Kara Harp Okulu'ndan ayrılmak zorunda kalan Yunus Emre Güney o kabus dolu günleri anlattı.
Abone ol2010 yılında Kara Harp Okulu'ndan ayrılmak zorunda kalan Yunus Emre Güney, "paralel yapıyla" liseden sonra yollarını ayırdığını, tekrar dönmesi için baskı yaptıklarını, kabul etmeyince okulda baskılar başladığını ve ayrılmak zorunda kaldığını söyledi.
Güney, AA muhabirine yaptığı açıklamada, "paralel yapıyla" 8 sınıfta tanıştığını, etüt merkezlerine gitmeye başladığını aktardı.
Başarılı bir öğrenci olduğu için "cemaat evlerine" davet edildiğini belirten Güney, lise boyunca bu evlere gittiğini bildirdi. Güney, yaşadıklarını şöyle anlattı:
"Dersten çıktıktan sonra cemaat evlerine gidiyorduk. 'Abi' diye tanımladığımız kişiler bize ders çalıştırıyordu, yardımcı oluyordu, 'biz bunu Allah rızası için yapıyoruz, sizden hiçbir beklentimiz yok. Dininizi, imanınızı öğrenin.' diyorlardı. Her şeyimiz ücretsizdi. Bize iyi geliyordu. Onlara karşı kendimizi borçlu hissediyorduk. Bizi lüks lokantalara götürüyorlardı. Spor, sosyal aktivitelere ücretsiz olarak katılıyorduk. Bu bir lise öğrencisi için çok büyük bir nimetti. Liseden sonra benim hedefim küçüklükten beri subay olmaktı. Lise son sınıfta cemaat evindeyken bölge imamı geldi. Hepimizi teker teker odaya çektiler.
Bana 'askeriyeye neden gitmek istiyorsun?' diye sordular. Ben de küçüklükten bile hayalim olduğunu söyledim. Bana 'dinini, imanını bilen insanların oraya girmesi gerek. Sizin gibi insanlar lazım, o yüzden girmelisin. İleride güzel mevkilere geleceksin. Yeri geldiğinde önemli belgeler taşıyacaksın. Bunlardan birer kopyayı bize getireceksin. Okula girdiğinde devre arkadaşlarından alkol kullanan, sevgilisi olan, gece hayatı olan, cemaate uzak adamları gelip bize söyleyeceksin.' dediler. Fişleme sistemiyle bu arkadaşlarla uğraşıldı ve okuldan ayrılmak zorunda bırakıldılar. Ben bunu kabul etmedim. Bu benim için vatanımı satmak anlamına geliyordu. Cemaatten ayrılma kararı aldım. Arkadaşlarıma da aynı şey söylendi ve topluca cemaatle ilişkimizi kestik."
YA AYRIL YA SİCİLİ BOZACAĞIM
Daha sonra sınava girip Harp Okulu'nu kazandığını, intibak döneminde evine gelip anne ve babasına, "Bizim orada adamlarımız çok, bizden olmazsa orada barınamaz, mezun olamaz." dediklerini aktaran Güney, anne ve babasının kendisinden okulu bırakmasını istediğini ifade etti.
Hafta sonu iznine çıktığında bu baskıların sürdüğünü belirten Güney, "Kesinlikle kabul etmeyeceğimi söyledim. Düşünmem için süre verdiler. Birinci sınıfın sonlarına doğru yine irtibata geçip beni lüks bir eve götürdüler. Orada bir imam ve 5-6 abi dedikleri insanlar vardı. Bana 'Sen bizden olmalısın, sen şakirtsin, şakirtler böyle yapmaz, bizi satmaz.' dediler. Ben yine kabul etmedim ve olay küfürleşmeye kadar gitti." dedi.
Kendisini ikna edemeyeceklerini anlayıp bıraktıklarını vurgulayan Güney, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sonra benim okulda bölüğüm değişti. Orada bölük komutanımız sürekli benle uğraşmaya başladı. Psikolojik ve fiziksel mobbing uygulamaya başladılar. Oradan ayrılmam için işkence uygulandı. Ben de sonuna kadar direnme kararı almıştım. Komutan bana, 'Bu okuldan hırsızlık şüphelisi olan bir harbiyeli mezun olacak ama seni mezun etmeyeceğim. Ya kendin ayrıl ya da sicili bozup atılmanı sağlayacağım.' dedi. Açık açık tehdit etti. Bölük komutanı bir hafta süre verdi. Bu sürede eminim ki yeniden cemaatin adamı olmamı beklediler ama ben yapmadım. Çünkü bu benim yapıma ters. Vatanımı satmak asla istemedim. O nedenle istifa etmek zorunda kaldım. İstifa dilekçemde de baskıyla yaşananların hiçbirini anlatamadım.
2010 yılı kamp döneminde, şok mangalarında, eğitimlere dayanamayıp, susuzluktan böbreği iflas eden, koşularda vefat eden arkadaşlarımız oldu. Bir arkadaşımız, hırsızlık yaftası vurulduğu için 7. kattan kendini aşağı attı. Bu şekilde basına yansımayan çok olaylar vardı."
"ÇOĞUMUZ MÜHENDİS, DOKTOR, AVUKAT OLDU
15 Temmuz darbe girişiminin ardından TSK'dan ihraç edilenlerin listesini kontrol ettiğini dile getiren Güney, "Dönemimizden çoğu komutan tutuklu ama daha içeride çok var. Emin olduğumuz cemaatçi isimleri listede göremedik." dedi.
Harp Okulu'ndan atıldıktan sonra endüstri mühendisliği bölümünü bitirdiğini ve bu mesleği yaptığını anlatan Güney, "Atılan ve ayrılmak zorunda kalan çoğu arkadaşımız doktor, avukat ve genellikle mühendis oldu. Çok iyi yerlerde okudular. Çünkü orada zeki insanlarla uğraştılar. Yabancı dili, genel kültürü mükemmel olan arkadaşları, geleceğin Genelkurmay Başkanı olarak nitelendirilen insanlarla uğraşıldı. Çünkü bu insanlar birilerinin adamı olamayacak adamlardı, sorgulayan insanlardı." diye konuştu.
Güney, "Bize işkence yapan subayların yani teröristlerin yargılanmasını, bize yaptıkları eziyetlerin cezasını çekmelerini, tazminatların geri verilmesini ve iadeiitibar istiyoruz." talebinde bulundu.