BIST 8.839
DOLAR 34,23
EURO 37,01
ALTIN 3.023,92

FETÖ'nün tek derdi Erdoğan değil!

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın “Milletimizi halkımızı şehrimizin meydanlarına havalimanlarına çıkmaya davet ediyorum, halkın gücünün üstünde bir güç tanımadım” çağrısıyla ve ferasetiyle FETÖ'cü darbecilere karşı demokrasi ve vatanı savunmak için verilen mücadelenin üstünden 8 yıl geçti. Yaşanan acılar, kayıplar, şehitler ve gaziler hâlâ dün gibi hafızalarda.

Tarihin pek çok döneminde ve dünyanın pek çok yerinde mevcut yönetimi devirmek ve yönetimi ele geçirmek amacıyla farklı yöntemlere başvurulmuştur. Geçmişte dünyanın pek çok yerinde görülebilen bir durum olan darbenin günümüzde halen diri tutulduğunu 15 Temmuz 2016 da hep beraber gördük, yaşadık.

Cumhuriyet döneminde ülkemizde de çeşitli darbe ve muhtıralar yaşanmıştır.

Asker kıyafeti giymiş bir kısım teröristler,

Demokratik usullerle gerçekleştirilen seçimle işbaşına gelen hükümeti devirmek,

Yönetimi ele geçirmek için darbe teşebbüsünde bulunmuştur FETÖ’cü hainler.

15 Temmuz gecesinde yaşanan darbe girişimi ile de hiçbir düşmanın ve düşman devletin dahi cesaret edemediği ve başvuramadığı bir alçaklığa başvurulmuştur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, Genel Kurmay Başkanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), Özel Kuvvetler Komutanlığı, TÜRKSAT gibi ülkenin en mahrem, en kutsal ve en önemli yerleri bombalanmıştır.

Başta buralar olmak üzere devlet kurumlarını ve devlet adamlarını korumak için gelen silahsız kişiler üzerine haince saldırılar yapılmış, bombalar atılmıştır. Bu hain saldırılar hem asker ve polis elbisesi giymiş hem de yıllarca Türk silahlı kuvvetleri ve emniyet teşkilatından ekmek yemiş, asker ve polis kıyafetli hain teröristler tarafından gerçekleştirilmiştir.

Yine bu hain saldırıları devletin uçağı, helikopteri, tankı, topu, zırhlı araçları ve düşman için kullanılmak amacıyla alınan askeri mühimmat ve mermiler ile yapmışlardır.

15 Temmuz’da darbe gecesi yaşanan gelişmelere göre bu darbedeki amacın sadece mevcut hükümeti Sayın Erdoğan’ı devirmek ve yönetimi ele geçirmek değil, ülkeyi bölüp parçalamak ve kaos ortamına sürüklemek olduğu anlaşılmaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti kuruluşundan itibaren birçok darbeye ve darbe girişimine şahit olmuştur. Demokrasiye yapılan/yapılmak istenen bu müdahaleler siyasal alanın yanında başta ekonomi olmak üzere pek çok alana yansımıştır. 15 Temmuz 2016 kalkışması ise diğer girişimlerden farklı olarak kahraman Türk halkının direnişi sayesinde bertaraf edilmiştir.

Askeri darbeler, toplumsal etkilerini orta ve uzun vadelerde göstermekte ve tarih disiplini yasalarına göre üzerinden belli bir süre geçtiğinde etkileri anlaşılabilmektedir. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde birçok kez fiili olarak yönetime el koyma veya muhtıralarla yönetimin değiştiği darbelerle karşılaşmıştır. Emir-komuta zinciri içerisinde gerçekleşen bu eylemler 15 Temmuz 2016’da başka bir içerikle bir kez daha sahnelendi. 15 Temmuz darbe girişimine karşı milletin gösterdiği direniş, ulusun birlik ve beraberliği uğruna verilen bir bağımsızlık mücadelesidir.

Bu darbenin askeri, siyasi ve ekonomik sonuçlarının yanında toplumsal etkileri göz ardı edilmemelidir. Bunlardan biri de darbeye karşı verilen mücadelelinin sosyal ve psikolojik yansımalarıdır.

15 Temmuz direnişinde çok sayıda şehit verilmiş ve çok sayıda kişi gazi olmuştur. Türkiye’de demokrasi gelişimini incelediğimizde batı dünyasına oranla gelişme hızının daha yavaş olduğunu ve bu nedenle daha geç olgunlaştığını görüyoruz. Türkiye halkının 15 Temmuz darbe kalkışmasına karşı meydanlara çıkması, bu ülke de demokrasinin ne kadar önemli olmasının bir göstergesidir. Darbeyi yapanlar açısından değil de darbeye aracılık edenler açısından meseleye bakılırsa darbelerin sivil siyasete zarar verdiği net bir gerçektir.

FETÖ, gerçek radikal bir terör örgütüdür. Örgüt hiyerarşisinde verilen talimatların dışına çıkamayan robotlaşmış bir teşkilat yapısı ve zombi bir beyin yapısı söz konusudur.

Bu örgütün mensupları; küçük yaştan itibaren aileleri tarafından örgüte teslim ediliyor.

Örgüt mekanizmasında sorunlar abi ve abla talimatıyla çözülüyor.

Abla ve abiden gelen talimatlar sorgulanmadan uygulanıyor.

15 Temmuz’da da bu oldu! Ne yapacaklarını bilemediler. Çaresiz kaldılar.

Yıllarca FETÖ okullarında, evlerinde yetiştirildiler, verilen talimatı sorgulamadan yerine getirdiler. 15 Temmuz ‘da verilen emire “hayır” diyemediler. 240 vatandaşımızı şehit ettiler, 2797 kişiyi yaraladılar.

Türkiye 15 Temmuz’da küresel bir meydan okuyuşla karşı karşıya kalmıştır. Barış, hoş görü, kardeşlik, dinler arası diyalog gibi söylemlerle ilahi bir nizam kurmak için yola çıkanlar en sonunda milletin silahlarını millete doğrultmuşlardır.

FETÖ, ülkenin tüm kaynaklarını ve daha çok kamusal kaynakları da denetimi altına almaya çalışmış liyakate bağlı olmadan bu kaynakları kendi taraftarına dağıtma biçiminde bir sistem kurmuştur.

O nedenle bugün Türkiye’nin en yakıcı sorunu etnik bölücülüğü amaçlayan PKK terörü ve Fethullahçı Terör örgütü (FETÖ) ve eylemleridir. Türkiye’yi bölmek hayaline hizmet eden bir uşak olmaktan ileri gidemeyecektir FETÖ’cüler.