Fransa’nın başkenti Paris’te dün yaklaşık 1 milyon 600 bin kişi sokaklardaydı. Yürüyüşe katılanlar, mizah dergisi Charlie Hebdo'ya ve bir Yahudi marketine düzenlenen saldırılarda ölen 17 kişiyi andılar, ifade özgürlüğünü savundular.
Abone ol"Fransızların iyi bildiği tek bir şey varsa o da protesto etmektir" dedi İspanyol Pepe.
Yürüyüşün ardından eski bir Fransız bistrosunda oturmuş notlarımı gözden geçirip ilk cümlemi bulmaya çalışırken barda tanıştığım ve birkaç saat önce Place de la République'te (Cumhuriyet Meydanı) "radikal İslam’a karşı" tepkisini göstermek için tek başına boy gösteren Pepe'nin sözleri günün özeti gibiydi.
Paris'te yaklaşık 1 milyon 600 bin kişi sokaklardaydı. Tek bir şiddet olayı yaşanmadı. Aksine, saatlerce kımıldamadan aynı yerde bekleyen insanlar gülüyor, eğleniyordu.
Dayanışma için oradalardı ve hümanizmlerini koruyorlardı. Yaklaşık bir saattir yanımda duran bir Fransız genç, "Uff çok fena sigara içmek istiyorum" diyor ama içmiyordu, hemen yanındaki orta yaşlı Fransız da ona döndü, "Ooh bi de bana sor" dedi. Güldüler, geçtiler ve etrafı rahatsız etmemek için sigara içmediler...
O sırada da aklımdan "Saygı öğretiliyor mu bu toplumlara acaba? Öğretiliyorsa nasıl?" gibi sorular geçiyordu.
Arada, yaşı 80'e yakın kır saçlı bir kadın çevreyi itip öne geçmeye çalıştığında etraftaki gençlerin tepkisini görünce, kadın dönüp gençlere, "Siz benim ilk defa mı gösteriye katıldığımı sanıyorsunuz...Ooh kaçıncı bu... Hadi hadi..." diye iteleyip önlere geçti.
Charlie Hebdo'nun yetiştirdiği birkaç kuşak aynı yerde, aynı amaç için toplanmıştı: İfade özgürlüğü, birlik ve insanlık değerlerine bağlı Fransız olmak.
'Hepimiz Charlie'yiz'
Ben Boulevard Voltaire'de (Voltaire Bulvarı), farklı ülke liderlerinin başlayacağı noktaya yakın bir yerde bekliyordum. Hali hazırda iki saat aynı noktada bekleyen insanlar, saat yürüyüşün başlaması öngörülen 3'e geldiğinde "Artık yürümek istiyoruz, Yürüyeceğiz" diye sabırsızlıklarını gösteriyordu.
Arada bir yağmur çiseledi, arkadan birileri "Ooo François mı geldi yoksa?" diye Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande'a olan tepkisini gösterdi. Sonradan öğrendim, ben aslında "sağcıların" olduğu bölgeye sıkışmışım.
Ama sloganları meydanın "solcuların" olduklarını söyledikleri yerden farklı değildi: "Hepimiz Charlie'yiz", "Özgürlük" ve "Biriz."
Aynı noktada saatlerce bekleyince detaylar da dikkat çekiyor tabi. Sokağın başında, Place de la République yazan levhanın üzerine aynı levhanın tasarımında yeni bir adres yazılmış: "Place de la liberté d’expression (İfade Özgürlüğü Meydanı)."
Burası artık, ifadenin özgür kılındığı meydan olarak anılacak belli ki. Zira çevremde toplananlar da tek bir kelime dahi etmeseler, varlıklarının da bir ifade biçimi olduğunu kanıksamış ve kanıksatmış durumdalar. Onlar Fransız. Ve Pepe ile konuştuğumuz gibi, kendilerini ifade edebildikleri sokakları hiç boş bırakmıyorlar.
Paris'te eyleme katılımın artması için ulaşım da ücretsizdi. Fransa, halkı sokağa teşvik ediyordu.
"Korkmayanların" toplandığı sokaklar saatlerce doluydu.
'Düşünce özgürlüğü için...'
Yürüyüşten birkaç saat önce meydana geldim. Artık meydanın hemen hemen her yerinde görülen "Je Suis Charlie" (Ben Charlie'yim), "Liberté" (Hürriyet) pankartlarının arasında Cumhuriyet'i temsil eden heykelin hemen yanında bir Türk bayrağı görünce oraya yöneldim.
İsviçre ve Fransa vatandaşı klasik müzik sanatçısı Elçin Özdemir taşıyordu o bayrağı.
Bu yürüyüş için gelmiş İsviçre'den. "Burada olmayı, insanlık ve özgürlük adına bir görev olarak görüyorum. Bu olaylar bizim bir tavır almamızı, radikal İslam'a karşı durmamızı zorunlu kılıyor" diyor.
Biraz ilerleyince meydanın bir diğer tarafında da Türkçe konuşanları duyuyorum.
Doğan Güner, "Aleviyim, Kürdüm, Sivaslıyım. Burada düşünce özgürlüğünü savunmak için bulunuyorum" diyor.
"Politik biri" o. Türkiye'de 1970'lerin sonunda Diyarbakır Eğitim Enstitüsü Fransızca Bölümü'nü kazanmış fakat kendi ifadesiyle "komünist yuvası" olarak görüldüğü için kapatılınca okuyamamış, askere gitmiş sonra ticarete atılmış ve bir süre sonra da Fransa'ya göç etmiş.
"Ben 12 Eylül'de üniversiteyi kazanmama rağmen okuyamadım. Düşünce özgürlüğü yoktu benim ülkemde. O yüzden geldim Fransa'ya. Şimdi de Charlie Hebdo'nun düşünce özgürlüğüne saldırıyorlar. Onu savunmak için buradayım" diyor Doğan.
'Fransız değil, insanlık değerleri'
"Fransız değerlerini mi savunmak yani?" diye soruyorum, "Fransız değil, insanlık değerleri bunlar" diye yanıtlıyor.
Hümanizm, 40 yılı aşkın süredir yaşadığı Fransa'da ruhuna işlemiş...
Doğan'la konuştuktan kısa bir süre sonra Fransızca olarak "Hepimiz Kürdüz, hepimiz Charlie'yiz" sloganları atılan yere yöneldiğimde de ellerinde Paris'te öldürülen Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Sönmez'in fotoğraflarının bulunduğu pankartlarla, bir kalabalık Place de la République'e geliyor. Ellerinde de "Ben Kürdüm, ben Charlie'yim" yazılı dövizler var.
Burada, "Je Suis Charlie", "Hepimiz biriz", "İfade özgürlüğü" gibi sloganlar attıklarını ve Müslümanlarla Yahudilerin bir arada yürüdüğünü daha ayrıntılı yazabilecek kadar uzun bir süre kortejde kaldım.
Ama o kortejde, aklımda en çok kalacak olan yüz binlerce kişinin güle oynaya saatlerce bekleyip sabırla yürümesi ve birbirlerine olan saygılarını bir an olsun bile yitirmemeleri olacak.
Siyasi gösterileri Tunus'ta ve Türkiye'de gözlemlemiş, günün sonunda istisnasız göz yaşartıcı gazla sona eren deneyimlere sahip olmuştum.
Ancak İspanyol Pepe'nin de dediği gibi, "Bu kadar insanın toplanıp mesajlarını doğrudan sokaklarda verebildikleri tek yer, Fransa olurdu zaten."