarak da, sosyal olarak da sınıf aşmış oluyorlar. İlgi ve sevgiyi taşımak kolay değildir. Ayrıca parayı kullanmanın zorluklarını çekiyorlar. İki şeyi birden yaşıyorlar. “Senden iyisi yoktur”la, “senden kötüsü yoktur”u. O zaman iç dünyalarında çok dalgalanma oluyor tabii. Birçoğunun hanımı aşırı ilgiden dolayı rahatsız oluyor. O dalgalanmalar sahaya yansıyor. En büyük eksikliğiniz lisan mı? Evet. Bu konuda zamanı iyi kullanamadık. Almancam var, konuşuyorum; ama çok iyi değil. Şimdi İngilizce çalışıyorum da yaş olarak zorlanıyorsun, zaman olmuyor. Tabii benim öğreneceğim şeyler, simültane tercüman gibi olmayacak. Ama yani derdimi anlatmak, karşımdaki konuşmada biraz yardımcı olsun diye yani. Futbolun dışında kitap okuyor musunuz? Kitap okumayı severim. Şimdi, daha az okuyorum; ama daha önceden psikoloji ve felsefe ağırlıklı kitaplar okuyordum. Mesela ben Doğan Cüceloğlu’nun kitaplarının çoğunu okudum. Bana çok faydası olduğunu düşünüyorum. En son ne okudunuz? Valla bilmiyorum ki, bir seneyi geçti. Şu anda sadece futbolla ilgili kitaplar okuyorum. Bir de zaman bulabilirsem Felsefe Kongresi’ne gitmek istiyorum. Eşimle ilişkilerimde romantiğim Neden Trabzon’da oturuyorsunuz? Küçük kız orada Anadolu lisesinde okuyor. Gelmek istemedi deprem olduktan sonra. Gidip geliyoruz işte. İşkolik olmanızın altında yatan en önemli şey ne? Ailedir herhalde. Beş kardeşiz biz Yaşım on beşti. Hem aileme bakıyordum hem de okuyordum. Kendi yaş grubumda lider pozisyonundaydım. Bu, yapı meselesi. Liderlik doğuştan oluyor. Mahallede takım yapardık, ben kurardım. Benden büyükler bile beni çağırırlardı. Kazandığım parayı babama verip bir kısmını tekrar alırdım. 15 yaşındayım, Sebat’taydım. Elli bin lira aldım. Babama verdim. “Baba, çanta alacağım, ver bana yirmi beş bin lira.” dedim. Bu bir anlayış. Halbuki al çantanı sonra eve gel değil mi? Sonra öğretmen oldum. İşte, mahallede, çevrede, ailede hep ön planda, lider pozisyonunda olduk. Daima sorumluluk almaya itti sizi hayat. Bir kere alınca tabii bütün işlerim böyle oldu. Ben gezmeye giderken bile kendi sosyal hayatımı yaşayamıyorum. Ama işinizi çok abartıyorsunuz. Hanım da bana kızıyor, aynı şeyleri söylüyor. Bütün yumurtaları tek sepete koyarak neleri kaybediyorsunuz? Çok şeyleri kaybettim aile ve çocuk konusunda. Birlikte uzun tatil yapamıyoruz . Çocuklarım büyüdü, biri üniversite mezunu oldu, master yapıyor. Öbürü Anadolu lisesinde. Onlarla, sevginin sıcaklığını, yakınlığını tam kullanamadım. Sıkıntılar oldu; ama eşim çok özveride bulundu. Beni hiç yormadı. Ben her şeyimi aileme adamışım. Çocuklarım rahat okusun, aileme bakayım. Koşullarımız zor. Hem evde rahat oturayım hem de kazanayım yok. Hanım, Allah razı olsun hanım hep destekledi beni. Onun birikimi, deneyimi, sabrı, hoşgörüsü fazla. Öğretmenliğini beş sene yaptı. Çocuklar yüzünden bıraktı. Kızlarınız sizin hangi özelliklerinizi taşıyor? Çok düzgünler. Ağır başlı, sorumlulukla yaşamasını seven. Klasik Türk insanı. Bu dönemde babasının bulunduğu pozisyon itibarıyla daha başka türlü olabilirlerdi. Yeterince baba ilgisi göremedikleri için hiç şikayetçi oluyorlar mı? Hiç olmadılar. Belki bana hissettirmediler. Birbirimizi çok seviyoruz. Ama aile bağlarının daha sıcak olması için o ortamı sağlayamadık. Onun ezikliğini yaşıyoruz. Her şeyi içinize atıyorsunuz sanki. Evet sıkıntıları içime, mutlulukları dışıma. Ülser var mı sizde? Gastritim var. Ülkenin beklentileri, benim sorunumdan daha önemli. Neden suratınız çoğu kez asık? Doğru söylüyorsunuz. Genelde öyle bir üslubum var. Bulunduğum yer, yaptığım iş, sorumluluk duyma anlayışından bu bana yerleşti. Romantik misiniz? Eşimle olan ilişkilerimde romantiğimdir. Gençlik yıllarında daha da fazlaydı. Çünkü romantizm zaman ayırılması gereken bir olay. Hanımla anlaşarak evlendim. Hâlâ âşık mısınız ona? Tabii; ama aşkın o şiddeti olmuyor. Bir süre sonra birlikte olmanın verdiği güven var. Ama o uzaklaştığı zaman yanınızdan, onu hissediyorsanız, bence aşk odur. Ekonomik olarak ezik büyümeniz, para harcama alışkanlıklarınızı nasıl değiştirdi? Ne kadar param olursa olsun, ihtiyacımı karşılarım. Daha fazlasının harcanmasından yana değilim. Boş yere cimri demiyorlar size. Cimri lafını biri söyledi, yayıldı gidiyor. Doğru değil. Ben para harcarım; ama savurganlığı sevmem. Kimseye borcum yok. Ama çok alacaklarımız yerler var. Hoş görüyorum. Prensip olarak, istendiğinde borç veren bir insan mısınız? Borç değil, yardım olarak veririm. Ama onu söylemem. Nasıl eğlenirsiniz? Eğlenmeye fazla zaman ayırdığım söylenemez. Galiba bir kere Laila’ya gittiniz? Evet Başkan’la birlikte gittik. Konumum itibarıyla Laila’ya gitmek istemem. Şart değil Laila. Ben yaylaya gidiyorum. (Gülmeler)