BIST 9.461
DOLAR 34,42
EURO 36,42
ALTIN 2.839,69
HABER /  GÜNCEL

'Filistin devleti' konusunda lobi savaşı

Eylül'de 'Filistin devleti'ni ilan edip BM üyeleri arasına katılmak isteyen Filistinliler, arkalarına mümkün olduğunca büyük bir destek toplayıp ABD'nin muhalefetini kırmak istiyor. İsrail ise 'çözüm müzakerede' tavrını yaygınlaştırmanın peşinde.

Abone ol

Önümüzdeki iki ay bir 'Filistin devleti'nin uluslararası toplum nezdinde tanınması konusunda yoğun diplomatik çabalarla geçecek; ancak bu girişimlerin başarısızlığa uğrayacağı neredeyse kesin.

Batı Şeria'nın Filistinliler denetimdeki kesimlerini elinde tutan Filistin Özerk Yönetimi, Pazartesi günü Birleşmiş Milletler'e tam üyelik başvurusu yapma niyetini resmen açıkladı. Artık felç olmuş durumdaki barış sürecinin İsrail işgali altındaki Filistin topraklarına barış getirmesi umuduyla daha fazla bekleyemeyeceklerini savundu.

Ancak, bunun için hem Güvenlik Konseyi'nden hem de 192 üyeli Genel Kurul'un üçte ikisini oluşturan 128 üyeden onay alabilmesi gerekiyor.

Genel Kurul'daki sayıyı muhtemelen aşabilirler, ancak Güvenlik Konseyi'nden onay almak Amerika Birleşik Devletleri'nin bu gibi bir başvuruyu veto etmesi beklendiği için imkânsız görünüyor.

Filistinlilerin stratejisi Washington'u bu yoldan saptırmak için mümkün olan en geniş çoğunluğun desteğini arkalarında toplamak üzere lobi yapmak. Şimdiye dek 112 ülke Filistin'i bir devlet olarak tanıdı; Filistinlilerin BM'deki temsilcisi Riyad Mansur sayının 120'ye yaklaştığını söylüyor.

Filistinliler Afrika, Asya ve Latin Amerika ülkeleri yanında elbette Arap ülkelerinden destek bekleyebilir.

Eskiden olsa ABD'nin bölgedeki müttefiklerinden Mısır gibi ülkeler Filistinlilere Amerikalıları öfkelendirmeme telkininde bulunurdu; ancak demokrasi yanlısı ayaklanmalar bu tavrı da beraberinde götürdü.

Barış sürecinde kilitlenme

Bölge ve ötesinde, barış sürecinin başarısızlığa uğramasının İsrail hükümetinin esneklik göstermemesinden kaynaklandığı görüşü ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'yu tavrından caydıramadığı için Başkan Barack Obama'ya duyulan hayal kırıklığı yaygın.

Suudi Arabistan'ın istihbarat şefi ve ABD'deki büyükelçisi Türkî El Faysal, bu hisleri en sert ifadelerle söze dökenlerden biri… Washington Post'ta yer alan yazısında Washington'un girişimi veto etmesinin Amerikan-Suudi ilişkilerinde "felaket yaratacak sonuçları olacağı" uyarısında bulundu.

BM üyelerinin desteği yanında, Filistin yönetimi sokaklarda kitlesel gösteriler düzenleneceğini söylüyor.

Mansur "Stratejimiz üçte iki çoğunluğu aşıp Güvenlik Konseyi'nin kapısını güçlü bir şekilde çalmak, bunun karşısında kimsenin durup durmayacağını görmek" diyor.

"Eylül'deki büyük günden önce yüz binlerce Filistinli haftalarca sokaklarda olursa, onlara Arap başkentlerinde milyonlarca Arap destek verirse, Başkan Barack Obama bu arzuyu göz ardı etmeyi nasıl savunacak?"

Buna karşılık İsrailliler de dişli lobi mekanizmalarını seferber ediyor.

İsrail basınına sızdırılan bir diplomatik yazışma, büyükelçilerin bulundukları ülkelerde üst düzey siyasetçilere yaklaşarak medyayı ve yerel Yahudi topluluklarını kendi davaları doğrultusunda seferber etmesi ve dışişleri bakanlığı bünyesindeki bir 'Eylül Forumu'na faaliyetlerini rapor etmeleri isteniyor.

Onlar, Filistinlilerin BM üyeliği atılımının İsrail devletinin meşruiyetini erozyona uğratacağını savunuyor. Bu yola başvurarak Filistinlilerin hedeflerine müzakere yoluyla değil tek taraflı olarak ulaşmaya çalıştığını söylüyorlar.

Filistinlilerin Genel Kurul'da üçte iki çoğunluğa ulaşabileceğini İsrail de biliyor. Ancak eğer başlıca Avrupa ülkeleri destek safında yer almazsa oylamanın etkisinin daha az olabileceğine inanıyor.

İsrail gazetesi Haaretz'de yer alan diplomatik yazışmada Dışişleri Bakanlığı Müdürlerinden Rafael Barak "Amacımız Avrupa devletleri içinden Filistinlilerin tek taraflı eylemlerine muhalefet ettiklerini mümkün olduğunca erken safhada dile getirecek kayda değer büyüklükte bir blok oluşturmak, böylece Filistin devletinin tanınmasına karşı ivme yaratmak" diyor.

Avrupalılar bölündü

Avrupa ülkeleri bütünlüklü bir tavır sergileyemeyecek. Almanya, İtalya ve Hollanda gibi ülkelerin önergeyi reddetmesi ya da en azından çekimser kalması bekleniyor.

Fransa ve İngiltere gibi ülkeler ise Eylül ayına dek ortada anlamlı bir barış süreci olmazsa, Filistin'in girişimini destekleyebileceklerini söylüyor.

Amerikalılardan farklı olarak, Avrupalılar BM'yi Orta Doğu barış süreci konusuna eğilmek için meşru bir zemin olarak görüyor. Washington ise en iyi yolun konunun ikili müzakerelerde ele alınması olduğu şeklindeki İsrail tavrını destekliyor ve müttefikine konunun BM Güvenlik Konseyi'ne gelmesine izin vermeyeceği vaadinde bulundu.

Avrupalı devletler de sorunun ancak müzakerelerle çözülebileceğine inanıyor. Ancak Filistinliler gibi onlar da bunun dünyada olup bitenler bağımsız şekilde, ucu açık bir süreç olarak yürütülebileceğini düşünmüyor.

Özellikle İngiltere ve Fransa bu nedenle gayretlerini görüşmeler için bir çerçeve oluşturmaya odakladı.

Almanya ile birlikte müzakerelerin varmaya çalışacağı dört ölçüt belirlediler: İsrail'in 1967'de ele geçirdiği toprakların iadesinden yola çıkan ancak karşılıklı rıza gösterilmesi ile bazı değişiklikleri de kapsayan sınırlar çizilmesi; hem işgalin sona ermesini sağlayan hem de terörü önleyen güvenlik düzenlemeleri; Kudüs'ün başkent olarak paylaşılması; mülteciler sorununa adil bir çözüm.

Şiddet kaygıları

Şimdiye dek Başkan Obama onlarla orta noktada buluşacağının işaretini verdi; yakınlarda yaptığı bir konuşmada gelecekte kurulacak Filistin devletinin sınırlarının 1967 sınırlarına dayanırken İsrail'in güvenlik ihtiyacını da karşılaması gerektiğini söyledi.

Filistinliler bu şartları müzakerelere dönüş için bir yol olarak kabul etti. İsrailliler ise resmi ağızdan görüşmelere yeniden başlamak için hiç bir koşul getirmediklerini söylüyor. Ancak 1967'ye dönüş fikrini kesin şekilde reddediyor.

Tarafları görüşmeye sevk etmek için yürütülen yoğun çabaların yanında, diplomatlar Avrupalıların bu parametrelerin uluslararası düzeyde belki de BM Güvenlik Konseyi nezdinde desteklenmesinin yolunu aradığını söylüyor.

Bu parametrelerin onaylanmasının Filistin lideri Mahmud Abbas'ın BM üyelik başvurusundan vazgeçmek için yeterli olmasını umuyorlar.

Filistinlilerin tanınma girişimleri veto edilirse, Filistinlilerin Genel Kurul önünde nasıl bir yol izleyeceği belli değil. Kesin olan BM Güvenlik Konseyi'nin onayı olmaksızın, Genel Kurul'un BM üyeliği yolunda karar alamayacağı.

Amerikalılar gibi Avrupalılar da işlerin bu noktaya gelmesini istemiyor. Filistinlilerin başvurusunu reddetmenin bölgede Amerikalılar ve onlarla ittifak içindeki İngiltere ve Fransa gibi Avrupa ülkeleri için büyük bir siyasi darbe olacağından korkuyorlar.

Ayrıca şiddetin tırmanmasından da endişe ediyorlar. ABD Filistinlilerin üyelik başvurusunu bir alternatif sunmaksızın reddederse, pek çokları Filistin yönetiminin kitlesel Filistin tepki hareketinin denetimini kaybedeceğini düşünüyor. Bazıları ise üçüncü bir intifadanın başlayıp Arap baharı protestoları ile birleşmesinden söz ediyor.