Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, "terör örgütü sempatizanı olduğu gerekçesiyle bir vatandaş hakkında kasıtlı fişleme yapan memurların tazminat ödemesine" ilişkin kararı bozdu
Abone olDaire, kamu görevlilerinin kusurlu eylemleri nedeniyle oluşan zararlardan doğan tazminat davalarının, kendilerine rücu edilmek kaydıyla idare aleyhine açılabileceğine işaret etti.
Davacı Bülent A, "kasıtlı olarak, hakkında terör örgütü sempatizanı olduğu, fırsat ve ortam bulduğu takdirde örgüte her türlü yardım ve yataklık yapabilecek bir yapıya sahip olduğu biçiminde istihbarat raporu düzenleyen, bu bilgileri kullanan, istihbarat raporunun iptaline ilişkin idare mahkemesi kararını süresinde uygulamayan ve kullanmaya devam eden" 16 kamu görevlisinin eyleminin kişilik haklarına saldırı oluşturduğunu ileri sürerek, manevi tazminat davası açtı.
Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesi, davayı kısmen kabul etti.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise yerel mahkemenin kararını "kanun yararına" bozulmasını istedi. Başsavcılık, "kasıtlı olarak gerçeğe aykırı istihbarat raporu düzenledikleri, suç unsuru, yargılama ve kanıt olmadığı halde istihbarat fiş kaydı oluşturdukları, oluşturulan bu kaydı kullandıkları" iddia edilen davalılar Cüneyt Ç, Mesut T, Tuncay T, Okan O, Abdülkadir A, Mahmut Ç, Mücahit D, Ali S, Bekir E, Çetin A, Turgay P, Niyazi E ve Hüseyin A. yönünden, Anayasa'nın 129/5. maddesi gereğince "husumet yönünden" davanın reddedilmesi gerektiğini ileri sürdü.
Kanun yararına bozma istemini görüşen Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, Başsavcılığın istemini kabul ederek, sonuca etkili olmamak koşuluyla yerel mahkeme kararını oy birliğiyle bozdu.
Dairenin kararında, Anayasa'nın 129/5. maddesi ile 657 sayılı Devlet Memurları Yasası'nın 13/1. maddesi gereğince, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken kusurlu eylemleri nedeniyle oluşan zararlardan doğan tazminat davalarının, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve yasada gösterilen biçim ve koşullara uygun olarak idare aleyhine açılabildiği hatırlatıldı.
İdare aleyhine böyle bir davanın açılabilmesinin, hizmet kusurundan kaynaklanmış, idari işlem ve eylem niteliğini yitirmemiş davranışlar ile sınırlı olduğu belirtilen kararda, "Davalılara yöneltilen eylem, hizmet kusurundan kaynaklanan, idari işlem ve eylem niteliğini yitirmemiş davranışlar niteliğinde olduğundan, adı geçen davalılar yönünden davanın husumet nedeniyle reddedilmesi gerektiği gözetilmeyerek onlar yönünden de sorumluluk kararı verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının yasa yararına bozma istemi yerinde olup kararın bozulması gerekmiştir" denildi.