Fransız feministler eşitsizlikle savaşmanın yeni bir yöntemini buldu: İğneleyici bir mizah anlayışı ve takma sakallar... Lucy Ash anlatıyor.
Abone olFransız feministler eşitsizlikle savaşmanın yeni bir yöntemini buldu: İğneleyici bir mizah anlayışı ve takma sakallar...
Çantasını açıp içinden küçük bir parça sahte kürk çıkaran Colette Coffin ''Bu benim konuşma sakalım. Bundan çok daha uzun bir sakalım da var aslında, ancak bunun ağız boşluğu daha geniş, yani ağzıma kıl dolmadan konuşabiliyorum'' dedi.
Hızlıca sakalın lastiğini kulaklarının arkasına geçiren kadın yüzünü göstermek için bana döndü. Sonuç oldukça etkileyici.
Çenesinde bakır rengi ufak bir üçgen olan, yazlık elbise giymiş öğretmen, Rus devriminin lideri Lenin'i andırıyor.
Daha sonra bir siyaset bilimi öğrencisi olan Ilana Eloit'nin sakalına bakıyorum.
Sakal, uzun siyah saçlarına tamamen uyum sağlamış. Ancak Eloit, sahte kürkün çok kaşındırdığından şikayet ediyor ve sakalını çantasına kaldırıyor.
Eloit ''Zaten daha süprizimizi açıklamak istemiyoruz'' diyor.
La Barbe
Alacakaranlık çökerken Paris'in pahalı semtlerinden birinde feminist örgüt La Barbe'ın on kadar üyesiyle bir kafede oturuyorum.
Grubun ismi tercih ettikleri şiddet içermeyen sessiz protesto yöntemlerinden geliyor.
La Barbe üyeleri, erkeklerin baskın olduğu yüksek seviye toplantılara sızıyorlar; ayağa kalkıyor, sahte sakallarını takıyor ve erkek üstünlüğünü öven ironik bir bildiri okuyorlar.
Grup üyelerinden Ilana, ''Bu eylemi Fransız olmayan birine nasıl anlatmak lazım?'' diye soruyor.
Ilana, sözlerine ''III. Cumhuriyet zamanında Fransa'da tüm önemli erkeklerin upuzun sakalları varmış. Bu 19. yüzyılın sonuna denk geliyor. Ancak Fransa'daki erkeklerin tavır ve düşünceleri, bize göre o günden bu güne hiç değişmedi'' diyerek devam ediyor.
Fransız argosunda, La Barbe, ''bu kadar yeter'' anlamına da geliyor.
Grubun üyeleri arasında yeni yetmeler de, büyükanneler de var.
La Barbe üyeleri, toplumun çok farklı katmanlarından geliyor, tek ortak noktaları, cinsel ayrımcılığın sonunu getirmek istiyor oluşları.
Siyasette ve medyada erkek egemenliği
Grup dört yıl önce, ilk kez bir kadının, Sosyalist aday Ségolène Royal'in, ana partilerden birinin adayı olarak yarıştığı başkanlık seçimlerinin hemen öncesinde kurulmuş.
Bu seçimlerde Royal, merkez sağın adayı Nicolas Sarkozy karşısında yenilgiye uğramıştı.
Bugünse, Royal'in 25 yıllık eski hayat arkadaşı François Hollande, Fransa'yı yönetiyor.
2007 yılında birçok kadın, medyada erkeklerin üstünlüğünden şikayetçiydi.
Ségolène Royal, aday olma kararını açıklayınca kendi partisinin bazı üyeleri bile, oldukça rahatsız edici açıklamalarda bulundu.
Sosyalist Parti adaylığına talip olan öteki isim Laurent Fabius, seçim öncesinde açıkça, "Royal Cumhurbaşkanı olursa, çocuklarına kimin bakacağını" sormuştu.
O dönemden beri La Barbe kadınlara karşı ayrımcılık yapan politik partilerin, büyük şirketlerin ve kurumların toplantılarını basıyor.
Geçtiğimiz günlerde grubun üyeleri Cannes Film Festivali'nde bir eylem gerçekleştirdi.
Normalde tasarımcıların elinden çıkma elbiseleriyle film yıldızlarının poz vermesine alıştığımız kırmızı halıya bir şekilde ulaşmayı başaran eylemciler, takma sakalları ve ''teşekkürler'', ''harikasınız'' gibi kelimeler yazılı pankartları ile halkı selamladı.
Eylemin nedeni, Festivalde yarışma dalı için seçilen 22 filmden hiçbirinin bir kadın yönetmene ait olmayışıydı.
Grup üyelerinden Collette, ''Genelde feminist eylemler hep kadınlarla ilgili olur, ancak biz eylemlerimizin merkezinde erkeklerin olmasına çalışıyoruz. Çünkü sorunun kaynağı onlar, biz değiliz'' dedi.
Masonların kadınlara tepkisi
Bu akşam, grup beni Fransız Masonlarına karşı yapacakları bir eylemi izlemem için, Masonların genel merkezi Grand Orient de France binasına çağırdı.
Neden Masonları seçtiklerini merak ettim. Çünkü Fransız Masonları uzun yıllar aralarına kadın almamışlar; ancak 2010'da bu kuralı değiştirmişlerdi.
Colette ''Görüyorsun ya, bu büyük bir çelişki. O yeni kural üyelerin % 51'inin oyuyla kabul edildi. Masonların çoğu, hala şiddetle kadınların aralarına katılmasına karşı çıkıyor'' dedi.
La Barbe üyeleri, Cadet sokağındaki Mason tapınağına girip ''Nasıl bir cumhuriyet için, nasıl bir lâik etik'' adlı söyleşiyi dinlemek üzere yerlerini alıyorlar.
Ben de, neo klasik tarzdaki kırmızı perdeli binaya giren grubu takip ediyorum.
Sahnede dört erkek var.
Konuşmalar başladıktan yaklaşık 15 dakika sonra sakallı kadınlar ayağa kalkıyor.
Konuşmacılar olanların farkına varmamış gibi davranmayı tercih ediyor. İzleyiciler ise aralarında fısıldaşmaya başlıyor.
Sonunda La Barbe üyeleri sahneye fırlıyor. Colette, Masonları öven ironik kısa bildirilerini okuyor.
Locanın Büyük Üstadı Guy Arcizet rahatsız görünüyor, ancak gülümsemeye çalışıyor ve "şiddet içermeyenher türlü protestoyu desteklediğini" söylüyor.
Tam bu sırada büyük salonun kapıları açılıyor ve güvenlik görevlileri içeri giriyor. Pek de güler yüzlü görünmüyorlar.
Eylemlerini başarıyla tamamladıklarını düşünen kadınlar, sessizce çıkmak için sahneden inmeye yelteniyorlar ancak tam da bu sırada grubu desteklemeye gelmiş bir öğrenci fotoğraf çekmeye başlıyor.
İşte o zaman, olayların rengi değişiyor.
Güvenlik görevlileri öğrencinin elindeki kamerayı tek hamlede kapıyor, kadınları da sokağa sürüklemeye başlıyor.
Kadınları kapıya sürükleyenler neredeyse on kişi. Bunların bir kısmı güvenlik görevlileri, bir kısmı ise oldukça sinirli görünen loca üyeleri.
Ben neden bu kadar kaba kuvvet kullanıldığını sorduğumda, bir güvenlik görevlisi beni de kapıya doğru itmeye başlıyor ve cep telefonumu elimden kapıveriyor.
Tüm kargaşanın sonucunda Colette'in gözlükleri kırılmış ve omzunda kocaman bir morluk var.
Grubun diğer üyelerinin de kollarında ezik ve kesikler var.
Onların da el çantalarına ve cep telefonlarına el konulmuş.
Masonlar ''Bu kadınların özel hayatımıza bu şekilde dalmaya hakları yok'' diyor.
Dış kapıya ulaştığımızda dört polis arabasının bizi bekledğini görüyoruz.
Colette ''Şimdiye kadar yüzden fazla eyleme katıldım; ilk kez gözaltına alınacağım'' diyor.
Ben, Fransız Masonlarından olanlarla ilgili bir açıklama yapmalarını istedim; ancak konuşmaya yanaşmadılar.
Fransa'da cinsiyet savaşları son yıllarda iyice şiddetlenmiş durumda. Dominique Strauss-Kahn'ın ABD'de bir otelde yaşadığı skandal Fransa'nın zengin ve güçlü erkeklerin cinsel tacizlerini hasıraltı etme geleneğini yeniden gündeme getirdi.
Ayrıca Sarkozy iktidarının son günlerinde, Anayasa konseyinin Fransa'nın cinsel taciz yasasını yürürlükten kaldırma kararı tepki topladı.