Muhafazakar genç nesil kıyafetini kendi belirlemek istiyor. Şehirli hayata ayak uyduran ikinci nesil başörtülüler, hem kuralına uymak hem de özgün giyinmek istiyor.
Abone olTesettürün modası olur mu olmaz mı tartışmaları eski heyecanını yitirdi. Vitrinler, bıkkınlık verecek kadar birbirine benziyor, modanın esiri olmamak için terzilere kaçanları rengiyle deseniyle o yılın moda kumaşı bekliyor. Hâl böyleyken, yani bütün dünya belli başlı moda merkezlerinin etkisi altındayken, mütesettir kadınların ‘kurtarılmış’ bir alanda bütün akımlardan uzak yaşamasını istemek beyhude olur. Kaldı ki şimdiki genç kızların pek rağbet etmediği pardösüler bile düğme sayısından yaka ve kol biçimine, kumaş renginden darlık ve bolluğa kadar dünya modasının etkisi altında. Gömlek yakasında moda hâkim yaka ise, pardösüde de öyle. Sadece kumaş boyu uzuyor, o kadar... Tesettür modası ile yan yana anılan ikinci mesele, genç kızların tesettür çizgisinden sapması. Bilkent Üniversitesi doktora öğrencisi Ertan Keskinsoy, Radikal 2’de yayımlanan makalesinde “İkinci kuşak başörtülüler ortaya çıkmaya başladı.” diyor. “Metropol/kozmopol yaşamına ayak uydurmanın bir işareti olarak sokaklarda artık başörtüsü ile birlikte daha tuhaf kombinasyonlar görmeye başladık.” Keskinsoy’un ‘tuhaf kombinasyon’dan kastı, başörtünün gömlek altı pantolonla ve ağır makyajla oluşturduğu tezat. Tesettürdeki sapmadan rahatsız olanların hep eleştiregeldiği, türban karşıtlarının da istihzayla bahsettiği bu ‘yoz’ giyim, iki arada bir derede kalmışlığı ile giyineni hilkat garibesine benzetiyor, bu doğru; ancak gençlerin tesettür giyimdeki arayışlarını ve çoğu zaman el yordamıyla oluşturdukları yeni tarzları, tümüyle tehlikeli bir gidişata işaret saymak ne kadar doğru olur? Tesettürden taviz vermeden özgün giyinmenin peşine düşen genç kızların ‘farklı olma’ çabası, vaktiyle, alternatifi olmayan bir örnek pardösülerin verdiği gizli mesajdan sıyrılmak şeklinde açıklanabilir. Robadan büzgülü, kahverengi, koyu yeşil, lacivert renkli bol pardösüler, kimilerinin gözünde, ‘tek tip’leştiriyordu onları. Oysa kamusal hayat görünür olmayı, giyim tarzıyla kişiliğin uyum içinde olmasını gerektiriyordu. Sosyolog Fatma Karabıyık Barbarosoğlu’nun neredeyse özlemle andığı, kamusal alana çıkmaya tenezzül etmeyen, evlerinin en kuytu köşesinde Müslümanca bir hayat içinde varolmaya devam eden kadınlar da çoktan çekilmişti aramızdan. Yeni arayışların bir nedeni de, ‘öteki’ olmanın, ‘uzaydan düşmüş bir yaratık’ muamelesine maruz kalmanın verdiği yorgunluk. Kabul görmek, iletişime açık olmak ve rahat etmek için seçtikleri yeni tarz, bir aferini de beraberinde getirdi. ‘Sen diğer örtülülerden farklısın.’ Tesettürlü kızlar bu iltifatı buruk bir gülümsemeyle karşıladı; çünkü zaten hepsi bir diğerinden farklıydı... ‘Genç tesettür’ ne vaat ediyor? Peki, yeni nesil tesettürlüler nasıl ve nereden giyiniyor? Değişimi fark eden tesettür firmalarının bundan beş yıl önce cılız da olsa seslendirdikleri; ancak içi hâlâ doldurulamayan ‘genç tesettür’ kavramı ne vaat ediyor? Gelinen noktada, çoğu tesettür firmasının gençlere hitap etmediği ortada. Deseni, kumaş kalitesi, rengi ve modeliyle itici buldukları giysileri, ‘hanım teyzelere’ lâyık bulan gençler, tesettüre uygun koleksiyon hazırlayan diğer markalara yöneliyor. İpekyol’dan uzun ve yırtmaçsız bir etek, Zara’dan diz altına inen tunik, Mango’dan bol pantolon. Toplama işlemi kimi zaman Kadıköy’deki Salı Pazarı’na, İstiklâl caddesi üzerindeki Terkos Çıkmazı, Atlas Pasajı, Uğurböceği’ne kadar uzanıyor. Özgün tasarımlarıyla dikkat çeken Uğurböceği, bol pantolonları ve uzun elbiseleriyle fabrikasyon giyinmekten bunalmış genç tesettürlüleri cezbediyor. Tesettüre uygun giysi arama çabasının geliştirdiği yeni tarz üst üste, kat kat giyinmeyi gerektiriyor. Önceki yıl pek moda olan etek altı pantolon pek tutmadı; ama elbise altı pantolon hem tesettüre uygunluğu hem de rahatlığıyla çok revaçta. Bu arada, kısa kollu gömleklerin altına giyilen uzun tişörtler, gömlek üstü yelekler, basenleri örten püsküllü şalların tesettür kaygısı gütmeyen gençleri de etkilediğini söylemek gerek. Bir tarafın mecburiyetten oluşturduğu salaş tarzı, diğer taraf, entel görünüm için benimsedi. Belli bir giyim zevki gerektiren bu tarz, kimi modacılar tarafından beğeniliyor; ancak her mekanda giyilmemesi şartıyla. Bundan 15 yıl önce, pardösü dışında alternatifi olmayan üniversiteli genç kızlara giysi tasarlayan Perihan Mataracı, “Okulda rahat etmek için salaş giyinebilirler; ama mezun olduklarında daha sade giyinmeliler.” diyor. Kalıpları olmayan, yeni fikirlere açık gençlerin, giyimde de arayışa girmesini doğal karşılayan Mataracı, şimdilerde Yeşilköy’deki atölyesinde varlıklı tesettürlüler için çalışıyor; ancak üniversiteli kızlar için spor giysiler tasarladığı o günleri hâlâ özlüyor: “1992-93 altın çağımızdı. Çoğunluğu Cerrahpaşa Fakültesi’nden 100’ün üzerinde genç kızla çalıştım. Yaşlarına uygun, sosyal hayatlarını kısıtlamayacak rahat giysiler dikiyordum.” Aradan yıllar geçti; ancak o kızlar tesettüre uygun giysi bulmakta hâlâ zorlanıyor. ‘Perihan Abla’ları ise onlar için ulaşılmaz bir yerde artık; çünkü tasarım arttıkça maliyet artıyor ve takdir edersiniz ki bir pardösüye 700 YTL vermek her üniversitelinin harcı değil. Tesettür giyimdeki değişimde anahtar kelimelerden biri de rahatlık. Bugün pardösülerin tamamen terk edilmesi ya da boylarının kısalması, eteğin rafa kaldırılması hep sokakta rahat edebilmek için. Otobüse binip inerken, araba kullanırken hatta rüzgara karşı en iyi çözüm elbise, tunik ya da kısa pardösü altına giyilen pantolonlar. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin meslek edindirme kursu İSMEK’i bitirdikten sonra aynı kurumda öğretmen olarak çalışmaya başlayan Züleyha Arslan, iş yerinde rahat etmek isteyen genç kızları giydiriyor. Tercihler, diz altı elbiseyle giyilen pantolondan yana. Modeller ise vitrinlerin verdiği ilhamla çiziliyor. Tesettürlü kızlar sıradan bir giysiyi zihinlerinde uygun forma sokabilme becerisi geliştirdi; yap-boz’daki eksik parçayı bulur gibi: “Şu ceketin daha uzunu dikilebilir, gömlek tuniğe çevrilebilir, eteğin yırtmacı, elbisenin yakası kapatılırsa dışarıda giyilebilir.” ‘Genç tesettür’ konseptine uygun giysiler tasarlayan Reyhan Yazıcı da etek altına pantolon ya da elbise altına pantolon giyinmenin geleneğe dönüşle ilgisi olduğunu düşünüyor. Ona göre tesettürlü kızlar, şalvar üzerine üç etek giyen Anadolu kadınının rahatlığını, çalışma hayatına girince keşfetti. Yetmişli yılların başında lise öğrencisi olan annelerimizin pilili mini etek altına niçin pantolon giydiğini de şimdi anlıyoruz. Aile albümlerindeki siyah-beyaz fotoğraflara bakıp ‘Ay ne komikmiş!’ diye kikirdediğimiz bu tarz, meğer mecburiyettenmiş. Mini etek modasını pantolonla delmeyi başaran annelerimiz muzaffer bir edayla mı bakıyor ne yüzümüze! Moda nasıl delinir? Ona körü körüne uymayarak. Spor pardösüler revaçta Reyhan Yazıcı, tasarımlarında moda olanı asla bire bir uygulamıyor. Nitekim kendi için çizdiği uzun ceketin kumaşı koltuk döşemecisinden, yaka ve kol ağızları ise Kapalıçarşı’da satılan Orta Asya işi nakışlı kumaştan. Örtü bağlama tarzlarına gelince, o da, yasaklardan, eleştirilerden hatta aferinlerden bunalmış bütün tesettürlü kızlar gibi, “Bir dolu anlam yüklemeleri ne saçma!” diyor. “O gün canım nasıl isterse öyle bağlıyorum. Giydiğim kıyafete uygun olmasını istiyorum. Ama ne şekilde bağlarsak bağlayalım, hepsi de tesettür sonuçta.” Reyhan Yazıcı’nın genç tesettür koleksiyonu kış sonunda vitrinlerde görülebilecek. Bu iyi haber, bir diğeri ise Ankara merkezli Kayra Tekstil’in gençlerin taleplerini dikkate alarak koleksiyonunu gençleştirmesi. Kayra’nın tasarım ekibinden Serap Cebeci, çoğunlukla etek-ceket ve diz altı manto-pantolon çalıştıklarını; ancak spor pardösüyü de ihmal etmediklerini söylüyor. Büyük şehirlerde satışı yavaşlayan pardösü ancak spor olduğu zaman gençlerin ilgisini çekebiliyor. Bursa’da ise ezber bozduracak bir rağbet var pardösüye. Ulu Cami’nin hemen dibindeki kırk yıllık Kardeşler Mağazası’nda sadece pardösü ve manto satan Murat Tunçak, alanında iddialı. “Biz pop tesettür satıyoruz.” diyor. Pardösünün ‘pop’u nasıl olur demeye kalmadan, firmalara sipariş usulü diktirdiği düşük belli, apoletli, militar düğmeli, asker yeşili pardösüleri gösteriyor. Tunçak, gençlere uygun tesettür için epey kafa yormuş görünüyor, hatta seyretmeyi hiç arzu etmediği müzik klipleri bile ona ilham verebiliyor: “Gülben Ergen’in ‘Uçacaksın’ klibine gözüm takıldı. Üzerinde çapraz düğmeli pardösü vardı. Hemen firmamı aradım, modeli anlattım. Evde televizyonları yokmuş; ama tarifle aynısından diktiler.” ‘Gülben Ergen’ modeli mağazanın o sene en çok satan ürünü olmuş. Tunçak, hoşlanalım ya da hoşlanmayalım insanın olduğu yerde modadan kaçılamayacağını düşünüyor. Hele işin içinde kadın varsa. Şüphesiz her kültür diğeriyle etkileşim içinde. Öyle ki sonunda ortaya çıkan ürün için hiç kimse ‘Biz bunu kendi iç dinamiklerimizle ortaya çıkardık.’ diyemiyor. Böyle bakıldığında Türkiye’deki giyim dünyadaki giyimden bağımsız değil, tesettür giyim de tesettür olmayan giyimden bağımsız değil. ‘Pop tesettür’ kavramının ortaya çıkması da dünyadaki eğilimlerle yakından ilgili. Dünyada dar kot modaysa pardösüde de dar moda oluyor. Etek ve pantolondaki düşük bel modasını pardösüye uygulamaya cesaret edemeyen firmalar, Murat Tunçak’ın yönlendirmesiyle kolları sıvamışlar. Düşük kemerli pardösü Bursalı üniversitelilerin ve imam-hatiplilerin en çok talep ettiği model şimdilerde. Yazlıkların siparişi çoktan verilmiş, kışlıklarda ise dört yüz genç kızın talebi karşılanmayı bekliyor. Kısa ceket giymek istemeyen ve çoğunlukla uzun pardösü tercih eden Bursalı genç kızların tek isteği modellerin spor olması. Kot pantolonlarda olduğu gibi büyük arka cepler yine Tunçak’ın ısrarıyla kot pardösülere de konmuş; ancak tesettür firmaları kısa pardösü üretmekte nazlanıyor. Öyle olunca da tamirat terzisi Burhan ustaya çok iş düşüyor. Kısa giyinmek isteyen gençler, 200 YTL değerindeki uzun pardösüyü acımadan kestiriyor. Bir de daraltma işlemleri var tabii; yeni neslin daha uzun ve daha ince olması pardösü bedenlerinin de 34’ten başlamasını gerektiriyor. Tesettür giyim nereye? Murat Tunçak, tesettür giyimdeki değişimin, örtünenlerin sayısını artırdığını düşünüyor. Spor modeller, tesettürlü olmayanların da ilgisini çekiyor ve örtünmenin daha kolay olduğu mesajını veriyor. Burada bir ikilem var aslında. Tunçak, bele oturan çok dar kesim pardösüleri tasvip etmese de müşteri istediği için mağazasında bulunduruyor. Bir yandan da dünya modasının kimi modellerine ‘dur’ demek ve tesettür modasının gidişatını yönlendirmek istiyor: “Tesettür firmalarıyla konuşalım istiyorum. Neler üreteceğimizi belirleyelim. Kimileri modeli göstermek için bile bayan manken kullanmıyor. Kimi de defile düzenliyor. Akıntıya kapılmak yerine, gideceğimiz yolu belirlemeliyiz. Modellerin sporlaşması normal bir gelişme; ancak yozlaşmanın önünde durmalıyız.” DEĞİŞİMİN ÖNCÜLERİ Tesettürdeki değişimin 1980’lerden sonra başladığı söyleniyor; ancak daha eskiye, Meşrutiyet dönemine kadar inmek gerekiyor. Kadınlar Dünyası adlı derginin yazarları, ilk defa kadının sosyal hayatta yer alması ve kıyafetlerin değişmesi gerektiğini söylüyor. O dönem tartışılan konu, bugünkünden farklı değil: “Çarşaf giymeyelim; ama Avrupa modasını da bire bir takip etmeyelim.” ‘2. Meşrutiyet’te Osmanlı Kadın Hareketi ve Kadınlar Dünyası’ adlı kitap, ‘Milli kıyafetimizi bulmalıyız’ tartışmasına da yer veriyor. Milli kıyafeti destekleyenlerin başında Halide Edip Adıvar geliyor. Cevdet Paşa’nın kızı Fatma Aliye ise tesettüre riayet etmek şartıyla kimi zaman alafranga kimi zaman da alaturka giyilebileceği görüşünde. GENÇ TESETTÜRLÜLER KIYAFET BEKLİYOR ‘Genç tesettür’ üzerine kafa yoranlardan biri de N-Value Tekstil’in sahibi Kadir Gençoğlu. Tekstilci olmasına rağmen, eşinin ve kızının kendilerine uygun giysiler bulmakta zorlandığını fark eden Gençoğlu, hazırladığı modelleri henüz piyasaya sunmamış. Hedefi, 15-25 yaş arası gençleri yaşıtlarına benzer şekilde ama tesettürü ihlâl etmeden giydirmek. Koleksiyonun gözde parçası, uzun etekler, özellikle de büyük cepli, fermuarlı, parçalı kot etekler. Haber: Ülkü Özel Akagündüz Kaynak: www.aksiyon.com.tr