Fethullah Gülen'i dinleyen ve kasetlerini yayınlayan bakın kimmiş!
Sizi hiç merakta bırakmayacağım! Fethullah Gülen Hocaefendi'nin ses kasetlerini internete servis eden kişinin ismini hemen vereyim!
Sizi hiç merakta bırakmayacağım! Fethullah Gülen Hocaefendi'yi
dinleyen ve ses kasetlerini internete servis eden kişinin ismini
hemen vereyim!
O nasipsizin adı Süleyman Özışık!
Yani benim!
Hatta bu kasetleri internet ortamında yaymakla kalmamışım! Aynı
zamanda Gülen'i yasal olmayan yollardan bizzat dinleyen de meğer
benmişim!
En iyisi siz "Ne geveliyorsun be adam" demeden,
ben olayın aslını astarını anlatayım..
Efendim malumunuz son 3 yazımda, Mart ayı içerisinde piyasaya
sürülecek kasetlerin tarihi ve içeriğiyle ilgili bilgiler
vermiştim. "Bu kaset Türkiye'de kıyametleri
koparacak" başlıklı yazımda ise en can alıcı kasetin 25
Mart tarihinde yayınlanacağından bahsetmiştim.
Bu yazıdan Fethullah Gülen'in avukatı Nurullah Albayrak'ın hakkımda
savcılığa suç duyurusunda bulunduğunu öğrendim. Sayın Albayrak bu
suç duyurusunda benim 5 ayrı suç işlediğimi ve cezalandırılmam
gerektiğini iddia ediyor. Resmen coşmuş desem, yeridir! Bakın dava
dilekçesinde beni neyle suçluyor:
1: Hakaret etmek
2: İftira atmak
3: Halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek
4: Haberleşmenin gizliliğini ihlal etmek
5: Kişiler arasındaki konuşmayı dinlemek ve kayda
almak
Okuduğumda adeta duygularım sinemde kaldı! Anlaşılan o ki, avukat
bey Hocaefendi'nin bütün beddualarını benim üzerimde
gerçekleştirmeye kararlı. Evime ateşler salacak, önümü kesecek,
birşey olmama imkan vermeyecek ne kadar suç varsa, hepsini bana
yıkmış!
Doğrusunu isterseniz bu dava dilekçesinden, bu suç duyurusundan
dolayı hem çok mutluyum, hem de korkuyorum!
Nedenlerini anlatayım!
Mutluyum, çünkü epey zamandır gerek ekranlarda, gerekse bu köşede
"Yayınlanacak kasetlerle ilgili bu kadar ayrıntıları merak
edip eni ifadeye çağıracak olan bir savcı olursa, elimdeki
bilgileri kendilerine aktarmaya hazırım" diyordum, nihayet
bu durum gerçekleşecek!
Korkuyorum, çünkü susturmak, yıldırmak ve geri adım attırmak için
böylesi bir ayak oyunu beklemiyordum. Düşünün ki, bir avukat hem
benim Gülen'e iftira attığımı iddia ediyor, hem de elinde tek bir
delil, tek bir belge olmadığı halde "Bu adam Gülen'i
yasadışı yollardan dinledi ve konuşmalarını internette
yaydı" diyerek iftiraların en büyüğünü atıyor.
Korkmakta haklıyım!
Ahmet Şık'ı henüz basılmayan kitabından dolayı suçlu bulup içeri
atan, Nedim Şener'i Erdoğan'a suikast düzenleyen ekibin
organizatörü olarak suçlayıp hücreye tıkan güç, bir kez daha
sahnede. Kafamı dinlemeye fırsatım yokken, Gülen'i dinlemekle
suçluyor beni o güç!
Oysa tek yaptığım, yayınlanan ses kasetleri üzerinden yorum
yapmaktı! Bir de kasetleri internette yayınlayan kişinin bir yakını
tarafından bana ulaştırılan belgeler üzerinden kasetlerin içeriğini
ve yayın tarihini yazmaktı.
Hale bakın!
Cemaat medyasında, "Yakında şu şu kasetler çıkacak. Sokağa çıkmaya
yüzünüz kalmayacak" denmesi serbest. Benim
"Yakında şu kasetler çıkacak. Bu kasetler Türkiye'yi ayağa
kaldıracak" demem suç!
Başbakan'ın ve oğlunun, işadamlarının, ve medya patronlarının yasal
olmayan yollarla elde edilen konuşmalarını yasaların dışına çıkarak
cemaatin TV ve gazetelerinde çarşaf çarşaf yayınlamak serbest. Ama
Fethullah Gülen'in ses kasetleri hakkında yorum yapmak suç!
Cemaatin yayın organlarında, "Hırsız, yolsuz"
demek, "Alo Fatih" demek serbest. Ama "Alo
Aydın Doğan" demek, "Ananas" demek, demek
suç!
Adalet huzurunda henüz suçlu ilan edilmeyen kişileri
"ülkeyi soydular" haberleriyle hedef tahtasına
oturtup toplumu kin ve düşmanlığa tahrik etmek serbest, ama Gülen
hocaefendiyi eleştirmek suç!
Yanlış anlaşılma olmasın sakın! Yazdıklarımdan ötürü bir bedel
ödemekten korkmuyorum!
Netice itibariyle Burası Türkiye Cumhuriyeti Devleti... Bu ülkede
kimileri elindeki kılıcı, kimileri ise avucundaki çamuru savurur
hasmının üzerine. Nice zamandır bazı gazeteciler üzerinden bana
çirkin haberler gönderiliyor. Allah biliyor ya, bu konuda bir korku
taşımıyorum.
Beni korkutan üzerime savrulacak olan o çamur!
*****
Efendim bana dava açan sadece Fethullah Gülen Hocaefendi değil.
Hatırlarsanız bir süre önce Gökhan Şükür'le ilgili bir iddiayı da
burada dile getirmiştim. O yazıdan sonra arayan Gökhan Şükür'ün
açıklamasını hem burada, hem de ekranlarda defaatle tekrarlamıştım,
ama yetmemiş.
Yok, yok!
Dava açan Gökhan Şükür değil, günahını almayın hemen. Sevgili
Gökhan'la helalleştik ama Hakan Şükür'ü durdurana aşkolsun! Yazıda
"Hakan Şükür'ün kardeşi Gökhan Şükür" demişim diye
yememiş içmemiş, mahkemeye koşturmuş!
Önümüzdeki hafta savcıya ifade vermeye gideceğim. Herhalde,
"Neden Hakan Şükür'ün kardeşi Gökhan Şükür
dedin" suçlamasıyla sorguya çekileceğim. Darısı,
"Ebru Gündeş'in kocası Rezza Zarraf" diyenlerin
başına diyelim!...
Bitti mi?
Bitmedi elbet! Herkes dava açar da "Bay VİP" Önder
Aytaç durur mu?
Malum, kendisi hiç müsteşarlık yapmadığı halde havaalanlarında
"Kültür ve Turizm Bakanlığı'nda müsteşar"
kimliğiyle VİP hizmetlerinden yararlandığını yazmıştım.
Önce inkar yoluna gitmiş, daha sonra ise twitter'da,
"Bakanlıklarda müsteşarlık yapanlar, bu görevden ayrılsalar
bile havaalanlarında VİP hizmetlerinden
yararlanabilirler" diyerek VİP hizmetlerinin
avantalarından ve avantajlarından yararlandığını itiraf
etmişti.
Ben ne dediysem, o da aynısını söyledi ama bu dava işi nereden
çıktı anlamadım. Doğrusunu isterseniz mahkeme hakimi bana ne
diyecek, ona ne diyecek şimdiden merak ediyorum!