Malatya’daki eski Niyazi Mısri Camisi’nin ilginç hikayesi fıkraları aratmıyor. Emekli hayırsever bir öğretmenin desteğiyle yaptı...
Abone olMalatya’daki eski Niyazi Mısri Camisi’nin ilginç hikayesi fıkraları aratmıyor. Emekli hayırsever bir öğretmenin desteğiyle yaptırılan minare, vakıflar tarafından tarihi eser olarak tescillendi.
Gücük Medresesi olarak 1313 yılında Niyazi Mahallesi’nde yaptırılan ve şuyu alanına girdiğinden dolayı 1993’te yıktırılan Niyazi Mısri Camisi’nin ilginç bir öyküsü bulunuyor. Gücük Cami Yaptırma ve Yaşatma Derneği’nin ismi, Niyazi Mahallesi Muhtarı Cemalettin Türkol ve dernek üyelerinin aldığı karar ile Niyazi Mısri Cami Yaptırma ve Yaşatma Derneği olarak değiştirildi. Alınan karar sonrası, Gücük Medresesi’nin ismi de Niyazi Mısri Camisi oldu.
Minaresi olmayan camiye, Niyazi Mısri Cami Yaptırma ve Yaşatma Derneği tarafından emekli bir öğretmenin de desteğiyle minare yaptırma kararı alındı. Muhtar Cemalettin Türkol, emekli öğretmenden aldığı maddi destekle birlikte minareyi yaptırarak, üzerine medresenin kuruluş tarihi olan 1313 yılı tabelasını taktırdı. O dönemden sonra yaşananlar ise deyim yerindeyse Karadeniz fıkralarını aratmadı.
Halen Niyazi Mahallesi Muhtarlığı görevini yürüten Cemalettin Türkol, Gücük Medresesi’nin 1313 yılında mescit olarak yapıldığını ancak vakıflarda kaydının bulunmadığını ifade ederek, "Mahallelilerin yardımıyla o dönemde Gücük Medresesi yapılmış. Ben, 1969 yılında Niyazi Mısri Mahallesine geldim. İnancımızdan dolayı o camiye yardım etmek için çalıştık. 1985 yılına kadar camiye hizmet ettik. 1985 yılında cami şuyuya girince olanlar oldu. Cami şuyu alanına girdiğinden dolayı 1993 yılında yıktırıldı" dedi.
Türkol, caminin vakıflarda kaydının olmadığını belirterek, "Rıfat Hoca diye emekli bir öğretmenimiz vardı. Bir gün yatsı namazından çıktık, "Cemal’im şuraya bir minare yapalım’ dedi. Parayı hoca verdi ben de hizmetkarlığını yaptım. Minareyi yaptık ancak cami şuyuya girdi. Tabi şuyuya girince 6 hisse oldu. Hisseleri toplamaya çalıştık, muvaffak olduk. Eski camimizin yerinin vakıflarda kaydı yoktu. Rahmetli Muhittin Karakaş ile Gaziantep’e gittik vakıflardan yardım talep ettik. ’Caminin kaydı bizde yok, size yardım edemeyiz’ dediler. Ben de, ’Gücük Camisi’ne daha önceden maddi yardımda bulundunuz. Bu parayı ben aldım ve kullandım. Bunu neye dayanarak bana gönderdiniz?’ dedim. Prosedürü yerine getirdiler ve bize yardım ettiler. Ancak cami şuyu alanına girdiğinden dolayı 1993 yılında yıktırıldı" diye konuştu.
Türkol, yeni cami yapılınca eski caminin bulunduğu alana lojman yapmak istediklerini ancak vakıfların karşılarına çıktığını kaydederek, şunları anlattı: "Yeni cami yapılınca biz eski yeri lojman olarak değerlendirmek istedik ancak vakıflar karşımıza çıktı ve ’Burası vakfın malı, lojman yapamazsın’ dediler. Bana minarenin tarihi eser olduğunu söylediler. ’Minareyi ben yaptırdım’ dedim. 1985 yılında minareyi ben yaptırdım. Minarenin üzerine de, sanayide yaptırdığım ’Niyazi Mısri Camisi 1313’ yazılı mermeri ben koydum. Benim bir eksiğim oldu. Camimiz yıkıldıktan sonra mermere bir taş vurup kırmadım. Onun yüzünden de birçok defa belediye ve vakıflara gittim. ’Sen burayla niye uğraşıyorsun?’ dediler. Belediye, ’yaptıran adam hayatta’ diyor. Vakıf ise ’burası tarihi eser’ diyor. Şuanda orası camisiz minare olarak atıl vaziyette duruyor."
(İHA)