Fransa'da yabancı düşmanı söylemini 'incelten' Ulusal Cephe, yerel seçim başarısıyla yine gündemde. BBC Diplomasi Muhabiri Jonathan Marcus, Marine Le Pen'in partiyi merkeze yaklaştırma taktiğini irdeliyor.
Abone olFransız siyasetinin en sağındaki Ulusal Cephe'nin, yerel seçimlerinde küçük bir güneydoğu kenti olan Brignoles'de zafer kazanması, partinin siyasi uçtan merkeze doğru hareketi açısından önemli bir dönemeç olabilir.
Parti, kurucusunun kızı Marine Le Pen'in liderliği altında parti modernleşiyor ve mesajını değiştirmeye yöneliyor.
Bazen "karşı-şeytanlaştırma" diye adlandırılan bu süreçte amaç, anti-Semitik ve daha keskin olan Müslüman karşıtı söylemi zayıflatarak, Ulusal Cephe'yi yaygın sağ akım içindeki milliyetçi bir parti olarak sunmak.
Hatta Marine Le Pen, partiyi "aşırı sağcı" diye damgalayanlara karşı hukuki yola gitme .
Ulusal Cephe'yi eleştirenler ise, bu sürecin yüzeysel bir "yeniden ambalajlama" olduğunda ısrar ediyor.
Fakat ister yenilenme ister yeniden ambalajlama densin Brignoles'deki sonuç, bu taktiğin işe yaradığını gösteriyor.
Son kamuoyu yoklamaları, Ulusal Cephe'nin gelecek Avrupa Parlamentosu seçimlerinde en çok oyu alabileceğini gösteriyor.
Marine Le Pen, seçmenlere, ilerki yıllarda kimin önemli bir rol üstlenmesini umdukları sorulan ankette, üçüncülüğü paylaşıyor.
Tabii ki hem anketler, hem de katılımın daha düşük olduğu yerel seçimlerin, ne kadar tahmin olanağı verdiği konusunda temkinli olmak gerek.
1984'ten bu yana iniş çıkışlar
Ulusal Cephe'nin Fransız siyasi sahnesine çıkışı 1984'te Paris'in dışındaki Dreux kentindeki yerel seçimle olmuş; yaygın sağ akımla ittifaka girerek oyların % 17'sini almıştı.
Bu, partinin yabancı düşmanı göçmen karşıtı mesajının "normalleşmesinde" önemli bir adım olarak görülüyordu.
Başarılar devam etti. 1984'teki Avrupa Parlamentosu seçimlerinde % 11 oy aldılar. Nispi temsil sistemi kullanılan 1986'daki Ulusal Meclis seçimlerinde 35 sandalye kazandılar.
1989'da küçük partiler için dezavantajlı olan eski iki turlu sisteme dönülen ara seçimde, Dreux kentinden parlamentoya girmeyi başardı.
2002'deki Cumhurbaşkanlığı seçiminde Ulusal Cephe'nin o zamanki lideri Jean-Marie Le Pen, Sosyalist adayı geçip ikinci tura kalarak olağanüstü bir çalkantı yarattı.
Dizginleri 2011'de babasından devralan Marine Le Pen, ertesi yıl yapılan Cumhurbaşkanlığı seçiminde % 17,9 oy alarak dikkat çekti.
Marine Le Pen, partiyi farklı bir yöne çekmeye karar verdi; en azından taktik olarak yaygın sağ akıma yaklaşmaktı amacı.
Kamuoyu yoklamaları ve kısmi seçim sonuçları, bu yeni stratejinin ilgi topladığını gösteriyor.
Avantajlı bir dönem
Aslında Ulusal Cephe'nin bu yükseliş dalgasının daha yüksek seviyeye ulaşarak, önceki ataklarından daha başarılı olabileceğini düşünmek için sebepler var.
Fransız ekonomisi, yaygın siyasi akımlar içindeki ne sağın ne solun baş edebildiği güçler tarafından hırpalanıyor.
Sol, bir bozgun halinde ve seçmenlerinin çoğu dağılmış durumda. Brignoles seçim sonuçları da bunu doğruluyor.
Ayrıca bu defa, 2002'deki Cumhurbaşkanlığı seçiminde olduğu gibi, yaygın sol ve sağ akımların siyasi aşırılığa karşı birleşmesi, daha az cazip gibi görülüyor.
Yaygın sağcı akım içindeki liderler, Marine Le Pen'in yükselişi karşısındaki bölünmüş tavırlar sergiliyor.
Kimileri karşılık olarak, Ulusal Cephe'nin seçmenine seslenmek için kendi söylemini sertleştiriyor. Ancak bunun istenmeyen etkisi, Ulusal Cephe'nin verdiği mesajları geçerli göstermek.
İlginç şekilde, sağcı liderlerin çoğu, Marine Le Pen'in Cumhurbaşkanlığı seçiminde ikinci tura kalması durumunda, Sosyalist bir adaya oy verilmesi çağrısı yapıp yapmayacakları yönündeki soruları yanıtsız bırakıyor.
Tarafsız gözle bakıldığında da Marine Le Pen'in Ulusal Cephe'nin görünüşünü değiştirdiğini görmek mümkün.
Ancak Fransız uzmanlar partinin hâlâ aşırı sağcı köklerine bağlı kaldığında ısrar ediyor.
Ulusal Cephe, alışılmışın dışında bir Fransız siyasi geleneği üzerinde oynarken, Avrupa'da ekonomik krize karşı gelişen geniş popülizm dalgası içinde başarı kazanıyor.
Marine Le Pen hakkında daha çok konuşulacağını söyleyebiliriz.