Seçime 6 gün kala Kürşat Akyol İstanbul Fındıklı Parkı'ndan farklı portrelerin siyasi tercihlerini derledi.
Abone olKaraköy'le Beşiktaş arasındaki Fındıklı Parkı bir muhabir için nabız tutmaya en uygun yerlerdendir.
Önce, kentin koşuşturmacası içinde parkta soluklananlara ulaşmak daha kolaydır.
Sonra, Adalar, Üsküdar motorları ve deniz otobüsü iskelelerinin hemen bitişiğinde olduğu için, toplumun hemen her kesiminden kişilerle karşılaşma olasılığı vardır.
Aynı yönlere koşuşturan farklı ekonomik, sosyal ve siyasi gruplardakilerin yollarının kesiştiği noktalardan biridir çünkü.
Ama güneşli pazar günlerinde daha farklıdır Fındıklı Parkı. Özellikle dar gelirli ve yoksul kesimden yüzlerce insan buradadır.
Kimi yasak olmasına rağmen ailesi ya da arkadaşlarıyla mangal yapar, meşrebine göre, çay ya da bira, rakı içer Boğaz'a karşı.
Plastik masa ve sandalyelerde çay ocaklarından yapılan servise konuk olur kimileri, gazete, dergi, kitap okur, sohbetler.
Çocuklar ip atlar, oyuncaklardan kayar; oltacılar mevsimine göre, istavritten lüfere balık kovalar; seyyar satıcılar simitçiden, baloncuya.
Mutlaka denize girenler vardır, çoğunluğu çocuklar ve gençler.
Birkaç yüz metre uzaklıktaki Dolmabahçe Sarayı'nın baktığı açıdan, Boğaz'a, Marmara Denizi'ne, Haliç'e bakarlar.
Sandığa bir hafta kala
Böyle bir gün yine parkta. Lakin günlerden 5 Haziran olduğu için, sıradan bir gün değil. Zira seçimlere bir hafta kaldı, haftaya pazar sandık başı.
Parkın Mimar Sinan Üniversitesi'nin hemen bitişiğindeki ucunda, çay ocağı, nabız yoklayıcısı muhabirin ilk soluklandığı yerdir.
Burada, çay içme kisvesi altında, gündemin abuk-subuk sorularının ilk muhataplarına ilişilir.
Şimdiki sorular, malum; seçim.
Konuşmaya pek gönüllü değillerdiyse de, garson sağolsun, fazladan bir çay bırakınca masaya, ister-istemez sohbet başlıyor.
25 ve 26 yaşlarında, iki amcaoğlu. Tophane'de oturuyorlar, aslen Siirtliler.
Küçük olan, "İstanbul'da iş sorunu yok" diyor. Özellikle üniversite mezunu olanları eleştiriyor.
"Kimi parasını, kimi yerini, kimi koşullarını beğenmediği için çalışmıyor."
Eczacı kalfası son birkaç yıla kadar. Şimdi, halk otobüsünde biletçilik yapıyor. Babasının otobüsü.
Amcaoğlu, otoparkçı. Onun davranışları da konuşkan değil. Genel olarak, hayatından memnun olduğunu söylüyor.
Her iki genç de, Ak Parti'ye oy vereceklerini söylemekle yetiniyor. Hizmetlerden, yoksullara yapılan yardımlardan memnunlar.
Sakat gelecek
Biraz ileride, sudan henüz çıktığını gördüğü bir gencin önünde muhabir bu kez.
18 yaşındaki bu genç, futbolcu. "Profesyonel değilim" diyor, ama geçimini futboldan sağladığını söylüyor.
Meraklı Roman çocukları sarıyor etrafı, arkadaşları, belki de kardeşleri, amca-teyze oğulları.
Bu, ortalarında biraz mahçup, "Benim eğitimim, bu sorularınıza yanıt vermeme izin vermez" diyor.
Sözü bitmeden, abi geliyor. 33 yaşındaymış, "Sakat abi" diyor, "ortamlar sakat".
- Neden?
- Ekonomik durum ortada, iş yok, güç yok. Gençlerimiz tinerci mi olacak, belli değil?
Abi, serbest meslek sahibi, fakir olduğunu belirtiyor.
Oyu Ak Parti'ye. İktidarın fakire yardım yaptığını söylüyor; kömür, makarna, yeşil kart.
Çimenlerle kaldırımın birleştiği beton zemin üzerinde oturan çift denizi seyrediyor.
Her hafta geliyorlarmış buraya, Güngören'den. "Hanım istediği zaman geliyoruz, çünkü denizi seviyor" diyor. Eşi gülümsüyor.
Gülümseyen 60 yaşında, başı örtülü, ev kadını. Gülümseten 63 yaşında, güneş gözlüklü, emekli. Sessizlik olsun diye buraya gelmişler.
"Seçim bir yana" diyor adam.
- Ben 1970 yılından beri oy veriyorum. Siyaseti izleyen biri olarak, bu kadar birbirini karalayan, saldıran liderler görmedim.
İki oğulları var, 39 ve 33 yaşlarında. Büyük öğretmen, küçük konfeksiyon işçisi.
Babaya göre ailede geçim sıkıntısı yok. Anne, arada lafa giriyor, "O kadar da lüks bir yaşamımız yok ki. Ayda bir kere bile, tiyatroya gidemiyoruz."
Emeklilerin maaşlarını daha adil düzenleyeceği vaadi ikna ettiği CHP'ye oy vereceklermiş. Aile kararı.
Seyyar esnaf, meraklı. Bir yandan buzlar içindeki portakallarını sıkmak için müşteri bekliyor, diğer yandan kulağı sohbette.
- İşler nasıl?
- Abi, boş kalabalık, gariban bunlar. Çoğu, asgari ücretle çalışanlar. Suratların yüzde 80'i asık.
Bir buçuk liraya sattığı portakal suyunun alıcı bulmadığından şikayetçi, "Adam alacak, düşünüyor. Çünkü, 4 tane alsa 6 lira. Yekün tutacak."
Sormadan, anlatıyor:
- Ben ağır sosyalistim. Oyumu CHP'ye verecektim bu kez. Ama, kasetler nedeniyle, MHP'yi yalnız bırakmak istemedim, kararımı değiştirdim. Ona vereceğim.
Daha önce de, bu partiye verirmiş.
Baba-oğul baloncu, Sultanbeyli'den geliyor.
- Peki, kazanabilecekler mi?
Bu sorunun muhatabı, Demokrat Parti'ye oy vereceğini söyleyen bir seçmen.
- Hayır.
Yereller de dahil, önceki seçimlerde iktidar partisine oy vermiş. AK Parti'ye ders vermekmiş şimdiki amacı.
- Nedeni, ekonomik.
Denize iple serili rengarenk balonlara oyuncak tabanca ve tüfekle atış yaptıran genç, Boğaz'a sırtını dönmüş, müşteri bekliyor.
Sultanbeyli'deki bir anadolu lisesinde okuyor. Sultanbeyli, bu parktan en az iki saat uzaklıkta toplu taşım araçlarıyla. Haftasonları burada. Hafta içinde ise, babası buradaymış.
Nüfusa geç yazdırıldığı için oy kullanamayacak bu seçimlerde. Ama resmen olmasa da, 19 yaşında.
"Kullanabilecek olsaydım da, kime verirdim bilmiyorum" diyor.
Siyasetle ilgilenmiyor, bir beklentisi olmadığını söylüyor.
Çilingir sofrasında siyaset
Çilingir sofrası etrafında toplanmış 5-6 kişilik bir grup amatör olta balıkçısı aralarında hararetle sohbetliyor rakı eşliğinde.
35-55 yaş arasındalar, 15-20 yıldır böyle takılıyorlarmış. Ortak noktaları, yıllardır balık tutmaları bu parkta. Arkadaşlıklarının başlangıcı böyle. İstanbul'un dört bir yanından gelir her hafta, böyle sohbetlerlermiş.
Diğer ortak noktaları, iktidara muhalif olmaları olsa gerek. Konuşkanlar, sözleri çok.
Biri, Ergenekon davası nedeniyle tutuklu bulunan emekli generallerden Çetin Doğan'a verecekmiş oyunu. "Bağımsız aday" diyor.
Bir diğeri, iktidarın alkol konusundaki politikalarından rahatsız olduğunu söylüyor. "Aşiyan'da bira içiyorum diye 62 lira para cezası verdim. Olacak şey mi yahu?" diye sitemkar.
Konu alkole bağlanınca, bir başkasından da şikayet geliyor. "Bu rakı 10 liraydı 7-8 sene önce. Şimdi 36 lira şişesi" diyor.
Az ileride bekleyen taksi şoförü de bağımsızlara oy vereceğini söylüyor. Ama onun bağımsızı, Barış ve Demokrasi Partisi'nden.
Hakkarili, 30 yaşında. "13 yaşındaydım köyümüz boşaltıldığında. O gün bugündür İstanbul'da ekmek peşindeyim" diyor. BDP liderliğindeki bağımsız adayların Kürt sorununun çözümüne katkı yapacağını söylüyor.
Görünen o ki, Fındıklı Parkı'nda bu pazar hemen her renkten, siyasi görüşten insan var.
Ancak hemen herkesin en ortak derdi, siyasetçilerin seçim meydanlarındaki sert söylemleri.
Pek çok kişi bundan yakınıyor. Kimi, tüylerim ürperiyor diyor, kimi, bu nedenle, televizyonu kapattığını söylüyor.
"Yoksa" diyor çilingir sofrasındakilerden biri, "Gördüğünüz gibi, bu parkta hepimiz huzur ve barış içindeyiz. Bizi germesinler yeter."