Televizyon Yayıncıları Derneği'nin davetlisi olarak Türkiye'de bulunan 'Fransız RTÜK'ü Başkanı Dominique Baudis, Galatasaray Üniversitesi'nde bir konferans verdi.
Abone olTelevizyon Yayıncıları Derneği’nin (TVYD) davetlisi olarak Türkiye’de bulunan “Fransız RTÜK’ü” Conseil Superieur Audiovisuel’in (CSA-Görsel İşitsel Yüksek Konsey) başkanı Dominique Baudis, Galatasaray Üniversitesi’nde bir konferans verdi. Fransa’da radyo-televizyon yayınlarının düzenlenmesi için kurulmuş olan CSA’nın başkanlığını yürütmekte olan Dominique Baudis, GSÜ’de verdiği konferansta tartışmalı pek çok konuya açıklık getirdi. TVYD Başkanı Nuri Çolakoğlu’nun açılışını yaptığı konferansta Baudis, konuşmasına, haberin, özellikle de görsel haberciliğin egemen olduğu bir dünyada yaşadığımızı belirterek başladı. Dünyada neredeyse her evde televizyon olduğunu belirten Baudis, günde ortalama 3,5-4 saat televizyon seyrettiğimizin altını çizdi. Hayatımızda bu kadar önemli bir yer tutan görsel-işitsel yayınların bu önemle orantılı olarak bazı kurallarla çerçevelenmeleri gerektiğini ifade eden Baudis, bu noktada iki ilkenin önemli olduğunu dile getirdi ; özgürlük ve sorumluluk. Konferansta bu iki unsurun eşit derecede sağlam olması gerektiği, bunların altındaysa çoğulculuk, gençlerin korunması, kültürel yaratıcılığın desteklenmesi, insan onuruna saygı, nefreti, ırkçılığı, düşmanlığı kışkırtan yayınların engellenmesi gibi konuların bulunduğu ifade edildi. CSA’nın görevini, kanunlar tarafından belirlenen bu ilkeleri daha ayrıntılı olarak düzenlemek ve uygulamayı izlemek olarak tanımlayan Baudis, herhangi bir yayınla ilgili olarak kesinlikle önceden müdahalelerinin söz konusu olmadığını da önemle vurguladı. Yazılı basında, siyasi çoğulculuğu farklı görüşleri yansıtan gazete sayısının çokluğu sağlarken radyo ve televizyonun daha farklı bir yapısı olduğunu belirten Baudis, bu yayınlarda bütün görüşlere yer verilmesi gerektiğini ifade etti. Programcılar tarafından en çok sunulan savlardan biri olan “Beğenmiyorsanız başka kanala geçebilirsiniz” cümlesinin doğru olmadığını söyleyen Baudis, özellikle de birer kamu malı olan frekanslar üzerinden yayın yapan kanallar üzerinde kamusal düzenlemeler yapılabileceği fikrini savundu. Fransa’da radyo ve televizyon kanalları gelirlerinin bir kısmını Fransızca kültürel ürünler yaratmaya ayırmak ve %50 oranında Fransızca şarkı yayınlamak zorunda. Baudis, bu uygulamanın yararlı olduğunu şu örnekle ifade etti : “Bundan yirmi yıl önce Fransa’da en çok satan CD’ler arasında bir ya da iki Fransızca CD vardı. Bugün baktığımızdaysa oran tersine dönmüş durumda, 1-2 İngilizce CD’ye karşılık en çok satanlar listesinde 18-19 Fransızca CD bulunuyor. Bu da, alınan önlemlerin işe yaradığını gösteriyor bence,”. CSA’nın kanallara verdiği cezalar ilk aşamada uyarıyla başlıyor, maddi cezalar kanal gelirinin %5’ine kadar çıkabilirken son aşama ise kanala verilen yayın izninin iptal edilmesi. Fransa, bu kadar ağır kararların uygulandığı tek ülke olma özelliğini taşıyor. Bugüne kadar, terör yanlısı yayın yapıldığı gerekçesiyle birkaç kanalın izinleri iptal edilmiş. Alınan kararlar karşısında mahkeme yolu açık olmakla birlikte bugüne kadar reddedilen bir uygulamaları olmamış. Teknolojinin hızla değiştiği radyo-televizyon alanında CSA gibi kuruluşların çok daha hızlı karar alabildikleri için daha pratik olduğunu ifade eden Baudis konuşmasında, bir ülkenin bütün dünyaya karşı savaşamayacağını belirterek çoksesliliğin yanında ülkelerin kendi kültürlerini de korumaları gerektiğinin altını çizdi. Benzer değerleri paylaşan ülkelerin birlikte hareket etmesi gerektiğini savunan Baudis, Avrupa çapında bunu yapmaya çalıştıklarını ifade etti. Dijital yayıncılığın giderek önem kazanmakta olduğunun da dile getirildiği konferans sonrasında, CSA ve RTÜK gibi yapılanmaların işlerliği ve geçerliliği konularında akademisyenler ve Baudis arasında fikir alışverişinde bulunuldu.