BIST 9.725
DOLAR 35,20
EURO 36,75
ALTIN 2.968,40
HABER /  GÜNCEL

Felçte ilk üç saat önemli

Felçte ilk üç saat çok önemli. Neden önemli olduğunu EGE Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Ayşe Kocaman Sağduyu, açıklıyor.

Abone ol

EGE Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Ayşe Kocaman Sağduyu, halk arasında inme denilen felcin tedavisinde ilk üç saatin çok önemli olduğunu belirtti.

Bu süre içinde başvurulması halinde hiç sekelsiz (özürsüz) düzelme şansının çok yüksek olduğunu söyleyen Prof.Dr. Sağduyu, felcin tedavisinde çok ilerleme kaydedildiğini söyledi.

Çalışma arkadaşı Prof.Dr. Hadiye Şirin ile birlikte Türkiye'de ilk Nörolojik Yoğun Bakım Sempozyumu'nu düzenleyen Prof.Dr. Ayşe Kocaman Sağduyu, tedavide ilerlemeler olmasına karşın nörolojik yoğun bakım (NYB) birimlerinin teknik ve personel donanımı açısından aynı gelişmeyi göstermediğini ve yetersiz kaldığını belirtti. Prof.Dr. Sağduyu,

"Bizim kliniğimizdeki NYB birimimiz Avrupai ölçülerde. Bu konuda önderiz. Ancak bizim ya da birkaç birimin daha iyi olması yetmez. Ülke genelindeki tüm NYB birimleri çağdaş ve aynı standartta olmalı. Bu sempozyumu da standartlara ulaşılması için düzenledik. Çünkü trafik kazaları dışında felçler, kalp ve kanser hastalıklarından sonra özürlülüğe ve ölüme yol açan üçüncü hastalık durumunda. Çok önemli bir hastalık'' diye konuştu.

İLK ÜÇ SAAT ÇOK ÖNEMLİ

Prof.Dr. Sağduyu tıkanma ya da kanama şeklinde kendini gösteren beyin damar hastalıklarında risk grubunu kalp damar hastalıkları gibi 40 yaş üzeri, yüksek kolesterol, tansiyon, şeker, kalp ritm bozukluğu, şişmanlık, sigara kullanımı, kana ait bazı nedenler ve ailesel faktörlerin oluşturduğunu söyledi.

Kolda ya da bacakta uyuşukluk, güçsüzlük, konuşmada pelteklik, yüzde çarpıklık, bakışlarda çift görme, dengede bozulma gibi belirti hissedildiği anda hastaların en çabuk şekilde nörolojik yoğun bakım birimlerine başvurmasının hayat kurtarıcı olabileceğini belirtti.

Tıkanma ya da kanamadan kaynaklanan felçlerde belirtilerin çok farklı olmadığını vurgulayan Prof. Dr. Sağduyu, şöyle konuştu:

"Kanamaya bağlı olanda zaman zaman şiddetli başağrısı da eşlik ediyor. Bu belirtiler hissedildiği andan itibaren ilk üç saatte müdahale edildiğinde hasta hiç sekelsiz (Özürsüz) eski haline dönebiliyor. Beyin damarlarında tıkanmaya bağlı gelişen felcin tedavisinde kandaki pıhtıyı eriten özel bir ithal ilaç var. Bu ilaç ülkemizde kalp damar hastalıklarında kullanılıyor. Avrupa ve Amerika'da ise beyin damar hastalıklarında da bu ilaç kullanılıyor.

Biz de kullanıyoruz. Ancak bu ilaç beyin damar hastalıklarında kullanılmak üzere Sağlık Bakanlığı'nda ruhsatlanmayı bekliyor. Bu ilaçla tedavi 2 bin 500 YTL'yi buluyor. O yüzden emekli ve SSK hastalarına yazamıyorduk. Her koşulu zorlasak da resmi hastalara uygulamada sıkıntı yaşıyorduk. Sanıyorum sorun çözülme aşamasında. Bir ay sonra kullanmaya başlayacağız. Bu tedavide çok daha iyi sonuçlar alabileceğiz. Yeter ki hastaların kliniğimize başvurusu en erken şekilde olsun. İlk üç saat çok önemli.''

HASTALAR ÇOK GEÇ BAŞVURUYOR

Prof. Dr. Sağduyu, hemofili tedavisinde kullanılan bir ilacın da kanamaya bağlı felçlerin tedavisinde yüz güldürücü sonuçlar verdiğini söyledi. Ülkemizde henüz kullanılmayan bu tedavi yönteminin de yakın gelecekte uygulanacağını ve başarılı sonuçlar alınacağını belirtti. Hastaların geç başvurması yüzünden özürlü kalma oranının yüksek olduğunu kaydeden Prof.Dr. Sağduyu, şunları söyledi:

"Nöroloji polikliniğimize başvuran her 10 hastadan 6'sı inme hastası. Yatarak tedavi gören hastaların yüzde 70'ini de bunlar oluşturuyor. Kliniğimizde pilot bir çalışma yaptık. 100 hastadan ancak 3-4'ünün ilk üç saat içinde başvurduğu ortaya çıktı. Orta ve ağır vakalarda başvuru geciktiğinde sekel kalma oranı daha da artıyor. O nedenle bu hastalığa karşı bilinçli olmak, inmeye yol açacak risk faktörlerinden kendimizi korumak ve ilk belirtiler hissedildiğinde erken müdahale için acele davranmak çok önemli. Dünya alarm halinde bunun önlemini alıyor, biz de ise gencecik insanlar bir tansiyonunu kontrol ettirmediği için özürlü oluyor.''

Kaynak: milliyet.com.tr