Yeni Şafak'ın üç gündür yayınladığı türban dizisi Ertuğrul Özkök'ün dikkatini çekti. Türban takanların giyimlerinde bazı değişimleri saptayan yazar şu soruyu soruyor?
Abone olHürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök türbanın artık siyasi simge olmaktan çıktığına dair işaretleri köşesinde yazdı. Yeni Şafak'ta Fatma Barbarosoğlu'nun yazısını ve Tekbir Giyim'in sahibinin açıklamalarını ön plana alan Özkök,yazısıyla türbandaki değişimin ipuçlarını ele aldı.
Yazı: Ertuğrul Özkök
Kaynak: www.hurriyetim.com.tr
-ÖRTÜNEN kadınlar artık ‘Vücut dilini ön plana mı çıkarıyor?’
Biraz daha açık sorayım: Örtünen kadınlar artık, vücut hatlarını daha açıkça ortaya çıkaran elbiselere yönelip kadınlaşıyor mu? İslami hassasiyetleri bilinen Yeni Şafak Gazetesi’nde üç gündür ilginç bir türban dizisi yayınlanıyor.
* * *
Yazan, Fatma K. Barbarosoğlu.
Dün arayıp konuştum. Bu dizi, yakında yayınlanacak kitabından alınmış.
Kendisi de türbanlı. Sosyoloji doktorası yapmış. Çok sayıda kitabı çıkmış. Bazıları yabancı dillere de çevrilmiş.
Bugüne kadar tanımadığım için kendimi ayıpladım.
Barbarosoğlu bu değişimin, 1990’lı yıllarda tesettür defileleriyle başladığını anlatıyor.
Bunlar için ilginç bir tabir kullanıyor:
‘Fetvası alınmış defileler.’
Yazıdan, bunun sadece bir kavram mı olduğu, yoksa gerçekten bir yerden fetva mı alındığı tam anlaşılmıyor.
* * *
1980’li yıllardaki başörtüsü ve tesettür ilanlarında sadece çizimler kullanılıyormuş.
Barbarosoğlu, o yılların anlayışını şöyle anlatıyor:
‘Resimde bir baş ve gövde vardır. Gövde, reklamı edilecek kıyafet için askı manasını taşımaktadır. Başın etrafını başörtüsü çevrelemekte, ne var ki baş yüzsüz olarak resmedilmektedir. Yüzde kaş, göz, ağız, burun bulunmamaktadır.’
Yani, makyaj yokmuş.
Ama asıl önemli gelişmenin 1997 yılında ilk tesettür kataloğunun hazırlanmasıyla başladığını yazıyor.
Bunun arka planında, o yıllarda Refah Partisi’nin yerel yönetimlerde başarılı olmasının ve İslami TV kanallarının açılmasının yattığını belirtiyor.
Bu kataloglarda ilk defa mankenler kullanılmakta ve büyük bir yenilik olarak makyaj da görünmeye başlamaktadır.
Ama ‘Vücut dili mazbut bir görüntü ortaya koymaya yönelik olarak tasarlanmıştır’.
* * *
Yazar, aynı firmanın 2004-2005 sonbahar-yaz kataloğunu şöyle anlatıyor:
‘Mankenlerin yüzlerindeki makyaj devam etmekte, baş bağlama şekillerindeki abartıdan ziyade vücut dilini öne çıkaran, elleri, bakışları, göz ve dudak hareketlerini ‘Ben buradayım’ olarak imleyen çekimler dikkat çekmektedir.’
Bu sosyolojik tahlili de günlük dile tercüme edelim.
Demek ki, sadece vücut hatları öne çıkmıyor, aynı zamanda cezbedici, yani ‘şuh’ bakışlar da görünmeye başlıyor.
* * *
Bunlar sadece sosyolojik birer gözlem değil.
İslami giyim sektörünün en büyüklerinden Tekbir Giyim’in sahibi Mustafa Karaduman da bu yeni trendi doğruluyor:
‘Mesela eskiden bir Timurtaş Hoca vardı. Her vaazında tesettürün önemini vurgulardı. Bugün insanları dini anlamda yönlendiren kimse olmadığı için herkes canının istediği gibi başını bağlıyor diye düşünüyorum.’
Asıl önemli gözlemi de şu:
‘Eskiden bol kıyafetler, büyük boy başörtüleri rağbet görüyordu. Şimdi kimse bu tür örtülere ve kıyafetlere ilgi göstermiyor.’
Yani İslami kesimin modayı takip eden kadınları, artık vücutlarını ayak bileklerine kadar uzanan bol elbiseler içinde saklamak istemiyorlar.
* * *
Bence bunlar ilginç saptamalar.
Geçenlerde yazdığım ‘Türban Televolesi’ yazımı da bir daha okuyunca aklıma şu soru takılmıyor değil:
Acaba İslami kesimin en azından bir bölümünde türban, siyasi etkisini kaybediyor mu?
Kesin bir yargı değil, sadece bir soru...