BIST 9.987
DOLAR 35,02
EURO 36,78
ALTIN 2.971,13
HABER /  POLİTİKA

FETÖ lideri Gülen'i Joe Biden saklıyor! TOGG İtalya'da mı üretildi? Erdoğan'dan flaş açıklamalar...

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, FETÖ konusunda Yunanistan, Avrupa ve ABD'yi suçlarken, "Şu anda bunlara kim sahip çıkıyor? Başta Yunanistan. Kaçıp Yunanistan’a gidiyorlar, kaçıp Avrupa’ya gidiyorlar. Ve bu adamı Amerika saklıyor. Kim saklıyor? Biden saklıyor. Kendilerine Pensilvanya’da devasa bir kâşâne verdiler, orada bu adam yaşıyor. Bana terörün merkezi neresi diye sorarsanız; işte ben size şu anda bunu söylerim" dedi. Erdoğan, TOGG'un İtalya'da üretildiği iddialarına da tepki gösterdi.

Abone ol

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Özbekistan ziyaretinin gazetecilerin sorularını yanıtladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, FETÖ'yle mücadeleyle ilgili, "Şu anda bunlara kim sahip çıkıyor? Başta Yunanistan. Kaçıp Yunanistan’a gidiyorlar, kaçıp Avrupa’ya gidiyorlar. Hep buralara kaçtılar; Almanya’da, Fransa’da, Hollanda’da, Danimarka’da, İngiltere’de, Amerika’da yaşıyorlar. Ve bu adamı Amerika saklıyor. Kim saklıyor? Biden saklıyor. Kendilerine Pensilvanya’da devasa bir kâşâne verdiler, orada bu adam yaşıyor. Bana terörün merkezi neresi diye sorarsanız; işte ben size şu anda bunu söylerim" dedi. Erdoğan, TOGG'la ilgili iddialar için "'Bunlar İtalya’da üretiliyor' dediler. Yani bu kadar da ahlaksızlar" dedi. Erdoğan, Hakan Şükür'ün TV5 canlı yayınına çıkmasıyla ilgili, "Onu değerlendirmeye gerek yok. Demek ki masada altı kişi yetmiyor. Yedi, sekiz falan arıyor olabilirler." dedi. İşte Erdoğan'ın gazetecilerin sorularına verdiği cevaplar...

- Türk Devletleri Teşkilatı gibi ileride çok gelecek vadeden bir ulus ötesi yapılanmanın kuruluşunda rol oynamış, öncülük yapmış bir insan olarak duygularınız neler? Türk Devletleri Teşkilatının geleceğini nasıl görüyorsunuz?

- Türk dünyasına verdiğiniz emekler göz önünde. Gerçekten bu noktaya gelinmesinde müstesna rolünüz var. Bunun için size bu coğrafyada doğmuş bir insan olarak minnettarım. Ama biliyorsunuz bu coğrafyanın en önemli belalarından birisi de FETÖ yapılanmasıdır. 15 Temmuz’dan sonra sizin uyarılarınıza coğrafyadan ciddi anlamda yanıt geldi ve bazı temizlemeler de gerçekleşiyor. Ama bu coğrafyanın kendi içinde dengeler var ve hala bu yapıyı Amerika ile aralarındaki yumuşak güç olarak görenler de var. Özellikle Orta Asya’daki bazı ülkelerde hala varlıklarını sürdürdüklerine dair izlenimler var. Türk Devletleri Teşkilatının geleceğinde bu yapının tamamen silinmemesi takdirde sorunlar çıkacağı açıktır. Bu yapı burada tamamen nasıl biter? Umudunuz var mı? Türkiye olarak bu liderleri ikna edebildik mi?

Hiçbir Orta Asya lideri 'bizde var' demiyor

- Tabii biz bu liderlerle her bir araya gelişte terörle mücadele konusunu; PKK/PYD/YPG, FETÖ, DEAŞ, bütün bunları kendilerine hatırlatıyoruz. FETÖ konusunda kendileri “bizde var” demiyorlar. Hep söyledikleri şey şu; “Biz bunları temizledik, temizliyoruz” diyorlar. Bugün de aynı şeyi gerek Kırgızistan gerek Özbekistan gerek Kazakistan’la yine konuştuk. Dedik ki “Bu konudaki mücadeleniz hangi safhada? FETÖ ile mücadelede belli bir mesafe kaydedebildiniz mi? Sizler yok diyorsunuz ama bizdeki istihbarat bilgilerinde ne yazık ki hala sizin devlet kademelerinde bile bunların olduğunun bilgileri bize geliyor. O zaman benim size söyleyeceğim tek şey var; istihbarat dairenizi bizim istihbarat başkanlığımızla bir araya getirelim, müşterek olarak çalışsınlar, eğer hakikaten temizlenmişse mesele yok, siz de rahat edersiniz biz de rahat ederiz. Ama bilin ki bunlar sizin için büyük tehlike ve tehdittir.”

'Ben hala FETÖ'nün ne olduğunu bilmiyorum'

- Mesela liderlerden bir tanesi bugün bana şunu söyledi; “Ben, siz bu işin üzerinde bu kadar dururken bu FETÖ’nün ne olduğunu hala bilmiyordum” dedi. “İşte sizin bu noktadaki bilgi kaynaklarınız maalesef size yanlış bilgi aktarıyor. Yanlış bilgi aktardığı için de bu alçakların, bu namussuzların ne olduğunu anlayamıyorsunuz. Bunların 160’a yakın ülkede okulları vardı ve bu okullarda bunlar güya iyi niyetle eğitim öğretim yaptırdıklarını söylüyorlardı. Oranın yöneticileri de ‘bunlar kötü bir şey yapmıyor, bunlar eğitim öğretim yaptırıyor’ diyorlardı. Ama o eğitim öğretim yaptırıyor dediğiniz yerde oraların zeki çocuklarını alıyorlar, onları zehirliyorlar ve onları da ondan sonra hem kendi ülkeleri hem de Türkiye aleyhine birçok çalışmaların içerisine sokuyorlar.

Benim 2 tane korumam şehit oldu

- Bakın işte bizde 15 Temmuz hadisesinde her şey patlak verdi ve bizim 252 canımız maalesef şehit oldu. Bunun yanında askeriydi, siviliydi 2 bini aşkın vatandaşımız yaralandı, gazi oldu. Bütün bunları biz yaşadık. Gelen başbakanlara, başkanlara Meclisimizi gösteriyoruz. İşte demokrasinin merkezi olan Meclisimizi bunlar bombaladılar. Neyle? Bu ülkenin, bu devletin, bu ordunun uçaklarıyla bombaladılar. Helikopterlerle geldiler vurdular. Eğer zaman yarışında isabet ettirebilseydiler bugün belki ben de olmayacaktım. Benim iki tane korumam şehit oldu. Bunların hepsi yaşanmış hadiseler. Benim canım yandığı için ben size bunları anlatıyorum” dedim.

Bu adamı ABD Başkanı Biden saklıyor

- Şu anda bunlara kim sahip çıkıyor? Başta Yunanistan. Kaçıp Yunanistan’a gidiyorlar, kaçıp Avrupa’ya gidiyorlar. Hep buralara kaçtılar; Almanya’da, Fransa’da, Hollanda’da, Danimarka’da, İngiltere’de, Amerika’da yaşıyorlar. Ve bu adamı Amerika saklıyor. Kim saklıyor? Biden saklıyor. Kendilerine Pensilvanya’da devasa bir kâşâne verdiler, orada bu adam yaşıyor. Bana terörün merkezi neresi diye sorarsanız; işte ben size şu anda bunu söylerim.

Putin'e "Endonezya'ya git" demiştim

- Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, önümüzdeki hafta Endonezya’nın Bali şehrinde yapılacak olan G20 Zirvesi’ne katılmayacağını açıkladı. Biden ve Putin’in ilk kez bu zirvede bir araya gelmesi bekleniyordu. Putin’in zirveye katılmamasını nasıl yorumlarsınız? Siz hem Rusya hem Ukrayna liderleriyle yakinen görüşüyorsunuz. Zirve öncesinde bir telefon görüşmeniz olacak mı kendisiyle? Bir de bu kapsamda savaşın sona erme ihtimalini nasıl görüyorsunuz?

- Doğrusu kendisiyle son görüşmemde Endonezya’ya gelmesinin isabetli olabileceği kanaatinde olduğumu söylemiştim. Fakat kendisi de ‘Ben bir değerlendirmemi yapayım, ona göre Haber veririm’ demişti. Sonra Dışişleri Bakanının Endonezya’ya gelmesine karar vermişler. Bu 2-3 gün içerisinde eğer kendisiyle bir irtibatım olabilirse neler düşündüğünü; ne gibi adımlar atacaklarını; özellikle de bu sürecin, yani diyaloğun barışa dönüştürülmesi noktasında adımlarının ne olabileceğini kendisiyle konuşma imkânı bulabilirim. Zirveye katılmama konusunda Sayın Putin demek ki kendi ekibiyle bunun istişaresini yapmış, sonunda da böyle bir karara varmıştır. Bu konuda bir değerlendirmeye girmek hem kendisine saygısızlık olur hem ekibine saygısızlık olur. Bu tabii kendilerinin bileceği bir iştir. Çünkü sıradan bir süreç yaşamıyoruz. Rusya sıradan bir devlet değil, güçlü bir devlet. Tabii başta Amerika olmak üzere Batı, Rusya’ya adeta sınırsız saldırıyor. Bütün bunların karşısında da tabii şu anda Rusya bir direnç ortaya koyuyor. Biz de acaba nasıl olur da -işte bir tahıl koridoru olayı gerçekleşti- buradan bir barış koridorunu açabiliriz, bunun gayreti içerisindeyiz. Bunun için de en güzel yol, diyalogdan barışa giden bir yol olabilir diye düşünüyoruz. Tabii burada sadece Sayın Putin’in kanaatleri yetmez. Zelenskiy ile de görüşerek burada onların düşündükleri nedir, onlar böyle bir şeye nasıl bakarlar, onların da kanaatini tabii alacağız. Ve bu arabuluculuk acaba bizi bir barışa taşır mı, bunu da görmenin yollarını arayacağız. Ama şimdilik bizim için en önemlisi bu tahıl koridorunu ciddi manada işletmek. Amonyak aynı şekilde, gübre aynı şekilde. Burada tabii Sayın Putin’in de hedefi özellikle fakir Afrika ülkelerini öne çıkaralım; Mali gibi, Somali gibi, Sudan gibi ülkeleri öne çıkaralım yönünde. Ve biz ücretsiz olarak onlara tahılı gönderebiliriz teklifini bana yaptı. Böyle bir adım atıldığı anda biz de aynı hassasiyeti gösterebiliriz. 

Tahıl koridoru anlaşması

- 19 Kasım’da tahıl koridoru anlaşması sona eriyor ve uzatılması için görüşmelerin devam ettiğini biliyoruz. Acaba siz taraflara yine 4 ay mı, yoksa daha uzun süreli bir anlaşma mı önereceksiniz? Bir tavsiyeniz olacak mı?

- Orada süre tahdidi koymak bana göre yanlış olur. Biz kendilerine bu işi ne kadar uzun tutarlarsa o kadar isabetli olacağını belirttik. Öte yandan bana göre bizim daha çok bu işin sınırını iyi çizmemiz, bunun üzerinde iyi çalışmamız lazım. Yani Putin’in söylediği gibi, Afrika ülkeleri adıyla bu adım atılabilir. Çünkü şu anda fakir fukara, garip gureba hep Afrika ülkelerinde. Afrika’yı bir tarafa koyup Avrupa’ya göndermek adil bir yaklaşım olmaz. Zira dedi “Biz böyle yapacaktık ama böyle olmadı, Avrupa ülkelerine gidiyor.” Ve Avrupa ülkelerine gidiş de onun bu konudaki yaklaşımını olumsuz etkiledi. Şimdi tekrar görüşmemizde özellikle Afrika ülkelerine -yani bu zikrettiğim ülkelerin adedini çok daha artırabiliriz- garip gureba, fakir fukara ülkelere yoğun bir şekilde tahıl koridorundan tahıl, gübre, amonyak akışı sağlarsak oradaki halkları da rahatlatmış oluruz. 

KKTC'nin tanınmasının ön adımı mı?..

- Özbekistan’daki zirvede çok önemli bir karar alındı. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Türk Devletleri Teşkilatına gözlemci üye olarak katılacak. Bu acaba Kuzey Kıbrıs’ın tanınmasının ilk adımı olarak kabul edilebilir mi?

- Bunu tanıma olarak değerlendirirsek yanlış olur. Tanımanın birçok özellikleri, hassasiyeti var. Tabii ilk teşekkürü Cumhurbaşkanından aldık; Ersin Bey aradı, teşekkür etti. Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda yaptığımız konuşma demek ki ses verdi. Burada bu işin alt yapısını çok güçlü tutmamız lazım. Şimdi bizim önce bir alt yapı çalışmasını başlatmamız lazım, alt yapı çalışmasından sonra da dünya genelinde Kuzey Kıbrıs’ı bir devlet olarak dünyaya tanıtma konusunda adeta bir sarmal oluşturmamız lazım ve bu sarmalla dünyayı kuşatmamız lazım. Yani bu Kosova olayında mesela oldu. O zamanlar bir anda tabii o işin ateşiyle birlikte Kosova’yı tanıyan ülke 100’ü aştı, şu anda da işte 120 civarında ama orada tıkandı kaldı. Çünkü Amerika da maalesef işe sahip çıkmadı. Yine bizler sahip çıktık, bizler sahip çıkıyoruz. Fakat Kuzey Kıbrıs olayı tabi Kosova kadar kolay değil, daha zor. Ama elimizden geleni yapacağız. İşin üzerine üzerine gideceğiz. İnanıyorum ki Kuzey Kıbrıs’ı dünyaya tanıtma imkânı bulacağız. 

ABD seçiminden güzel haberler geliyor

- Türkiye-Amerika Üst Düzey Savunma Grubu Toplantısı kritik bir dönemde icra edildi. Askeri eğitim ve iş birliği ile savunma sanayisinde iş birliği konuları ele alınmıştı. Ancak F16 tedariki ve F35 konusu gündeme geldiğinde Amerika ile sürdürülen süreçten Yunanistan hayli rahatsız. Bir yandan da Yunan hükümeti ve basını tehdit dolu açıklamalarına da devam ediyor. Ayrıca bir de Dedeağaç Limanı konusu vardı. Amerika’ya satışı şimdilik rafa kaldırdı. Bunların hepsini topladığınız zaman, son dönemde Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri arasında yürütülen görüşmelerden rahatsızlık nedeniyle Atina-Washington hattında bir kırılma yaşanıyor mu?

- Tabii şu anda bu son atılan adımlardan Yunanistan ciddi manada rahatsız. Biz de tabii özellikle başta Amerika olmak üzere Batı’nın Yunanistan’da takındığı tavırlardan rahatsızız. Dedeağaç bunlardan bir tanesidir. Bunun dışında terörle mücadelede de Yunanistan’ın bize verdiği rahatsızlıklar var. Özellikle bu Lavrion Kampı konusu öyle yenilir yutulur şeyler değil. F35 noktasına gelince, F35 noktası bizi rahatsız etmekten çok aslında Amerika’yı rahatsız ediyor. Niye? Çünkü biz üzerimize düşeni yaptık. Ödemeler planında ödemelerimizi yaptık ama bu yaptığımız ödemeler maalesef karşılığını bulmadı. Bunun üzerine F-16 talebimize ilişkin teknik çalışmalar planlandığı şekilde devam ediyor. “Bu işi bu şekilde yürütelim, çözelim ve dosyayı da kapatalım.” dedik. Zaman zaman Amerika tarafı, Savunma Bakanım Hulusi Paşa’ya olumlu, güzel şeyler söylüyor. Tabii şimdi bir seçim yaşadılar. Bu seçimle birlikte, şu anda bazı olumlu haberler yine geliyor ve bu olumlu haberleri de bizler yakın takipte sürdürüyoruz. Temennim odur ki yani önümüzdeki ay bazı müjdelerle dolu olsun ve F16 konusunu çok daha olumlu istikamette geliştirelim. Temsilciler Meclisinde Cumhuriyetçiler açık ara işi önde kapattılar ama şimdi tabii Senato var. Senatoda iki üç yer çok büyük önem arz ediyor. Yani bu iki üç yerde eğer Cumhuriyetçiler başarılı çıkarsa belki iş bizim için çok daha kolay olacaktır. Şimdi süreci takip ediyoruz. 

İngiltere'de o kadar enayi var mı?

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun İçişleri Bakanımızla alakalı iddialarını hatırlattınız. Aynı zamanda daha önceki süreçte Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin görüşmelerini de hedef tahtasına oturtmuştu CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu. “Tefeciler” iddiasını gündeme getirmiş ve hükümeti hedef almıştı. Bugün gelinen noktada “temiz para bulacağım, temiz para getireceğim” vurgusuyla İngiltere’ye gitti ve birtakım görüşmelerde bulundu. Buna dair değerlendirmeniz ne olur?

- Şimdi “temiz para getireceğim” diyor. Sen kimsin? Hani Londra’ya gidişi eleştiriyordun? Buradan getireceğin parayı kime getireceksin? Sen iş adamı mısın? Senin yanında böyle bir para talebinde bulunan birileri mi var? Parayı kime getiriyorsun? Yani afedersiniz İngiltere’de bu kadar enayi var mı; sana kalkacaklar bu paraları verecekler; “Al Bay Kemal bunu Türkiye'de nerede kullanırsan kullan” diyecekler. 

Eğer teminat verirsek belediyeler kredi alır

- Belki Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin projeleri içindir kaynak olarak…

- Bir defa ben belediye başkanlığı yaptım. Hem de İstanbul’da yaptım. Kendi İstanbul belediye başkanına şunu sorması lazım, ‘Erdoğan, belediye başkanlığı yaptığı dönemde hangi ülkeden ne kadar kredi çekti? Bir bak bakalım.’ Şu anda kendi belediye başkanlarına -gerek Ankara gerek İstanbul gerek İzmir- acaba bu tür dış kredide Bay Kemal mi onlara bu parayı, bu krediyi buluyor? Bulduğu zaman da bu krediye teminatı kim veriyor? Teminatı veren kişi benim. Eğer teminat verirsek adamlar kredi veriyor. Aksi takdirde vermez. Yani bu adamı anlamak mümkün değil. Bilmiyor ve öyle rakamlar söylüyor ki ve bu rakamları ne İngiliz bankaları verir ne Deutsche Bank verir ne bir başka yer verir. Vermez. Ama dedim ya kuru sıkı atıyor. Böyle bir şey olmaz. Mümkün değil. 

Hakan Şükür'ün canlı yayına çıkarılması

- Geçtiğimiz günlerde Saadet Partisi’ne yakınlığıyla bilinen televizyon kanalı TV5, FETÖ firarisi Hakan Şükür’ü canlı yayına konuk aldı. İsveç’ten başka bir firari FETÖ’cünün iadesinin gündemde olduğu bir süreçte Türkiye’de bir televizyon kanalının bir başka firari FETÖ’cü ile yayın yapmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Onu değerlendirmeye gerek yok. Demek ki masada altı kişi yetmiyor. Yedi, sekiz falan arıyor olabilirler. 

TOGG tepkisi: Bu kadar ahlaksızlar

Geçen ay Türkiye'nin yerli ve milli arabası TOGG, seri üretim bandından Anadolu kırmızısı rengiyle inerken siz de direksiyondaydınız. Seri üretimin gerçekleştirileceği Gemlik Kampüsü de böylelikle açılmış oldu. Yerli ve aynı zamanda global bir marka olma yolunda TOGG’un geleceğiyle ilgili neler öngörüyorsunuz? Yine Türkiye Yüzyılı vizyonu kapsamında önümüzdeki yıllarda özellikle yerli üretimi odağına projeler görecek miyiz?

- Her şeyden önce TOGG fabrikasındaki üretim bütünüyle robotik. Araçların bütünü o robotik sistemle üretiliyor. O gün biz bunları gördük. Ben de eşimle fabrikaya girene kadar olayı çok daha farklı tahayyül ediyordum ama girdikten sonra çok daha farklı yaşamaya başladım. Tabii bunlar ne demeye başladılar? “Bunlar İtalya’da üretiliyor” dediler. Yani bu kadar da ahlaksızlar. Biz bu robotik sistemi yurt dışından alamaz mıyız? Bunun yanında bu robotik sistemler belki kısa bir süre sonra ülkemde de üretilir hale gelecek. Bizim yerli ve milli noktasında da olay sadece bununla kalmayacak tabii. İHA, SİHA, Akıncı üretimi de görülmeli. Bay Kemal de bir kere gitmiş oraya galiba ama buna rağmen adam hala yalan söylüyor. Temel efendi de gitmiş o da yalan söylüyor; yeterli değil filan diyor. Yani bunları anlamak mümkün değil. Bizim işimiz tabii sadece bunlar da değil. Mesela BMC’nin zırhlı araçları var. Şu anda buna benzer birçok alanda, ağır sanayide, ileri teknolojide fabrikalarımız var. Bunlarla beraber gümbür gümbür inşallah yola devam ediyoruz. 

TSK'ya iftiranın peşini bırakmayacağız

Terör örgütü PKK'nın, “Türk Silahlı Kuvvetleri kimyasal silah kullanıyor” iftirası İngiltere parlamentosunda da dile getirildi. Burada Cumhuriyet Halk Partili Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun açıklamalarına dayanarak bunu söylediler. Daha önce de HDP milletvekilleri Meclis’teki odalarından bağlanıp “kimyasal kullanılıyor” yalanını dile getirdiler. Acaba bu HDP'li, Cumhuriyet Halk Partili vekiller hakkında bir yaptırım yapmayı düşünüyor musunuz?

- Yasal süreç başladı onlarla ilgili olarak. Şu anda yasal süreç devam ediyor. Tabii gereğini yargı yapacaktır. Zaten üç tanesinin dokunulmazlığının kaldırılmasına yönelik adımlar da şu anda atıldı. Bu işin peşini bırakmayacağız.