BIST 9.390
DOLAR 34,47
EURO 36,40
ALTIN 2.868,57
HABER /  GÜNCEL

Fetullah Gülen nasıl nurcu oldu?

Fethullah Gülen, onun sayesinde 1956'da Nur Cemaati ile tanıştı ve üstün yeteneğiyle kısa sürede camianın göz bebeği oldu. Mehmet Kırkıncı, Gülen'i anlattı.

Abone ol

Zamanın güzelliği anlamına gelen Bediüzzaman ünvanını taşıyan ve nüfusta kayıtlarındaki adı Sait Okur olan Said-i Nursi, zamanının en saygın müctehidlerindendi.

Gelişen olayları bilim ve Kuran'ı Kerim ışığında yoğurarak ortaya çıkardığı 'Nur risaleleri' ile yalnız yaşadığı zaman dilimini değil, kendisinden sonraki kuşakları da aydınlatmaya devam etti.

Onun izinden giden öğrencileri Nurcular diye anıldılar.

Bediüzzaman'ın ölümünden sonra günümüze kadar geçen süre içinde değişik kollara ayrılan cemaatin en popüler ve en etkili ismi hiç şüphesiz Fethullah Gülen oldu. Ve en yoğun ilgiyi gören gruplarından biri de Mehmet Kutlular'ı rehber edilenen Yeni Asya cemaati.

Nur Cemaati her ne kadar çeşitli görüş ayrılıklarına rağmen dağınık bir tablo çizse de özünde saygı duydukları ve etrafında halkalandıkları önemli isimler var. Said-i Nursi'nini vefatından sonra saygınlığını hiç kaybetmeyen ve etkinliğini sürdüren en itibarlı isim Mehmet Kırkıncı.

Erzurum'un Dervişağa Mahallesi'ndeki karanlık Künbet Medreresi adı verilen evinde bildiklerini yeni nesillere aktarmaya devam eden Kırkıncı Hocaefendi, Nursi'nin 'Evlerinizi medrese yapın' vasiyetini yerine getiriyor.

Kırkıncı Tempo Dergisi ile yaptığı röportajda Cumhuriyet konusunda bir tartışmaya girmeyeceğinin altını özellikle çiziyor ama laiklik üzerine görüşlerini dile getiriyor: "Laik devletten benim anladığım, Devlet din işine karışmayacak, kendi işine bakacak. Din adamları da devlet işlerine karışmayacak. Devletin din adamlarına karışması doğru değil. Ama devlet din adamının işine karışıyor, din adamı karışmadığı halde. Oysa camilerin cemaatlere bırakılması daha doğru. Türban meselesinde de öyle. Ayıp bir şey bu."

Kırkıncı, AB'ye girmemezin hayarlı olacağı kanaatinde olduğunu belirtiyor ve şöyle açıklıyor görüşlerini: "Bizim AB'ye girmemez Avrupa için de hayırlı olur. Bakın bugün Avrupa'da gençler büyük bir buhran içinde. Onların dinleri onları tatmin etmedi. Bizim Avrupa'dan faydamız madden olacak. Ekonomik fayda göreceğiz. Zaten başka bir fayda da göremeyiz."
Tempo muhabirinin 'Fakat sizin bu yaklaşımınız, Avrupa'nın Türkiye'den manen fayda görmesi, onların Müslümanlaşması perspektifine dayanıyor, illa birileri din mi değiştirecek?' sorusu üzerine Kırkıncı'nın cevabı şu şekilde oluyor: "Almanya gerçeği ortada. Beziüzzaman Hazretleri'nin Risale-i Nur'ları onlarca dile çevrildi. Onları okuyup toplu halde müslüman oluyorlar. Bunların arasında ilim adamları var. Herkesin hayranlığı artıyor Hazret'e. Mesela Fethullah Gülen Hoca'nın okulları...

Pek çok esere imza atan Mehmet Kırkıncı Hayatım ve Hatıralarım adlı kitabında 1956 yılında Fethullah Gülen'i Nur Cemati ile nasıl tanıştırdığını da dile getiriyor. Mehmet Kırkıncı'nın Nur toplantılarına davet ettiği Fethullah Gülen kısa sürede yetenekleri ile dikkat çekti ve cemaatin vazgeçilmez isimleri arasına geldi.

AK PARTİ'Yİ HERKES BİLİYOR, ERDOĞAN TÜRKİYE'Yİ DÜNYAYA TANITTI

Kırkıncı Hocaefendi siyasetin bugüne değinirken de şu ifadeleri kullanıyor:
"AK Partiyi herkes biliyor. Başbakanı herkes biliyor, yaptıklarını görüyor. Türkiye'yi dünyaya tanıttı adam. Bunlar büyük hedeflerdi ve başardı. Mesela NATO toplantısının Türkiye'de yapılması ve bu toplantının sorunsuz gerçekleştirilmesi bile başlı başına bir olaydır. AK Parti başardı bunu ve buna benzer pek çok şeyi de başaracakmış gibi görünüyor. AK Parti'nin en önemli özelliğini de, herkesle iyi geçinmeye çalışması olarak görüyorum"

Tempo muhabiri soruyor: Erdoğan'a tavsiyede bulundunuz mu ?

Kırkıncı Hocaefendi yanıtlıyor: Haddimize düşmez tavsiyede bulunmak. Birtakım sorunlar var; enflasyon düşüyor gerçi ama, işsizlik var mesela. Doğru yolda bence AKP.

NUR CEMAATİNİN DİĞER İSİMLERİ

Sadi-İ nursi'nin 1960'da hayatını kaybetmesinin ardından Nur talebeleri bir 'İstişare Heyeti' kurma kararı aldı. 'Ağabeyler Konseyi' olrak görev yapması düşünülen bu heyet cemaatin geleceği üzerinde görüşler üretmeyi amaçlıyordu. Tahir Mutlu, Mustafa Sungur, Ceylan Çalışkan, Hüsnü Yeğin, Bayram Yüksel, Mehmet Fırıncı'nın da aralarında bulunduğu konsey de liderlik Zübeyr Gündüzalp'e verildi. Ancak liderlik konusunda çıkan tartışmalar zamanla bölünmeyi doğuran gelişmeler oldu.

Bir grup cemaatin siyasi bir parti gibi örgütlenmesini savunurken, diğer bir grup buna karşı çıktı. Yazıcılar ve Okuyucular olarak nitelendirilen iki grup cemaatte ilk bölünmeyi doğurdu. Muhalefetin temel konularından biri de Nursi'nin eserlerinin latin harflariyle basılıp basılmaması konusundaydı. Emekli bir Yüzbaşı olan Mehmet Kayalar silahlı bir cemaat örgütlenmesini savunarak bir uç teşkil ederken, Müslüm Gündüz de duruş olarak kayalar'a yakın bir hizip olarak dikkat çekti.

KIRKINCI HOCAEFENDİ, OSMAN DEMİRCİ'Yİ ANLATIYOR

Mehmet Kırkıncı Hocaefendi, Osman Demirci Hocaefendi'nin hayatını milletine adamış bir gönül insanı olduğunu söyledi. Osman Demirci Hocaefendi ile 1960 ihtilalinden sonra tanıştıklarını kaydeden Mehmet Kırkıncı Hocaefendi, 44 yıldır hep beraber olduklarını aktardı.

Osman Demirci Hocaefendi'nin hayatı boyunca gençlerin safahattan kurtulup Allah'ı bulmaları için çalıştığına vurgu yapan Mehmet Kırkıncı Hocaefendi, "Osman Demirci Hocaefendi'nin en çok arzu ettiği şey, bu milletin gençlerinin imana ve uhudiyete gelmesiydi. Gençlerin safahatın tehlikesinden kurtulması onun temel gayelerinden biriydi. Ona göre memleketin en büyük tehlikesi safahattı. Gençlerimiz safahat sürüyor derdi ve onlar için süekli dua eder ağlardı." diye konuştu.

Osman Demirci Hocaefendi'nin insanlığa hizmet için büyük gayret gösterdiğine işaret eden Mehmet Kırkıncı Hocaefendi, "İnsanları Allah'a, Peygamber'e, namaza tarihe bağlamak ecdadını sevdirmek, Hocaefendi'nin en büyük gayesi idi. Hocaefendi'nin ömrü böyle geçti. O ehemmiyet perver bir insandı. Üstad Bediüzzman'ın dediği gibi 'kimin himmeti milleti ise o tek başına bir millettir' Osman Hoca tek başına bir milletti. Tek idi ama tekliği kadar da kıymeti vardı. Osman Demirci Hocaefendi TBMM vekillik yaptığı dönemlerde kürsüden mebuslara istikametin, fedekarlığın ehemmiyetini, vatan, millet sevgisini anlatırdı." diye konuştu.

Osman Demirci Hocaefendi'nin tefrikaya karşı bir insan olduğunu ifade eden Mehmet Kırkıncı Hocaefendi, "Devletine milletine çok dua ederdi, gençlerin geleceğinin kurtarılması için çok önemliydi." şeklinde konuştu.

Osman Demirci Hocaefendi ile 1960 ihtilalinden sonra tanıştıklarını anlatan Kırkıncı Hocaefendi, şunları söyledi: "1960 ihtilali sonrasındaydı. Bizleri 7 - 8 kişi olarak cezaevine götürdüler. Hocaefendiyi de Demokrat Parti'den dolayı içeri aldılar. Osman Demirci Hocaefendi hapisteki günlerini anlatırken, 'Biz içeriye girdik. Avukatla kanunla cezaevinden çıkmak için çalışırken bir baktım ki Risale-i Nur talebesi gençler hapishane bulunanlara namaz kılmayı, Allah'ı anlatıyordu. Kendi kendime dedim ki biz hocayız ama bizim işimizi onlar görüyor. Sonra kendi kendime dedim ki dışarı çıkınca bende bu gençler gibi Risale Nur talebesi olacağım.' diyordu.

Hapisten dışarıya çkarken biraraya geldik. 1961 yılıydı. O günden sonra hep birlikte olduk, birlikte hizmet ettik."

Kaynak: Tempo Dergisi