Fehmi Koru, bugünkü yazısında Erdoğan'ın konuşmalarını içeren 17 Aralık kasetlerine cemaatin neden sahip çıktığı sorusuna cevap aradı.
Abone olAlman Focus dergisinin Dışişleri Konutu'nda Süleyman Şah Türbesi'nin güvenliğiyle ilgili toplantıyı Amerikan NSA'nin dinlendiğini yazmasının ardından başlayan tartışmalar sürüyor.
Habertürk gazetesi yazarı Fehmi Koru, 17 Aralık'ta gündeme bomba gibi düşen 'kriptolu telefonların dinlenmesi' konusunu bir kez daha kaleme aldı. Fehmi Koru konuyla ilgili önceki yazılarında olayın cemaate ait olmadığı tezini destekleyen gelişmeleri gündeme getirmiş ve NSA'yı örnek göstermişti.
Koru, bu kez "dinlemeler cemaatin işi" görüşünü dile getirenlerin tezini kuvvetlendiren bir ayrıntıyı okurlarına böyle duyurdu:
WIRED DERGİSİ: DİNLEYENLER GÜLEN HAREKETİNE BAĞLI BİRİLERİ
"Dünya, şu sırada, bazı istihbarat örgütlerinin, İtalya/Milano’da yerleşik bir şirketin ürettiği “uzaktan kumanda” (remote control) programıyla kendi vatandaşlarını dinlediğine dair bilgileri hayretle tartışıyor. Biz de 2011 yılında satın almışız programı ve Emniyet istihbaratı, hedef kişilerin bilgisayarları, tabletleri veya cep telefonlarına virüs göndererek konuşma ve yazışmalarını takip etmiş...
Virüs programını üreten Hacking Team şirketinin bilgisayarları “hack’lenmiş” de bilgiler o sayede dışarıya sızmış...
Oysa, Türkiye’de birilerinin bu tür casusluk faaliyetleri yürüttüğünü Amerikan Wired Dergisi çok önceden duyurmuştu. Kuşkucu bir insan hakları savunucusu, profesyonel yardım alarak, “uzaktan kumanda” programıyla izlenip dinlendiğini öğrenmiş... Dergiye göre, bunu yapanlar, “Türkiye’de hükümete ‘sızmış’ güçlü Gülen Hareketi’ne bağlı veya ona sempati duyan birileri”...
Wired Dergisi bunu 2013 yılı nisan ayında haberleştirmişti; yani 17 Aralık 2013’te patlayan “tapeler” olayından aylar önce..."
Bu çarpıcı detayı köşesinde paylaşan Koru, amacını kendini temize çıkarmaya çalışan Gülen Cemaatine yardımcı olmak olarak açıklıyor.
NEDEN HER TAPEYE HEYECANLA SAHİP ÇIKTI?
Focus Dergisi’nin yayını, kendilerine mal edilen dinlemeleri inkâr fırsatı verdiğine dikkat çeken yazar, yazısını cemaat medyasına kritik sorusunu yönelterek tamamladı:
"Temel sorum şu: Dinleme tapeleri onlarla veya ilintili polislerle irtibatlı değilse, yabancı istihbarat örgütlerinin eseriyse, neden gazete ve televizyonları her tapeye heyecanla sahip çıktı?
Grup asabiyetiyle değilse bu sahiplenme, hangi saikleydi?
Özellikle “hangi saikle” bölümü üzerinde iyice düşünerek bu soruya cevap verilmesi gerekiyor.
Masum insanların başkalarıyla paylaşmak istemeyeceği konuşmalarına kulak vermek, özel hayatların en mahrem bölümlerini videoya kaydetmek ve günü geldiğinde bunları kamuoyunun bilgisine sunmak rezilce bir iş.
Gazeteleriyle televizyonları gözü kapalı sahiplendi diye bir dönemin bütün pisliği onların sırtında kaldı.
“Onlar yaptı” biliyor insanlar ve iğreniyorlar...
“İslamcılık öldü” veya “devletin İslamcıları” türünden yapay tartışmalarla konunun üstü örtülemez...
Temizlenemez mi bu pislik?
Yapmadılarsa neden temizlenmesin?
Benim beklediğim işte bu yönde bir çaba görmek..."