BIST 8.619
DOLAR 34,29
EURO 37,50
ALTIN 3.027,18
HABER /  GÜNCEL

Fener rakipleriyle arayı hızla açıyor

Yakın geçmişte grupların, entrikaların, kargaşaların ve çözümsüzlüklerin esir aldığı Fenerbahçe kabuğunu değiştirdi. Sarı-lacivertliler rakiplerine her alanda farka gidiyor.

Abone ol

Bir zamanlar grupların, entrikaların, kargaşanın, çözümsüzlüklerin kol gezdiği bir kulüp olarak tanınırdı F.Bahçe. Ancak son yıllarda arka arkaya yaptığı yönetim hamleleriyle hem yörüngesini değiştirerek çağdaş bir kulüp olmaya, hem de rakiplerine ekonomik ve sportif alanlarda fark atmaya başladı.

Sarı-Lacivertli takım geçen sezon olduğu gibi şampiyonluğa kolayca ulaştı yine. Şüphesiz, G.Saray’ın 100. yılında gelen bu şampiyonluk hayli anlamlı. Zafer camiada en çok başkan Aziz Yıldırım’ı sevindirdi. Zira Yıldırım, göreve geldiği günden beri F.Bahçe’nin geleceğine yatırım yapan; ancak ilk yıllarında verdiklerinin karşılığını sahada alamayan bir başkandı.

1998’deki mevcut başkan Ali Şen’in kulübü şirketleştirmek istemesine destek vermeyen delegelere kızıp kongre kararı almasıyla Vefa Küçük’ün 1 oy önünde başkanlığa seçilen Yıldırım, ilk günkü seçim bildirgesindeki sözlerinin büyük bir kısmını yerine getirdi. Sadece Dereağzı Tesisleri’nde yapmayı vaat ettiği iş merkezi projesini hayata geçiremedi. Yıldırım’ın başkanlığa geldiği 15 Şubat 1998 tarihinde F.Bahçe’nin toplam geliri 16 milyon dolardı. Bugün bu rakam 80 milyon dolara ulaştı.

Yıldırım en büyük icraatına stadyumu değiştirerek başladı. Telsim ve Migros’un sponsorluğunda kulübün kasasından neredeyse hiç para çıkartmayarak Şükrü Saracoğlu’nu 52 bin kişi kapasiteli modern bir stada dönüştürdü. Stadyum ilk maçta kulübün kasasına 1 trilyon 200 milyar bıraktı. Şampiyonluk dışında hiçbir derecenin başarı kabul edilmediği F.Bahçe geleneğinde Aziz Yıldırım’ın icraatlarını futbol takımı desteklemiyordu. Zira ilk yılında F.Bahçe ligi ikinci bitirdi. Bir sonraki yıl üçüncü, G.Saray’ın UEFA Kupası’nı aldığı 1999-2000 sezonunda ise dördüncü tamamladı. Üstelik Türkiye Kupası’nda Pendikspor’a da elendi.

Ancak Yıldırım, icraatlarında hiç geri adım atmadı. Önce Ali Şen’in başlattığı Samandıra Tesisleri’ni bitirdi. Sonra Dereağzı Tesisleri’ni baştan aşağı yenileyerek altyapının hizmetine sundu. 2000-2001 sezonunda gelen şampiyonluk onu öylesine mutlu etti ki, yeni seçilmiş gibi F.Bahçe’nin yarınlarına yatırım yapmaya devam etti. Bu dönemdeki tek hatası ise saha sonuçlarına göre sık sık teknik direktör değiştirmesi oldu. Sırasıyla, Hırvat Otto Bariç, Alman Joachim Löw, Rıdvan Dilmen, İtalyan Zdenek Zeman, Turhan Sofuoğlu, Mustafa Denizli, Alman Werner Lorant, Oğuz Çetin ve Tamer Güney’e takımı emanet eden Yıldırım, son olarak takımın başına getirdiği Christoph Daum’a medyanın aleyhte kampanyasına rağmen destek verdi. Daum da bu desteğin karşılığında arka arkaya takımı iki kez şampiyon yaptı.

Fenerium para basıyor

F.Bahçe’nin bu günlere gelmesinde sadece başkan Aziz Yıldırım çalışmadı. Diğer yöneticiler de büyük bir özveriyle takımın hizmetine koştu. Örneğin Murat Özaydınlı’nın sorumlu olduğu Fenerium Mağazaları kulübe büyük gelir getirdi. 2002 yılında TIR’la 500 bin kalemlik ürün satışından 4 milyon dolar gelir getiren mağazalar bugün 35 şubesi, 170 satış noktası ve 2 gezici tırla 22,5 trilyona yakın ciro yapan bir zincir haline geldi. Öyleki satışta Adidas ve Nike’ı geçen Fenerium’un bu başarısı Real Madrid’in dikkatini çekti. Bu kulübün yetkilileri İstanbul’a gelerek F.Bahçe’li yöneticilerden bilgi aldı. Özellikle Ortega, Van Hooijdonk, Alex, Anelka formalarının satışında patlama görüldü. Alex forması bu oyuncu daha Türkiye’ye gelmeden 20 bin sattı. Geçtiğimiz sezon kazanılan şampiyonluktan sonra piyasaya sürülen üç yıldızlı formalar da yok sattı. Bu sezon G.Saray’a karşı kazanılan 1-0’lık galibiyetin anısına üretilen ‘Aslan figürlü’ tişörtlere de rağbet büyük.

F.Bahçe’nin 2004 sezonunda rakipleriyle olan ürün satışı karşılaştırmasına baktığımızda aradaki uçurum daha net bir şekilde ortaya çıkıyor. Sarı-Lacivertli taraftarlar 2004 yılında toplam 1 milyon 100 bin adet ürün alırken, Beşiktaşlılar 800, G.Saraylılar ise 480 binde kaldı. Kulübün bu yılki projelerinden biri de Fenerium Taraftar Kartı’nı hayata geçirmek.

F.Bahçe borsada da fark attı

Fenerbahçe borsaya açılmada da rakiplerine fark attı. 12-13 ve 16 Şubat 2004 tarihlerinde, Deniz Yatırım liderliğinde Türkiye çapında gerçekleştirilen halka arzda, toplam 35 bin 113 kişi F.Bahçe hisseleri için talepte bulundu. Fenerbahçe Sportif Hizmetler A.Ş.nin halka arz edilen 3.750.000 lot hisse senedine karşılık yatırımcılardan toplam 14.855.326 lot talep geldi. 2002’de aynı gün halka arzı gerçekleşen Beşiktaş hisselerine 7,884, G.Saray hisselerine ise 3,767 kişi talepte bulundu. Bu üç kulüpten sonra borsaya açılan Trabzonspor’un hisselerine ise 7,845 yatırımcıdan talep geldi. F.Bahçe Sportif A.Ş.nin bugünkü değeri 198 milyon dolar, G.Saray’ın 128, Beşiktaş Sportif A.Ş.nin ise 90 milyon dolar civarında.

F.Bahçe yönetimi transferlerde de oldukça başarılı bir strateji izledi. Ümit Milli Takım’ın yetenekli oyuncularını kadroya aldı. Tuncay, Mahmut Hanefi, Serkan, Servet, Volkan, Selçuk, Önder, Kemal gibi gençlerin yanına Van Hooijdonk, Alex, Anelka gibi yıldızlar alındı. Özellikle her seneye yayılan yıldız transferleri taraftarların takıma olan ilgisini hep yüksek seviyede tuttu. Kombine bilet satışları arttı. Oyuncular imza atar atmaz soluğu Fenerium mağazalarında alarak binlerce forma imzaladı.

Televizyon, internet sitesi ve dergi

Aziz Yıldırım’ın kafasındaki projelerden biri de F.Bahçe’ye ait bir televizyon kurmaktı. Televizyon 16 Ocak 2004’te yayına başladı. Kulübün basına yasak koyduğu yerlerde hep FB TV vardı. Futbolcular, teknik heyet ve yöneticiler takımla ilgili açıklamaları genelde F.Bahçe TV’ye yaptı. Tuncay Şanlı’nın imzası canlı olarak F.Bahçe TV tarafından verildi. Kısaca Fenerbahçe’nin başta futbol ve basketbol olmak üzere tüm branşlardaki faaliyetleri, müsabakaları, çalışmaları ve sporcuların neler yaptıkları buradan ekranlara yansıdı. F.Bahçe, televizyonun yanı sıra internet sitesi ve kulüp dergisine de önemli anlamlar yükledi. Alex de Souza ile Türk basınında gerçekleştirilen ilk röportaj F.Bahçe dergisinde yer aldı. Futbol takımıyla ilgili en özel fotoğraflar internet sitesi kaynak gösterilmek şartıyla basına verildi.

F.Bahçe Üniversitesi yolda

Yıldırım’ın en büyük hedeflerinden biri de F.Bahçe Üniversitesi’ni açmak. Son genel kurulda delegeler yönetime bu konuda yetki verdi. 2003-2004 eğitim öğretim yılından itibaren ise Özel Fenerbahçe Eğitim Kurumları hizmet vermeye başladı. Kulübün himayesinde müstakil bir anaokulu, ilköğretim okulu, genel lise ve Anadolu lisesinden oluşan okullar 30 bin metrekarelik bir kampüste eğitim vermeyi sürdürüyor.

Sporda profesyonelleşme ve kurumsallaşmanın temellerini atan Başkan Aziz Yıldırım, Türkiye’de bir başka ilki daha gerçekleştirdi. 18 Nisan 2005’te Levent Ersalman’ı kulüpte CEO görevine getirdi. Ersalman, Yönetim Kurulu’na bağlı olarak kulübün doğrudan ve dolaylı bütün ekonomik faaliyetlerinden sorumlu kişi oldu. Bu gelişme, kulübün ekonomik olarak kurumsal bir yapıya geçmesi ve yönetimde sürekliliğin sağlanması açısından çok önemliydi. Fenerbahçe’nin marka imajını geliştirmeyi hedefleyen Ersalman göreve gelir gelmez, “Marka imajına katkıyı yalnız futboldan ya da forma satarak sağlamamalıyız.” açıklamasında bulundu. Fenerbahçe markasını devamı gelmeyecek bir Avrupa şampiyonluğunun büyütmeyeceği inancında olan Ersalman, “O büyük bir başarıdır ama tarihte yaşar. Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi’ne her sene katılıp hep ilk onaltıda kalırsa markamız büyür. Ben yönetime rapor vererek o günkü kararlarını belirleyecek mali bünyemizi ortaya koyacağım. Kararı yine onlar verecek. Transfere harcanacak parayı, hedefleri birlikte belirleyeceğiz. Geçen 10 yılda Galatasaray vitrine çıktı. Ama bunu değerlendiremediler. Artık trend Fenerbahçe. Vitrin takımı olmalıyız. O zaman, her futbolcu buraya gelmek ister.” görüşünde.

Yıldırım’ın iki hayal kırıklığı altyapı ve Avrupa

F.Bahçe yönetimi futbol takımına yatırım yaparken amatör branşları es geçmedi. Atletizm, yüzme ve boksta F.Bahçeli sporcular çeşitli organizasyonlarda birincilikler aldı. Yıldırım, atletler için tartan pist, basketbol ve boks için de iki salon yaptı. Türkiye’ye olimpiyatlarda gümüş madalya getiren Atagün Yalçınkaya’dan tutun yine olimpiyatlarda ülkemizi temsil eden pek çok yüzücümüz F.Bahçe kulübünde sporculuk yaşantılarını sürdürüyor.

F.Bahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ın iki hayal kırıklığı oldu. Biri futbol takımının Avrupa’da başarılı olamaması, diğeri de altyapıdan son 7 yılda A takıma oyuncu aktarılamaması. F.Bahçe, Yıldırım’ın başkanlık yaptığı yıllarda iki kere Avrupa kupalarına katılamadı. Yine Yıldırım döneminde katıldığı Şampiyonlar Ligi’nde 2001-2002 sezonunda sıfır puan çekti. Avrupa’daki en önemli başarı ise -ki buna başarı denirse geçtiğimiz yıl Şampiyonlar Ligi’nde 9 puan elde edilmesiydi. Buna rağmen takım grubunda üçüncü olarak UEFA Kupası’na katılmaya hak kazandı. Bu kupada da İspanya’nın sıradan takımı Real Zaragoza’ya elendi. Aziz Yıldırım, Zaman Gazetesi’nin 28 Şubat 2005’te düzenlediği Yılın Sporcusu Ödül Töreni’nde Avrupa’da kupa kaldırdığı gün başkanlığı bırakacağını açıkladı. Futbolculara kulübün 100. kuruluş yıldönümü olan 2007’yi hedef gösterdi.

G.Saray’ın UEFA Kupası’nı kazanmasını o günkü şartlar itibariyle tesadüf olarak nitelendiren Aziz Yıldırım, F.Bahçe’nin kalıcı başarılara imza atması için basamakları tek tek çıkıyor. G.Saray’ın UEFA Kupası’nı kazandıktan sonra yaşadığı buhranı yaşamak istemiyor. Ama bize göre, Aziz Yıldırım’ın Avrupa’da kupa almaktan daha önemli bir misyonu var: tesisleşme ve kurumsallaşmadaki başarısını tribünlere, medyaya, diğer Anadolu takımlarına da yaymak.

DAUM KALMALI MI?

F.Bahçe’de geçtiğimiz sezon en çok tartışılan kişi 8 Avrupa Kupası maçının 5’inden yenik ayrılan teknik direktör Christoph Daum’du. Spor basını Alman hocanın yerine teknik direktör dahi buldu. Ama Başkan Aziz Yıldırım son iki yıldır takımı şampiyon yapan Daum’un kalacağını açıkladı. Alman hoca, kendisini eleştiren spor yazarlarına, “Beni ve Fenerbahçe’yi yıkamadınız. Bunu başaramadınız.” diye seslendi. Spor yazarlarının Daum’la ilgili görüşleri ise şöyle:

Ömer Üründül (Sabah Gazetesi): Daum bu işi bilmiyor. Ancak inanılmaz bir şansı var. İki senedir şans faktörü genelde hep yanında. Ben Daum’un teknik direktörlüğünü hiçbir zaman beğenmedim. Daum’la ve bu kadroyla Avrupa kulvarında başarı mümkün değil. Bir de madalyonun öbür yüzü var. Takımı üst üste iki kere lig şampiyonu yapan teknik direktörle yolları ayırmak kolay değil.

Zeki Çol (Vatan Gazetesi): F.Bahçe yönetimini tebrik ederim. Daum’un değerini bir tek onlar biliyor! Hayrını görsünler. Karar tabii ki onların. Daum, son iki sezona yansıttığı performansıyla tüm inanılırlığını, güvenilirliğini yitirmiş bir teknik adam. Futbol felsefesi iflas aşamasında. Geçen sezonki şampiyonluk, ona rağmen kazanılmıştı. Bu sezon da benzeri oldu. F.Bahçe kazanırken bırakın başkalarını, kendi taraftarları tarafından tartışılıyor. Kısaca Daum’un futbola bakış açısı ilkel.

Mehmet Demirkol (Milliyet Gazetesi): Daum’u yargılama sürecinde çok ciddi hatalar yapılıyor. Daum iki sezonunda da kazanmış, kupa finaline çıkmış, Şampiyonlar Ligi’nde 9 puanla takım tarihinin en iyi sonucunu yakalamış. Yani yapılan iş hafıza ve analiz marifetiyle değerlendirildiğinde çok önemli. Ne derseniz deyin! Daum’un yanlışları yok mu? Çok. Ama gerçekler, rakamlar, hafızamızı dolduranlar kesin bir başarıyı işaret ediyor.

SAHADA DA BAŞARI GELMEYE BAŞLADI

1997-98: Ligi ikinci sırada bitirip UEFA Kupası’na gitti. Başbakanlık Kupası’nı aldı.
1998-99: Ligi üçüncü bitirdi. Atatürk Kupası’nı aldı.
1999-2000: Ligi dördüncü tamamladı ve Avrupa’ya gidemedi. Kupada Pendikspor’a elendi.
2000-01: Özlenen lig şampiyonluğu kazanıldı. Kupa, finalde G.Birliği’ne kaybedildi.
2001-02: Şampiyonlar Ligi’nde hiç puan alınamadı, ligi ikinci bitirdi. 2002-03: Ligde 34 maçta 13 galibiyetle altıncı sırada kaldı. Avrupa’ya gidemedi. Kupada Konya’ya elendi.
2003-04: Ligde şampiyon oldu.
2004-05: Ligde şampiyon. Türkiye Kupası’nın finalisti. Şampiyonlar Ligi’nde 9 puan toplayarak UEFA’ya katıldı. UEFA’da ise Real Zaragoza’ya elendi.

Kaynak: