BIST 10.025
DOLAR 35,15
EURO 36,68
ALTIN 2.956,50
HABER /  GÜNCEL

Fethullah Gülen'den darbe yorumu

Fethullah Gülen son gelişmelerin ışığında "darbeleri" değerlendirdi. 28 Şubat dönemine ilişkin sözlerine de açıklık getirdi.

Abone ol

Gülen, "28 Şubat , Türkiye'de demokrasinin yerleşmesini de hızlandırdı" sözlerinin cımbızlanarak, 28 Şubat sürecini destekleyip olumlu bulduğu şeklinde bir algı yaratılmasını eleştirdi.

Gülen, "Askeri müdahaleye, hiçbir ülkenin hiçbir zaman tahammülü olmamıştır. Askeri müdahaleler demokrasinin inkıtaına sebebiyet vermiştir. Ülkede karmaşa yaşanmıştır" dedi.

Resmi sitesinin Twitter hesabı bazı eski konuşma ve yazılarından da alıntılara başvurarak, Fethullah Gülen 'in darbelere ilişkin görüşlerini yansıttı. Buna göre Fethullah Gülen kendisine yöneltilen "28 Şubat , ülkenin daha iyi bir noktaya gelmesi adına Türkiye'de bazı süreçleri geciktirdi mi?" sorusuna "Geciktirmedi; aksine hızlandırdı. Hatta 28 Şubat, Türkiye'de demokrasinin yerleşmesini de hızlandırdı. Ben, Türkiye'nin de dünyanın da geleceği hakkında çok ümitliyim. Ancak, hepimize biraz daha fedakârlık düşmektedir" şeklinde yanıt verdiğini anımsattı.

"28 Şubat, Türkiye'de demokrasinin yerleşmesini de hızlandırdı" sözlerinin cımbızlanarak, 28 Şubat sürecini desteklediği gibi bir algı yaratıldığını dile getiren Gülen, şunları ifade etti:

"Askeri müdahaleye, hiçbir ülkenin hiçbir zaman tahammülü olmamıştır. Askeri müdahaleler demokrasinin inkıtaına sebebiyet vermiştir. Ülkede karmaşa yaşanmıştır. Devlet idaresinin başına büyük ölçüde bilmeyen insanlar gelmiştir. Öğrenecekleri ana kadar o gitmiş, demokratik yeni bir seçim olmuş yerine başkaları gelmiştir. Onu genel yapısı itibariyle tasvip etmek mümkün değildir. Ama bazı durumlar olmuştur ki, askeri müdahalelerin neşter vurması söz konusu olmayınca belki o kangren bertaraf edilememiş, o kanser aşılamamıştır. Türkiye'yi 12 Mart muhtırasına götüren dönemleri biliyorum. O dönemde gadre uğrayanlardan birisiyim. 12 Eylül dönemini de çok iyi biliyorum. Devlet memuruydum, vaaz u nasihat ediyordum. Herkes belli bir hevesin zebunu Türkiye'yi bir yere çekmek istiyordu. Ve çekilmiş de olabilirdi 12 Eylül'de. Türkiye bir ejderin ağzına atılmış olabilirdi. Şimdi biz Asya'daki o devletler gibi perişan, derbeder, yıkık-dökük Rusya'nın vesayetinde bir hale gelebilirdik. Bu açıdan askeri müdahaleleri bütün bütün yadırgamak, bütün bütün isabetsizdir demek doğru değildir ama acaba demokrasi içinde askeri güç o dönemde anarşiyi aşamaz, kargaşanın önüne geçemez miydi? Terörü bertaraf edemez miydi?"

"ASKER KIŞLADA KALMALI"

Askerin ve parlamentonun ayrı konumları olduğuna dikkat çeken Gülen, "Parlamento demokrasiyi onlar temsil eder. Askeriye hayati önemli bir müessesedir. Kendine ait bir misyonu vardır, onu yapar. O kışlada kalmalı. Eğer çıkmayı bazıları -bazıları diyeceğim, askeri karalamadan Allah'a sığınırım, askeri rencide etmek istemem çünkü fakirde o ruh vardır, askeri çok severim- o düşüncede olabilir, çıkmak istiyorlardır" dedi.

Darbenin kendisinin de kriz olduğunu vurgulayan Gülen, şu ifadeleri kullandı:

"Darbe beraberinde bir kısım krizler de getirir. Darbenin getirdiği krizleri çözmek için yeniden kriz masaları kurulur. Darbeciler hep su-i niyetli olmamışlardır. Güzel şeyler olmuştur. Fakat darbede çok önemli kayıplar da olmuştur. Bunların başında demokrasi inkıtaa uğramıştır. Bir sürü tecrübe, birikim heba olmuştur. O ölçüde tecrübe ve birikime sahip olmayan insanlar başkalarından beslenmek, sistemi çürütmek hevesine sahip olmuşlar. Oysaki bu da bir uzmanlık sahasıdır. O açıdan darbe tam bir çözüm değildir. Darbe, çaresizlikte hekimin neşteri gibi, komplikasyonları da nazar-ı itibara alınarak yapılan bir mualecedir. Arap atasözü vardır; 'Dağlama en son çaredir.' Bütün mualeceler kullanılır, en son demir kızdırılır, basarlar. Bu bir yönüyle kader-denk noktasında bir değerlendirmedir. Bu götürebilir de, yerinde bırakabilir de."

"DARBE TOPLUMU YENİDEN BÖLÜYOR"

12 Mart 'ın, bir ihtilal ve darbe olmadığını, Hükümeti belli konularda uyarma amacında olduğunu belirten Gülen, şunları kaydetti:

"Ülkede istikrarın darbelenmesi açısından da darbeler iyi değil. Bununla beraber belki 12 Eylül'le gemi azıya almış bir komünizmin durdurulması, korkunç bir anarşiye muvakkaten (geçici) dahi olsa dur denmesi söz konusu olunca, bütün bütün onu da mahkûm etmek bana yakışıksız geliyor. Darbe kötüdür. Bununla beraber her kötü şeyin içinde iyi bir yanı vardır. Cami avlularında bile o gün komünist gençler tarafından tehdit ediliyorduk. Türkiye'nin bir maceraya sürüklenme ihtimali vardı. Komünizmin kendi içinde çözüldüğü bir dönemde komünizmin ağına düşecektik. Bu ülkeyi seven herkes gibi darbeyi beğenmemekle birlikte darbecilerin günahlarına keffaret olabilecek, millet adına yararlı bir şey nazarıyla baktım. Yeraltı faaliyetleri olmasın diye mekteplere ahlak, din dersleri koydular. Bunu ben bir takdir hissiyle ifade ederim. Cumhuriyet hükümetleri içinde kendi tarihi dinamiklerine bu kadar eğilen olmadı. Hatta niyetleri halis ise ahirette büyük mükâfat ihsan edebilir. Tabii bir daha darbe olmasını istemem. Darbe toplumu yeniden bölüyor, parçalıyor, kamplara ayırıyor. Onun için Cenab-ı Hak baştakilere akıl versin, içlerine demokrasiye saygı versin ve demokrasiyi kullanmayan insanlara kullanma basireti ihsan eylesin."