Suriye'de bir süre terör örgütü PYD/PKK'nın paravan kuruluşu SDG'nin sözcülüğünü yaptıktan sonra bölgeden kaçan Talal Silo, örgüt ile ABD arasındaki kirli ve kanlı işbirliğini, örgütün "Akdeniz'e çıkış projesi"nin gerçeklerini anlattı.
Abone olTERÖR örgütü PKK/PYD'nin ağırlıkta olduğu SDG'nin uzun süre sözcülüğünü yaptıktan sonra örgütten kaçarak Türkiye'ye sığınan Talal Silo, örgütün "Akdeniz'e çıkış projesi"ni, PKK'nın verdiği sözleri ve yaptığı yardımları tek tek anlattı.
PYD/PKK, Suriye topraklarının dörtte birinden fazlasını işgal ediyor. Örgütün yayılma stratejisi, ülkenin doğusunda Irak sınırında başlayan hakimiyet alanını Türkiye sınırı hattından batıya doğru ilerletmek şeklinde gelişmişti.
Gelecekte, dış dünyayla doğrudan bağlantı kurma ve destek alma imkanına kavuşabilmesi, örgütün karadan Akdeniz'e çıkacağı bir koridor açabilmesine bağlı. Türkiye'nin örgütün hedeflerine ilişkin uyarıları karşısında, ABD yönetimi gelişmelerin DEAŞ'a karşı mücadeleden ibaret olduğunu savunuyor.
Suriye'den ayrılmadan önce PYD/PKK'nın silahlı kanadı olarak bilinen YPG elebaşlarıyla yakın ilişkiler geliştiren Silo, ülke genelinde SDG adını kullanan örgütün faliyetlerine içerden tanıklık etti.
Silo, PYD/PKK'nın en büyük destekçisi durumundaki ABD'yle yapılan temaslara birçok zaman katıldı.
Eski "SDG'li Silo, ABD'nin "Akdeniz'e çıkış projesi"ne bakışı, örgütün silah depolarını Türkiye'ye karşı nasıl koruduğu, Afrin'deki durum ve petrol ticareti gibi konularda AA'nın sorularını yanıtladı.
- Son dönemde Irak sınırındaki Deyrizor'da hem savaş hem de uluslararası rekabet şiddetlendi. Perde arkasında neler yaşandı?
9 Eylül'de (DEAŞ'a karşı SDG adıyla) operasyonu başlattık. Duyurusunu bizzat ben yaptım. Hedef Suriye’nin el-Cezire bölgesinin kalanını ve Fırat Nehri’nin kuzeyini almaktı. Ne bizim ne YPG'nin DEAŞ’a karşı operasyon başlatma imkanımız vardı. Bu operasyon ABD'nin isteğiyle oldu. Konu kesinlikle petrol ile alakalı değildi. Hedef bu güçlerin SDG adı altında rejimden önce Bukemal ve Meyadin ilçelerine varmasıydı. Böylelikle Irak ve Suriye arasında bir barikat kurulacaktı. ABD başında yardım etmeye çalıştı ama başarısız oldu. İlk başlarda Rusların tacizine uğradık. Hatta birçok kişi Rus ve rejim saldırılarında öldü. ABD ile SDG omuz omuza savaşıyordu. Rejim uzaktaydı. Ama ABD, rejimin hızla o bölgelere ulaştığını görünce SDG'yi harekete geçirdi. (YPG'li) Şahin Cilo’dan bu işi yapmasını istedi. Çoğu kimsenin bilmediği bir şey var. Alınan birçok nokta Ruslara bırakıldı. Hatta Konoko gaz tesisi ve çevresindeki petrol sahaları Ruslara terkedildi. Bunlar devredilince rejim ve Ruslar daha fazla ilerlemedi.
- PKK, Deyrizor ve Haseke'deki petrolü nasıl işletiyor?
YPG ve PKK, 2012’de Rumeylan’daki petrol kuyularını ele geçirdikten sonra işletmeye başladı. Önceleri bu petrolleri, DEAŞ bölgeleri üzerinden ihraç ediyorlardı. PKK kadrolarının Cezire’deki parasal işlerinin sorumlusu Ali Şeyr, Kamışlı'da yaşıyor. PKK elebaşlarıyla doğrudan bağlantılı. Petrol anlaşmaları yapmaya yetkili olan kişi. Elde edilen gelirleri sadece o bilir. Bu, PKK’nın sırrıdır. Ali Şeyr, 2012'den beri petrolü dışarıya satıyor. Eskiden satış sadece DEAŞ bölgeleri üzerinden sağlanırdı. Rejim ordusunun subayı el-Katırcı, PKK’dan petrol alan genel sorumludur. Hatta Şahin Cilo’nun bile buna müdahale edemeyeceğini söylediler. Petrol konusu örgütün sırrıydı. Sora sora bazı bilgilere ulaştım. Sattıkları petrolün parası, Lübnan bankalarında kendilerine yakın bazı isimlerin hesabına yatıyordu. Sonra para Avrupa’ya aktarılıyordu. İsimlerin hepsi PKK'lı. Konu çok büyük. Her gün yüzlerce tankerle petrol taşınıyordu.
- Uzun süredir, PYD/PKK'nın Suriye'nin kuzeyinden Akdeniz'e çıkacağı bir hakimiyet koridoru projesinden bahsediliyor. Ziyaretler ve görüşmelerde Amerikalı yetkililerin tutumunu öğrenme şansınız oldu mu?
- Proje değil, bir sözdü. Araştırma merkezinden geldiği söylenen bir Amerikalı ile görüştük. Görüşmeyi onlar istemişti. Çok sayıda koruması vardı. Daha sonra ABD istihbarat yöneticisi olduğu ortaya çıktı. Bize dedi ki "Eğer siz Deyrizor’a yönelirseniz, ABD de SDG ve Suriye Demokratik Meclisi'ne, denize doğru bir nokta sağlama konusunda gereken desteği verir." Bunun için söz verildi. Ancak şu anda Deyrizor’u alma operasyonu başarısız oldu. Asıl mesele köylerin ya da petrol sahalarının alınması değil. Şahin Cilo ve SDG’ye (Akdeniz'e çıkış için) söz verildi. Ben de orada hazır bulundum, oradaydım. Bu (Deyrizor) operasyon başarıyla sonuçlansaydı, zafer kazansaydık ABD belki SDG için denize doğru bir koridor açmaya çalışacaktı. (Amerikalı istihbarat yöneticisi) "Böyle bir oluşumun denize bir erişimi olmazsa, bir geleceğinin olması mümkün değil" dedi. Kürdistan ve Erbil konusunu örnek gösterdi. Kürdistan'ın denize açılan bir noktası yok. Dolayısıyla diğer tarafları her zaman razı etmek durumunda. Yoksa petrolü nereden ihraç edecek. Mecbur bir noktası olacak, bir liman gibi. ABD tarafı bu konuda söz verdi. Ama bundan sonra, şu an sanırım planlandığı gibi gitmedi. Ne olduğunu önümüzdeki günlerde göreceğiz.
- Türk ordusu, 25 Nisan'da Irak'ın Karaçok mevkiinde YPG hedeflerini vurdu. Karaçok'ta YPG'nin ne tür unsurları vardı?
Karaçok, YPG'nin silah ve mühimmat depoları ile para kasasının bulunduğu başlıca üstü. Bahoz Erdal ile Şahin Cilo oralarda ikamet ediyordu. PKK liderlerine ideolojik eğitim verilen yerdi aynı zamanda. YPG'liler de askeri eğitim alıyordu. Ben oraya iki kez gittim. Birinde Şahin Cilo'yla görüşüp kendisinden araba devraldım. YPG'nin arşiv ve basın merkezi de Karaçok'taydı. Burada bulunanların hepsi lider kadroydu. Türkiyeli Nalin, kadınlardan sorumluydu, Arapça bilmiyordu. Şevin de Türkiyeli Kürttü, çok az Arapça biliyordu. (YPG gruplarından sorumlu) Rüstem ve Haseke sorumlusu Gerzan da vardı.
Şahin Cilo'ya ölü sayısının bu kadar fazla olmasına şaşırdığımı söyledim. O da "Karaçok'ta Türkiye güvenlik ihlali yaptı. Liderler arasında yeni görevlere seçilecek olanlar vardı. Rüstem, Türkiye'ye giderek orada çalışacaktı. Türk istihbaratı bunu biliyordu. Biz ise zaten ABD'den 'hedef alınmayacaksınız' mesajı henüz gelmediği için dışarda kalıyorduk" dedi.
- ABD'li komutan Karaçok'ta vurulan yere gelince neler yaşandı?
İkinci gün ABD'li sıradan bir komutan oraya geldi. Şahin Cilo da ilk defa basında çıkmış oldu. ABD'linin koruması İngilizce konuşan Selar'dı. Saldırının nasıl gerçeleştiğini anlattılar. Komutana, orada PKK'lı yöneticilerin değil, sivillerle militanların bulunduğunu anlattılar. Komutan kınamadı bile. 5 gün kadar sonra Cilo bize, ABD'nin Türkiye ile konuştuğunu ve hiçbir saldırı olmayacağını anlattı.
- YPG, silah deposu sorununu nasıl halletti?
Ağır silah ve mühimmatlar Hemin'e teslim ediliyordu. Hemin de bunları depolara bırakıyordu. Türkiye, Amerikalıların koruduğu bu depoları hedef almadı. Birçok silah ve mühhimat Türkiye hedef almasın diye ABD'lilerin olduğu (üslere) yerlere bırakılıyordu.
- PKK, Afrin ile arasında bağlantı olmayan doğudaki alanların bağlantısını nasıl sağlıyor? Kopukluk örgütü endişelendirmiyor mu?
Suriye rejimi Halep’i alınca doğrudan bir yol oluştu. Fırat Kalkanı Harekatı alanına (güneyinden) paralel bir koridor bu. Yol, Afrin’den çıkıp (rejim bölgesinden geçip) Halep’in dışından Münbiç’e uzanıyor. Münbiç’ten de (Fırat'ın doğusuna) Cezire’ye yöneliyor. Güzergahı kullanmak için rejimden ya da Rus tarafından onay gerekiyor. Hatta bazen İranlıların.
- ABD, YPG'yi koruyan tavrı Afrin için de geçerli mi?
ABD, Afrin için hiçbir güvence vermedi. Hatta McGurk ile ilk görüşmemizde sordum. O zaman daha Afrin ile (doğudaki alanların) hiçbir iletişim yolu yoktu. Ona Afrin'e desteği sordum. ABD yönetimi olarak Afrin'e destek vermeyeceklerini söyledi. Bu bizim ilk görüşmemizde oldu. "Afrin'dekiler başka bir destekçi istiyorsa arasın bulsun" dedi. "Ben de belki Rus tarafı olur" dedim. O da "Bizim için bir mani" yok dedi.
Sonra beni Esed'in amca oğlu Hüseyin Esed aradı. Hımeymin Üssü’nde bulunan Rus tarafıyla SDG arasında bir hat kurmamı istedi. Durumu Şahin Cilo'ya açtım. Bu hattın ABD’yi rahatsız edeceğini söyledi. Ama (sözde YPG genel komutanı) Sipan Hamo, Ruslarla iletişime geçmeyi istedi. Ben de durumu Hüseyin el-Esed’e aktardım. Ardından Rus tarafıyla iletişim kanalı açıldı. Birçok konuda Rusya’dan yardım istiyorlardı.
- Türkiye'nin Afrin'e müdahalesi PKK'yı ne kadar endişelendiriyordu?
Türk kuvvetleri (Afrin'e) müdahale ederse çok hızlı şekilde kenti ele geçirebilirlerdi. Aslında Afrin'deki durum örgütün dışarıya gösterdiği gibi değil. Bundan dolayı çok korkuyorlardı. Mesele sadece Afrin’in düşmesi değildi. Türk güçlerinin kuzey kırsalını kesmesi, tüm (Akdeniz'e çıkış) projelerinin başarısızlığa uğraması demekti. Çünkü Afrin’i projenin kalbi sayıyorlardı. Türkiye'nin müdahalesi, pazarladıkları rüyaların sonu olurdu. Afrin'de, Türk kuvvetlerinin olası müdahalesine karşı orada Rus varlığını istiyorlardı.
Suriye rejimi, Afrin'de Türklerle herhangi bir temas durumunda Suriye bayrağı çekilmesini istedi. Ama rejim bayrak asılan noktaların kendine devrini şart koştu. İşte bu talebi Kandil reddetti. Ama en nihayetinde sınır unsurları korkuyordu. ABD’nin Türkiye’ye Afrin’i ele geçirmemesi için baskı yapacağına inanıyorlardı. ABD ise şu ana kadar cevap vermedi. ABD başlangıçta kurtarılan bölgelere destek sağlayacağını söyledi ama Afrin’e destek vermeyeceğini başından beri ifade etti.