BIST 9.673
DOLAR 35,22
EURO 36,68
ALTIN 2.962,99
HABER /  GÜNCEL

Fethullah Gülen Hoca'nın zaferi

Fetullah Gülen birkez daha gündemde. Gülen'i gündeme getiren ise bir öğrenci. LGS Geçiş sınavında "Türkiye birincisi" seçilen Urfalı öğrenci, Gülen'in okulunda okuyor.

Abone ol

Yeni Şafak yazarı Ahmet Taşgetiren, hiç kimsenin gündeme getirmek istemediği bir konuyu köşesine taşımış bugün.

Yiğidi öldür, hakkını yeme!

Peşinen adını koyalım. Bu zafer, adıyla sanıyla Fethullah Gülen Hoca'nın zaferidir. Yiğidi öldürsek de hakkını yemeyelim!

65 bin öğrencinin sıfır puan aldığı, "Sıfırcı kuşak"tan bahsedildiği bir zamanda, "Urfa gibi bir yerden", yani "Oxford'u bulunmayan Türkiye şehri"nden, özel okullar sınavında "Türkiye ikincisi", Liselere Geçiş sınavında "Türkiye birincisi" çıkarmak... Okulun adı: Özel Çağlayan İlköğretim Okulu. Dersanenin adı: Feza Dersanesi. İkisi de Hocaefendi'nin eğitim için açtığı ufka doğru yürüyen öğretmenlerin, rehberlik uzmanlarının ve "esnaf"ın el ve gönül emeklerinin ürünü... "Esnaf"tan mütevelli oluşturup, eğitim aşkı verebilirseniz, "çoban"dan Türkiye şampiyonu çıkarabilirsiniz.

Fethullah Hoca, 28 Şubat'ın karabasan günlerinde, üzerine çok gidildiği bir sırada "Alın okulları" demişti. Zamanın dominant ismi Çevik Bir'e... Rivayete göre o da şaşırıp kalmıştı.

Şu soru sorulmalı değil mi? O gün Fethullah Hoca'nın jesti karşılık görseydi, bugün Özel Çağlayan İlköğretim Okulu Türkiye şampiyonu çıkarabilir miydi? Yoksa sıfırcı kuşak kervanına yeni çocuklar mı katılırdı?

Fethullah Hoca'nın teşviki ile Türki cumhuriyetlerde açılan okullarda o ülkelerin yönetici ve yüksek bürokratlarının çocukları okuyor. Sebep: İyi eğitim.

Amerika'da, Avustralya'da gördüm: Yönetimler, Hocaefendi'nin teşviki ile dünyaya açılmış insanlara resmen fon tahsis ediyorlardı, öğretmenine, öğrencisine, ekipmanına... Sadece, ülkenin çocuklarına birkaç iyi kelime öğretecek diye...

Çocuklarına karşı sorumluluk hissedenler, çocuklarını ülkelerinin geleceği gibi görenler, bir harf öğreten için imkanlarını seferber ediyorlar.

Bir soru: Acaba Doğu - Güneydoğu'da görev yapan büroratik kadrolar çocuklarını bölgenin okullarında mı okutuyorlar?

Hayır, orada eğitim ortamı perişan olduğu için, büyük kısmı ile çocuklar Anadolu'nun Batısında okuyorlar, anneler onların yanında yaşıyorlar ve bu yüzden, ortaya büyük bir parçalanmış aile gerçeği çıkıyor.

Bir soru daha: Acaba Doğu - Güneydoğu'daki kamu görevlileri, askerler dahil, çocuklarını, bölge şartlarına göre oldukça iyi eğitim veren "Hocaefendi okulları" adıyla bilinen okullarda okutmak istemezler miydi? Ben eminim ki okutmak isterlerdi. Ama okutamazlar, bir, okullar hakkında devletin bir kesimi olumsuz yargı oluşturduğu için, iki, bu olumsuz yargıya bağlı olarak, "çocuğunu Hocaefendinin okulunda okutan, dersanesine gönderen adam" damgası yememek için... Buna rağmen çocuklarını bu okullara gönderen kamu yöneticileri yok mu, var. Var, çünkü onlar, çocuklarının geleceği için her türlü riski göze alıyorlar.

Özel Okullar ikincisi Orhan Erboğa, LGS birincisi Galiye Aylin Tolunay, 28 Şubat süreci devam etseydi (Acaba hala devam ediyor mu, etmiyor mu?) acaba nasıl bir riski göze almış olurlardı?

Bunları, Türkiye'nin eğitim alanına kadar etkileyen dramının uzantısı olduğu için dile getiriyorum.

Orhan Erboğa, çoban doğmuştu, çoban kalacaktı. Birkaç iyi adam elinden tuttu, belki yarın dünya bilim olimpiyatlarında Türkiye'ye madalya taşıyan bir sima olacak.

Birilerine sorsanız, "bırak çoban kalsın, yeter ki Fethullah hoca'nın eline düşmesin" diyecek...

Türkiye'nin dramı bu.

Önceki gün İHL'lerle ilgili dramı anlattım. Üniversite sınavında ilk bine girmiş 26 genç. Sırf İHL'li diye, yolları kesilecek, kanatları kırılacak. Yürümesinler, uçmasınlar! Kimler: Bu ülkenin çocukları...

Sırf İHL'li diye, sırf Fethullah Hoca'nın okulunda okudu diye, sırf başörtülü diye, sırf, sırf... O kadar istisnası çok ki Türkiye'nin! Eşi başörtülü diye, kaç kişinin birikimi dışlandı Türkiye'de...

Orhan Erboğa, Fethullah hoca'yı tanır mı?

Bilmem. Ya Galiye Aylin Tolunay? Onu da bilmiyorum.

Önceki gün ahiret yolculuğuna uğurlanan Aydın Bolak, mü'min bir insandı ve bu ülkede ümid vadeden çocukların eğitimi için heyecan duyardı. Hatırlıyorum, Türk Edebiyatı Dergisi'ni çıkarırken merhum Ahmet Kabaklı, ekonomik bakımdan dara düştüğü her defasında Aydın Bolak'a başvurur, yalnız onun minnet yüklemeksizin imkan sağlayacağını dile getirirdi.

Türkiye'de, insanın değeri biraz geç anlaşılıyor.

Fethullah Hoca'nın açtığı yolda dünyanın ucuna bucağına saçılan eğitim yatırımlarının değeri belki çok daha geç anlaşılacak, ama açık seçik anlaşılacağından kuşku duymamak lazım. Bir gün Orhan Erboğa "Ben, diyecek, Urfa'da harman sürerken elimden tutan insanları unutamam!"

Bu olay değerlendirilirken Urfalarda, mardinlerde kaç Orhan Erboğa'nın çobanlıktan, harman kaldırmaktan okula kadar yol bulamayarak ömrünü tamamladığını da dikkate almak lazım.

Bu olay değerlendirilirken, geçen yıl, fakir ama başarılı öğrencilerin özel okullarda okumasını sağlamak üzere devlet bursu tahsisinin nasıl engellendiğini ve bu hengamede kaç Orhan Erboğa'nın heba edildiğini de hatırlamak gerekiyor.

Yiğidi öldürüp hakkını yemediğimizde bile ne hakikatler ortaya çıkıyor, bir de yiğitleri öldürmeden gerçeği yakalayabilsek kimbilir Türkiye neler kazanacak. "Bir gün anlaşılır şiir - Çoğu gitti azı kaldı - Ekmek gibi azizleşir -/ Çoğu gitti azı kaldı..." Bu şiiri çok okuyun, bir gün her şey iyi olacak.

Yazı: Ahmet Taşgetiren
Kaynak: