Terörist Fehriye Erdal'ın dosyası, Belçika'da siyaset ve basın gündeminde öncelikli yerini koruyor.
Abone olParlamentoda, İstihbarat Servisi'ni (SE) denetlemekle görevli İzleme Komitesi (Comite R) ve polisi denetlemekle görevli İzleme Komitesi (Comite P) bugün ortak bir toplantı yaparak teröristin ''izini kaybettirmesi'' konusunda sorumlulukları araştıracak.
Comite R, SE Genel Müdürü Koen Dassen'den, 2000 yılından itibaren söz konusu dosyaya ilişkin gizli belgeleri istemiş, Dassen ise ''ajanların can güvenliğini'' ve ''devlet sırrını'' gerekçe göstererek bu talebi geri çevirdi.
Dassen'in, 17 Şubat 2006 tarihinden itibaren alınan kararları ve uygulamaları içeren bilgileri, kurumunu denetleyen İzleme Komitesi'ne aktardığı belirtildi. Bu bilgiler arasında, SE'nin İçişleri Bakanı Patrick Dewale'e yazdığı, kopyası Başbakan Guy Verhofstadt ve Adalet Bakanı Laurette Onkelinx'e gönderilen mektup da bulunuyor. Söz konusu mektupta, teröristin firar edebileceği bildiriliyor ve alınması gereken önlemler üzerinde duruluyor.
Belçika basını, firar olasılığından haberdar edildiği anlaşılan Başbakan Guy Verhofstadt'ın ''sessiz kalmasının'' nedenini sorguluyor. Verhofstadt, konuya ilişkin tek açıklamasında, olayı ''çok üzücü'' olarak nitelendirmiş, Belçika'nın ''kötü imaj yansıttığını'' belirtmiş ve ilgili kurumların raporlarını görmeden yorumda bulunmayacağını açıklamıştı.
SENDİKALAR TEPKİLİ
Belçika Ulusal Güvenlik ve Polis Sendikası (SNPS), terörist Fehriye Erdal'ın kaçmasının ardından Federal Savcılığın ''ulusal alarm'' vermeyi ihmal ettiğini açıklamış, bu tür durumlarda ''ulusal alarm'' uygulaması gerektiğini, bununla tüm ülke polisinin aynı anda olaydan haberdar olabileceğini ve sınırların kontrol altına alınabileceğini, ancak bunun yapılmadığını belirtmişti.
Erdal hakkında sadece bir ''eşkal ve arama notu'' yayımlandığını kaydeden sendika, teröristin ikamet ettiği adresin polise bildirilmediğini de ileri sürmüştü.
SNPS'nin açıklamasını ve eleştirilerini değerlendiren Federal Savcı Daniel Bernard, ''Polise ulusal alarm verilmesinin, acil eylem ve tepki gerektiren durumlarda mümkün olduğunu, bir terör eylemi veya çok ciddi bir suç işlenmesi halinde bu yönteme başvurulabileceğini'' savundu.
Federal Savcı, yazılı açıklamasında, ulusal alarmın bir ''firar'' halinde değerlendirildiğini, oysa terörist Erdal'ın ''izini kaybettirdiği'' 27 Şubat tarihinde ''özgür olduğunu'' ifade etti.
Daniel Bernard, teröristin 4 yıl hapis cezasına mahkum edildiği 28 Şubat tarihinden itibaren aranması ve tutuklanması için tüm gerekli girişimleri yaptığını, ''yararlı tüm adreslere başvuruda bulunduğunu'' anlattı.
''Polisin özel birimlerinin görevlendirildiğini ve özel yöntemlerle arama yapıldığını'' ifade eden Federal Savcı, ulusal ve uluslararası düzeyde eşkal bildirisi ve arama emirleri çıkardığını kaydetti. Bernard, terörist Erdal'ın kaçmasında yardımcı olduğu düşünülen kişiler hakkında da adli soruşturmanın devam ettiğini duyurdu.
SNPS, Savcı'nın açıklamalarını yetersiz buldu. SE ve polis personelinin sendikası SYPOL, yaptığı açıklamada, SE'nin ''günah keçisi'' ilan edilmesini kınadı. SE'nin çok kısıtlı olanaklarla çalıştığını, teknik yetenek ve personel sıkıntısı yaşadığını anlatan sendika genel sekreteri Eddy Lebon, servisin ''yasal yetkilerden'' mahrum bırakıldığını da söyledi.
YARGI GÜCÜ'NÜN SORUMLULUĞU
Belçika'daki yoğun tartışmalarda Yargı Gücü'nün sorumluluğunun da irdelenmeye başladığı dikkati çekiyor. Terörist Erdal'ın ve terör örgütü DHKP-C'nin yargılanmasının 6 yıldır sonuçlanamaması, teröristin Türkiye'de işlediği suçlardan dolayı Belçika'da yargılanmasının Brüksel mahkemelerinde kabul edilmesinin ardından Flaman mahkemelerinde reddedilmesi, Türkiye'nin iade taleplerinin uzun süredir yanıtsız bırakılması, Sabancı suikastında kullanılan silahın ''tam otomatik'' değil, ''yarı otomatik'' olması bahanesiyle Terörizmle Mücadele Sözleşmesi'nin dosya dışı bırakılması
ve teröristlerin avukatlarının, ''müvekkillerinin firar etmeyeceği'' sözüne güvenilerek önceden tutuklama veya gözaltı kararı alınmaması gibi unsurlar sorgulanıyor.
Belçika adaletinin, AB'nin terör örgütleri listesinde yer alan DHKP-C'yi ''terör örgütü'' ilan etmek için 6 yıl beklemesi ve bu karardan sonra da gereken önlemlerin alınmaması eleştiriliyor.
DHKP-C ve PKK gibi terör örgütleri ile yan kuruluşları, Belçika'da ''temsilcilik'' bulundurmaya, ''izinli gösterilere'' katılmaya devam ediyor.