Financial Times gazetesi, Abdullah Öcalan'la yürütülen barış görüşmelerini konu aldığı tam sayfa bir makalede şu soruyu soruyor: "Biri köşke çıkmaya hazırlanan, diğeri hücrede kalan iki adam anlaşabilecek mi?"
Abone olFinancial Times gazetesinin analiz bölümünün ilk sayfasının tümünü kaplayan bir makale, Ankara ile Abdullah Öcalan arasında yürütülen barış görüşmelerini konu alıyor.
Daniel Dombey'nin kaleme aldığı makale, "son 14 yılını 13 metrekareden büyük olmayan bir hücrede geçiren Abdullah Öcalan'ın kendini bir anda hayatının en farklı görevlerinden birinde bulduğunu" söylüyor.
"Öcalan, Türkiye'yi baştan sona değiştirebilecek görüşmelerde doğrudan Türkiye hükümetiyle müzakere masasında" diyen makale şöyle devam ediyor: "Abdullah Öcalan bu hafta 20 sayfalık barış için yol haritası mektubunu belli taraflara gönderdi. Buna göre kendisi hükümetin attığı adım ne olursa olsun Mart ayında Mart ayında PKK'nın ateşkes ilan etmesini ve yaz ortasına kadar kuvvetlerini çekmiş olmasını istiyor. PKK, ellerindeki Türk tutsakları serbest bırakıp Türkiye'nin de aynısını yapmasını umacak.
Konuştuğumuz bir üst düzey hükümet yetkilisi 'Türkiye Kürt meselesini çözecek olursa çok rahatlayacağız. Bunu çözüp Kürtlerin ve Türklerin birbirlerini etnik grup olarak değil de insan olarak görmesini sağlarsak ülkemiz çok gelişecek' diyor."
Makalenin devamında Dombey, Ortadoğu'da değişimlerin yaşandığı günlerde bu görüşmeler sonucunda bir anlaşmanın çıkmasının Ankara'nın bölgesel bir güç olma hedefine doğru atılmış büyük bir adım olacağını yazıyor.
"Her şey bu iki kişiye bağlı: Öcalan ve Erdoğan"
Yazar, hakkında "Değişime susadığı apaçık ortada" dediği PKK lideri Öcalan'ın, örgütünü "Marksizm, mezhepçilik ve Kürt milliyetçiliğini içeren şiddete başvurmuş bir grup" haline getirdiğini söylüyor.
Ama Dombey, PKK lideri Abdullah Öcalan'la yapılan görüşmelerin ardında Başbakan Erdoğan'ın siyasi hedeflerinin de olduğuna dikkat çekiyor.
Dombey'e göre Erdoğan, Suriye başkanı Esad'ın görevinden ayrılması için çaba sarf etmesinden dolayı bu ülke ve İran'la gerilimin tırmandığı bir dönemde bölgedeki Kürt halkını kendi safına çekmeye çalışıyor.
Ama Financial Times yazarı Dombey bu barış görüşmelerinde Erdoğan'ın kişisel hedeflerinin de olduğunu söylüyor. Makalenin bu kısmı şöyle: "Türkiye'de gelecek sene cumhurbaşkanı ilk defa halk tarafından seçilecek. Erdoğan bu görev için en favori isim.
Ülkenin askeri devrimden kalma anayasasının yeniden yazılması çabaları sürerken Erdoğan'ın basit bir hedefi var: kendisinin doğrudan koltuğuna oturabileceği bir Başkanlık sistemine geçilmesi.
Meclis'te bunun için destek yeterli olmadığından Erdoğan geçtiğimiz haftalarda yeni bir taktik denemeye karar verdi. [BDP'le] anlaşıp meseleyi referanduma sunmak.
Öcalan, yandaşları ve PKK şimdi bu kararı vermek zorunda. Türk etnik kimliği ve Türk vatandaşlığı arasında fark yaratacak bir anayasa yakın. Ama bunun karşılığında Türkiye'de tüm güçler, Erdoğan'a özel hazırlanmış merkezi bir sistemde toplanabilir.
Başbakan'ın yandaşları bu sistemin daha verimli olacağına; muhalifleriyse onu bir sultana dönüştüreceğine inanıyor."
PKK'nın taleplerini doğrultusunda Türkiye'de 'terörizm' tanımının değiştirildiğini ve mahkemede Kürtçe ifade verilmesi hakkının tanındığını yazan Dombey, konuştukları üst düzey yetkilinin "PKK'nın silahlarını bırakması için koyduğu koşullar sağlandı - Türkiye'deki Kürtlerin durumunun tanınması, Kürtçenin kullanımı, yayıncılık, siyasi katılım ve temsil. Ama sosyal, siyasi, kültürel meseleler tartışılacaksa silahlar aradan çekilmeli." dediğini aktarıyor.
Financial Times, bununla hemfikir olmayanların da olduğunu; bu kişilerin, aralarında Kürt belediye başkanlarının da bulunduğu binlerce kişinin mahkum edilmesini, Kürtçe eğitimin sağlanmamış olmasını ve ufak partilerin meclise girmesini engelleyen %10'luk barajın hâlâ yürürlükte olmasını eleştirdiğini yazıyor.
Dombey'e göre bu süreçte çeşitli engellerin olacağı şimdiden belli. Yazar, ilk engelin görüş ayrılıkları olduğunu belirtiyor: "Türklerin yarısından çoğu PKK ile müzakere masasına oturulmasına karşı. (…) Kürtlerin çoğu da hâlâ İran, Irak ve Suriye'deki Kürtlerle birlikte Kürdistan'ın kurulmasının hayallerini kuruyor."
Yazar bir başka sorunun zamanlama olduğunu belirttiği bölümde, referandumun gelecek sene yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçiminden önceye alınabilmesi için "ülkenin en zor sorunu" olarak nitelediği Kürt meselesinin en geç bu yaza kadar çözülmesi gerektiğini belirtiyor.
Makale şöyle devam ediyor: "Öcalan'la bir anlaşmaya varsa bile Erdoğan tüm geleceğini referanduma bağlıyor olabilir.
Oldukça milliyetçi bir ülke olan Türkiye'de halk, sadece yeni bir Başkanlık sistemini değil, ülkenin çoğunun şeytana benzettiği bir adamla yapılan görüşmeler sonucunda genişletip Kürtlere tanınan hakları oylayacak."