Fethullah Gülen cemaatini yakın merceğe alan Kadri Gürsel, oluşumun kendi içindeki ikilemlerini irdeledi...
Abone olFethullah Gülen cemaati dünyanın dört bir tarafındaki aktiveteleri ile dünya çapında bir global aktör olmaya devam ediyor. Böylesine küresel çaplı bir hareketin kendi içinde ikilemleri elbette olacaktır. Peki o ikilimler ne?
Bir süredir Milliyet'teki köşesinde Fethullah Gülen cemaati ile ilgili kuşatıcı analizler yapan Kadri Gürsel bugünkü yazısında çok önemli bir perspektif sunuyor. Cemaatin küresel rolüne dikkat çeken Gürsel yazısına şöyle başladı:
- Beğenin ya da beğenmeyin, Gülen Hareketi ABD’deki bazı etkili çevreler tarafından, 11 Eylül saldırıları ve sonrasında İslami aşırıcılığa karşı barışçı panzehir işlevi görebilecek bir cevap olarak algılanıyor. Bu anlayış, cemaatin dünyaya yayılmışlığı nispetinde küresel bir boyut kazanıyor.
Bunları söylemek nesnel bir durum saptaması yapmaktan başka bir şey değildir.
Fazlasını da söylemek zorundayız. Mesela, küresel eylem ve söylemine ılımlılaştırıcı ve medenileştirici anlam atfedilen böyle başka bir ulusaşırı sosyo-politik İslami hareketin olmadığını... Yani “cemaat”in bu bakımdan alternatifsiz olduğunu da söyleyebiliriz ki bütün bunları vurgulamak da bir durum saptaması yapmaktır.
Durum böyle iken ve küresel ölçekten bakanlar cemaatten büyük fayda umarlarken, Türkiye’de yine bu cemaat ekseninde yaşanan kutuplaşmanın onlar için bir kıymeti harbiyesi olabilir mi?
Varsayalım ki devlet erklerindeki cemaat gücünün, yasadışı telefon dinlemelerinden başlayarak, Ergenekon, KCK, Balyoz, ÇYDD ve Hanefi Avcı olaylarındaki hukuk dışılık hissesi, delilleriyle önlerine kondu... Bunları mı görmeyi tercih ederler, yoksa kendi küresel menfaatlerini mi?
Şurası çok açık ki, Gülen Hareketi’nden küresel planda oynaması beklenen benzersiz ve alternatifsiz role odaklananların gözünde, Türkiye’de cemaatle ilişkilendirilen olumsuzluklar bir teferruattır. Görülmese de olur...
Bu bir gerçek... Kendisini Gülen Hareketi’nin karşı kutbunda görenler bir kenara yazsın.
Ancak işin bir de yerel boyutu var ki, bu boyutta da küresel argümanın, yani Gülen Hareketi’nin özellikle dünya çapında okullaşmada başarısı tartışılamayacak performansının Türkiye’deki önemli bir kesim için ikna edici bir değeri bulunmuyor. Hatta cemaatin eriştiği küresel boyuttan bahsedilmesi bile bu kesimi rahatsız etmeye, öfkelendirmeye yetiyor.
CEMAAT KUTUPLAŞMAKTAN MI BESLENİYOR?
Bu sorunun yanıtını okumak için ikinci sayfaya geçiniz
Gürsel yazısının devam eden bölümünde Fethullah Gülen cemaatini güçlendiren dinamiklere işaret etti ve sözü cemaatin içindeki ikileme getirdi:
- Hadisenin kaynağında Türkiye’nin ruhu ve kimliği ekseninde yaşanan kutuplaşma var. Gülen Hareketi de kaçınılmaz biçimde bu denklemde siyasi bir konuma oturuyor.
AKP iktidarı kutuplaşmadan siyasi rant sağlıyor ve bu nedenle memleketin bölünmüş halinden pek de şikayetçi değil. Çünkü zihinlerde, bölgelerde ve mahallelerde sosyo-politik kültür temelinde ayrışan memleketin bu bölünmesinden AKP’nin payına düşen hisse gayet büyük.
Muhalefet özgürlükçü ve demokrat olma yönünde bir dönüşümden geçmez ve AKP de vahim bir hata yapmaz ise kendilerinin her seçimden tek başına iktidar çıkmaya devam etmesini sağlayacak kadar büyük bir hisse bu...
Gülen Hareketi de bu AKP iktidarının fiili ortağı... Ve cemaat, işte bu kutuplaşma denkleminde siyasallaşıyor ve kutuplaşmadan o da netice itibarı ile menfaat sağlamış oluyor.
Dolayısıyla Gülen Hareketi’nin dünya çapında açtığı binden fazla okulun laik kurumlar olduğu, cemaatin dünyaya Türk kültürünü tanıttığı, bazı faaliyetlerinde Türkiye’nin diplomatik misyonlarına danıştığı gibi pozitif argümanların, cemaatten tehdit algılayan karşı kutuptakilerin gözünde bir kıymeti harbiye teşkil ettiğini söylemek aşırı iyimserliktir.
Bir yönüyle, kutuplaşma cemaatin iktidara ortaklığının sürmesinde önemli faktör. Diğer taraftan, cemaat bu kutuplaşmadan pek mutlu olmadığını da hissettiriyor. Bu da onların ikilemi...
Kutuplaşmayı azaltmanın çaresi ise cemaatin küreselden önce yerelde, yani Türkiye’de şeffaflaşmaya başlamasıdır.
Şeffaflaşmak derken, siyasi ve dolayısıyla ideolojik şeffaflıktan bahsediyorum. Çünkü Türkiye’deki kutuplaşmanın niteliği siyasi...