CHP lideri Deniz Baykal partisinin grup toplantısında Başbakan'ı topa tuttu. Baykal'a göre Erdoğan, kendini Ortadoğu'nun şeyhlerinden biri sanıyor..
Abone olCHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, kendisini Ortadoğu şeyhlerinden birisi gibi düşünmeye başladığını savunarak, ''Sen Ortadoğu şeyhi değilsin, sen seçimle geldin, seçimle gideceksin. Seçimle gittikten sonra Yüce Divan'da bunların hesabını vereceksin'' dedi.
Baykal, partisinin TBMM Grubu toplantısında yaptığı konuşmada, gündemdeki konuları değerlendirdi. CHP'nin grup toplantısına, Petrol-İş Sendikası Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın ve bir grup sendika üyesi de katıldı.
TÜPRAŞ'ın yüzde 14.76'sının, rekabetsiz, Özelleştirme Yasası kapsamı dışında satıldığını belirten Baykal, ''Türk Milleti kör, akılsız da bunlar mı akıllı? Bunlar mı, eşe, dosta satarak, Türkiye'nin refahını, halkın mutluluğunu gerçekleştirecek?'' diye sordu. Baykal, ''Gün gelecek bu yapılanların hesabı, TBMM'de ve Yüce Divan'da sorulacaktır'' dedi.
Pakistan'da meydana gelen depreme de değinen Baykal, tüm insanlığın, tam bir cömertlikle bu olaya el uzatması gerektiğini dile getirdi. Baykal, insanlığı, bu faciaya sahip çıkmaya ve yaraları sarmak için gerekeni yapmaya çağırdı.
-ATİLLA İLHAN'IN VEFATI-
Şair-Yazar Atilla İlhan'ın ölümünden duyduğu üzüntüyü de dile getiren Baykal, İlhan'ı, ''Türk edebiyatının çok seçkin yazarı, değerli, saygın bir kişi'' olarak tanımladı. Baykal, İlhan'ın, toplumu, siyaseti, çağı sorguladığını, önemli saptamalar yaptığını ve bunları yıllarca savunduğunu anlattı.
Sözlerini, ''Kendisinin hayranı olarak onu kaybetmenin kişisel üzüntüsünü de taşıyorum'' diye sürdüren Baykal, İlhan'ın ortaya çıkmasına yardımcı olan süreçte CHP'nin de katkısı bulunduğunu belirtti. Baykal, CHP'nin Anadolu'da genç şairlere yönelik açtığı yarışmada İlhan'ın ödül aldığını söyledi.
-''İSRAİLLİLERE DE ŞEYHLERE DE...''-
''Bizim, İsraillilere de Ortadoğu şeyhlerine de saygımız var, ancak Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına daha çok saygımız var'' diyen Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Başbakan, bunlarla düşe kalka, kendisini Türkiye'de Ortadoğulu şeyhlerinden birisi haline gelmiş gibi düşünmeye başladı. Sen Ortadoğu şeyhi değilsin, sen seçimle geldin, seçimle gideceksin. Seçimle gittikten sonra Yüce Divan'da bunların hesabını vereceksin.
Al-gülüm, ver gülüm İstanbul pazarlığı gidiyor. İstanbul, dünyada bir tane... Her yere saygımız var, Dubai'ye de saygımız var ama İstanbul 2 bin 500 yıllık bir kent, 4 medeniyet geçmiş. Dubai Şeyhi, Paris Belediye Başkanı'na, 'verin şu alanı, bu alanı, protokol imzalayayım' diyebilir mi? Paris'te rant, kaymak, avanta yok mu? İstanbul'un kabahati ne, İstanbullular mı? Bu hükümet, bu hükümetin anlayışı, uygulamaları... İstanbul sahipsiz değildir. Kuşadası'ndan, Galatası'na, bütün limanların, yatırım alanlarının sahibi, takipçisi var. Türk Milleti bunlara yedirmeyecektir, teslim etmeyecektir.''
Bakan Koç'un Sakal-ı Şerif'i Atatürk Havalimanı'na getirtmesiyle ilgili olayın bir ''muamma'' olduğunu ifade etti. Deniz Baykal, olayın sıradan bir densizlik olup olmadığının araştırılması gerektiğini belirterek, şunları söyledi:
''Bu sorunu, bizim sevimli ve çelebi bakanımız, 'Ben Müslüman değil miyim, görmek istedim' diyerek izah etmeye çalışmış. Buna kimse inanır mı bilmiyorum ama sanırım Sayın Bakan, bu sözlerine kendisi de inanmadı.
Bu açıklamalar, baştan aşağı mizah. O anda havaalanında Başbakan ve Dubai Şeyhi de var. Şimdi burada esas sorumlu kim, ikinci derecede sorumlu kim? Bakan Koç, 'bürokrat' diyor. Kimdir bu bürokrat? Bu münasebetsizliğin, densizliğin toplumda yaratacağı tepki düşünülerek olay üstlenilmiştir. Bu densizlik, başka büyük bir densizliği engellemek için üstlenilmiştir, kamufle edilmiştir. Asıl sorulması gereken, engellenmek istenen büyük densizlik nedir?
Bu olay vesilesiyle en kutsal kavramların bile nasıl istismar edileceği ortaya çıkmıştır. Bu konudaki yozlaşma ve çürüme ortaya çıkmıştır. AKP'li bir milletvekili 'kılcılık yapmayın' diyor. Konuyu küçümsemeye çalışıyor. Sormak gerekir: Sakal-ı Şerif'i havaalanına getiren kişi, onu oraya önemsemediği için mi getiriyor. Bu konuda genel bir kabul vardır. İçinde İslami sevgi ve peygamber sevgisi taşıyan herkes, o sandığın içindekileri gördüğünde bir manevi coşku yaşıyor. İşte bu nedenle o emanet bugüne kadar saklandı ve saklanmaya devam ediyor. Hükümet yüzüne gözüne bulaştırdı diye bazıları, Sakal-ı Şerif'i yok sayma davranışı içine bile girdi. Diyordu ki; 'Gerekirse papaz cübbesi bile giyerim' Elhak giyer, bunlar giyer. Memleket bunları ibretle izliyor.''
-''2006 SEÇİM YILI''-
Deniz Baykal, AB'nin Genişlemeden Sorumlu Üyesi Olli Rehn'in, Türkiye ziyaretinde, havalimanları ve limanlarının bir an önce Güney Kıbrıs'a açılması yönünde ısrarlı talepleri bulunduğunu belirterek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, bu konuda halen kararsız tutumunu sürdürdüğünü savundu.
Konunun kesinlikle TBMM'de ele alınması gerektiğini dile getiren Baykal, sözlerini şöyle tamamladı: ''Hükümet, bu konuda tek başına bir karar veremez. Limanlarımızın
ve havaalanlarımızın Güney Kıbrıs'a açılması konusunda TBMM'nin kararı önemlidir. Bu konuda imzalanan belge sonrasında hükümet bir deklarasyon yayınlayarak, bunun, Güney Kıbrıs'ı tanıma anlamına gelmeyeceğini duyurmuştu. Şimdi biz, o kararla birlikte, bu deklarasyonun da TBMM'ye getirilip getirilmeyeceğini merak ediyoruz. Ancak bizce bu konu da TBMM'ye getirilmeli, aksi takdirde hükümetin tanımama ilanına karşın, TBMM, bunu yapmamış olacak. Bu doğru bir yaklaşım değildir.
İktidar, bu konulardaki 'idare etme' anlayışını sürdürüyor. Ancak gerek bizim ortaya koyduğumuz tepkiler, gerekse halkın tepkisi, ülkenin önünde yeni ufuklar açacaktır. Önümüzdeki yıl, TBMM 4. yasama yılını tamamlayacaktır. 2006 seçim yılıdır. Türkiye, ihtiyaç duyduğu yeni iktidarı bu seçimle ortaya çıkaracaktır.''