Fransız Türkiye'nin AB üyeliğine geniş yer veriyor. 17 Aralık Cuma Günü yapılacak zirve öncesi Le Observateur dergisi "Türklerden korkmak gerekiyor mu?" sorusunu sordu:
Abone ol17 Aralık Zirvesi'ne günler kala, Le Nouvel Observateur dergisi "Türklerden korkmak gerekiyor mu?" başlığıyla 13 sayfa ayırdığı haberi kapaktan verdi. Muhabir Jean-Gabriel Fredet'in Avrupa milletvekilleri Jean-Louis Bourlanges ve Daniel Cohn-Bendit ile yaptığı röportajın yer aldığı haberde, Türkiye-AB ilişkileri irdelendi. Strasbourg Parlamentosu'nda milletvekili olan Jean-Louis Bourlanges ve Daniel Cohn-Bendit, röportajda, Avrupa Birliği'ne (AB) inandıklarını dile getirirken, Türkiye'nin AB'ye üyeliği konusundaki anlaşmazlıklarını karşılıklı tartıştılar. UDF (Fransız Demokrasi Birlik Partisi) Genel Başkan yardımcısı ve Avrupa milletvekili, Sivil Özgürlükler, Adalet ve İçişleri Komisyonu'na başkanlık yapan Jean-Louis Bourlanges ve Avrupa milletvekili ve Yeşiller Grubu'nun Eşbaşkanı Daniel Cohn-Bendit, Le Nouvel Observateur dergisinin 13 sayfa olarak yer verdiği röportajda, Türkiye'nin üyeliği konusundaki görüşlerini açıkladılar. Daniel Cohn-Bendit, Avrupa'nın geleceğiyle ilgili başta giden bir sorun olan sınır konusunun şu ana kadar gerçek anlamda cevaplanmadığını belirterek, "Bugün bu sorun sert bir şekilde karşımıza çıkıyor. Sınırlar Yunanistan veya Türkiye'dir. Ukrayna'daki gündemin, 'sınırların' olası üçüncü anlamıyla bizi karşı karşıya bıraktığını da sözlerime eklemek istiyorum. Dolayısıyla gerçek bir sorun söz konusu, ancak cevabı zaman ve kontekst içerisinde gelişebilir" dedi. Türkiye'nin üyelik perspektifinin AB'ye çok yönlü geometrik bir dünyada gerçek anlamda bir liderlik sıfatına sahip olma izni verdiğini söyleyen Cohn-Bendit, "Şahsen Türkiye ile müzakerelerin başlamasından yanayım, ancak nasıl bir sonuca ulaşacağını bilmiyorum. Tarihimizin bu evresinde, Rhin ve Oder örneklerindeki gibi olup olmayacağını bilmemekle birlikte Boğaziçi mucizesini gerçekleştirmek için çalışmamız gerektiğini düşünüyorum" diye konuştu. "AVRUPA HIRİSTİYAN KULÜBÜ DEĞİLDİR" Jean-Louıs Bourlanges ise, "Daniel Cohn-Bendit'in felsefesini kabul edilir bulmadığını belirtti. Avrupa'nın sınırlarını belirlenmesinin kolay bir çalışma olmayacağını vurgulayan Bourlanges bununla beraber, "Avrupa, mensuplarının her birinin vaftiz olmasını gerektiren bir Hıristiyan kulübü değildir" diye konuştu. Le Nouvel Observateur'un, "Türkiye'yi kabul ederek, siyasetten entegre, Avrupa sosyal modelini savunmaya muktedir federal bir Avrupa rüyasını tamamen yok etme tehlikesiyle karşılaşmaz mıyız?" sorusunu yanıtlayan Daniel Cohn-Bendit, "Yarının Türkiye'si, omuriliği sosyal, siyasi, insan hakları gibi planlarla güçlenmiş bir AB'ye katılmak durumunda kalacaktır. Dolayısıyla Avrupa'nın geleceği, artık ne 'Avrupa'nın Birleşik Devleri' ne de 'Ulusların Avrupa'sıdır. Zira geleceğin Avrupa'sı, olgun, yenilikçi bir kavrama tekabül etmektedir" dedi. Jean-Louıs Bourlanges da, Türkiye'nin üyeliğiyle Birliğin tüm ortak politikalarının, özellikle tarım ve bölgesel politikaların birden bire ve derinden tehlikeye düşmesine neden olacağını savundu. Türkiye'nin Müslüman bir ülke olarak AB'ye üye olmasının "medeniyetler çatışmasını" önleyeceğine yönelik görüşleri hakkında da açıklamalar yapan Bourlanges, "medeniyetler savaşının", güçlü, prestijli ve saygın bir uluslararası düzenin temsilcisi olmaya muktedir gerçek bir Avrupa siyasi aktörünün oluşması halinde önüne geçilebileceğini belirterek, "Türkiye'nin üyeliği, bu ümidin öldüğünü haber veren çanların çalmasına yol açar. Ama Türkler, Amerikan yanlısı oldukları için bunu söylemiyorum. Tam aksine heterojen ve parçalanmış bir Avrupa Birliği, gerçekten siyasi bir topluluğun doğmasına yol açacağı yerde, ister istemez ne ortak bir iradesi olan ne de demokratik meşruluğu olan basit bir hükümetler arası kulübe dönüşeceği için böyle düşünüyorum. Eğer George Bush Türkiye'nin üyeliğini destekleyenlerin başında geliyorsa bu bir tesadüf eseri değildir" diye konuştu. Daniel Cohn-Bendit ise, terörle İslam dininin karıştırılmaması gerektiğini belirterek, İslam'da demokrasiyle açıkça çatışan bir hususun yer almadığını savundu.