BIST 9.620
DOLAR 34,61
EURO 36,61
ALTIN 2.943,61
HABER /  DÜNYA

FAZIL SAY HAKKINDAKİ HÜKMÜN GEREKÇESİ AÇIKLANDI

Ünlü Piyanist Fazıl Say’ın “Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılamak” suçundan 10 ay hapis cezasına çarptırıldığı d...

Abone ol

Ünlü Piyanist Fazıl Say’ın “Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılamak” suçundan 10 ay hapis cezasına çarptırıldığı davada mahkeme gerekçeli kararını açıkladı. Gerekçeli kararda “Say’ın sosyal paylaşım sitesinde yazdıkları ile 3 büyük dinin değerlerini aşağılamak kaydıyla yazdığı kanaatine varılmıştır” denildi.
İstanbul 19. Sulh Ceza Mahkemesi’nde Say’ın yargılandığı davada mahkeme 15 Nisan’da kararını açıklamıştı. Mahkeme kararında Say’ı “Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılamak” suçundan 10 ay hapis cezasına çarptırmıştı. İstanbul 19. Sulh Ceza Mahkemesi Hakimi Hulusi Pur 10 sayfadan oluşan gerekçeli kararını açıkladı. Gerekçeli kararda savcılık tarafından hazırlanan iddianamenin, Fazıl Say’ın yazdığı ya da retweet ettiği twitler ile Say ve müştekilerin verdiği ifadelerin özetlerine yer verildi.
Gerekçeli kararda İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Anayasa’mızın “düşence ve kanaat belirtme hürriyetine" ilişkin yasal düzenlemelerinin birlikte değerlendirildiği belirtildi.

AİHM KARARLARI ÖRNEK GÖSTERİLDİ
Demokratik toplumlarda, ifade hürriyetinin ulusal güvenlik, kamu güvenliği ve düzeni, kamu sağlığı ve ahlakının korunması ve suç işlenmesinin önlenmesi ve benzeri gerekçelerle sınırlama ve yaptırımlara bağlanabileceğinin belirtildiği anlatılan kararda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) "Otto-Preminger Institut" isimli davasının gerekçeli kararı örnek gösterildi.
Otto-Preminger Institut davasının gerekçeli kararında, "AİHS’in 10. maddesindeki hakların kullanılması çeşitli ödevler ve sorumluluklar yüklediğinden, bu sorumluluklar arasında başkalarını sebepsiz yere inciten ve insan ilişkilerinin gelişmesine yarayan kamusal tartışmaya hiçbir şekilde katkıda bulunmayan davranışlardan da kaçınmak gerekir. Bu nedenle meşru amaçla orantılı bir biçimde, dinsel açıdan kutsal sayılan nesnelere yönelik gereksiz saldırıları önlemek ve yaptırıma bağlamak gerekli olabilir" ifadesine yer verilen kararda, bu örnek kararın "temel hak ve hürriyetlerin sınırlanmasını gerektiren koşulları da açıkça göstermektedir" denildi.
Gerekçeli kararda, "Her egemen devlette kanun koyucu, suç oluşturan eylem ve fiillerde fiil ile oluşan nitece arasındaki orantılılık ilkesi de nazara alınarak eyleme öngörülen yaptırım ve cezayı belirleme hakkına sahiptir" denilerek, AİHM’in Türkiye’yle ilgili 2005’de verdiği İ.A Türkiye davası kararı da örnek gösterildi.
AİHM’in bu kararında, "Dini inançlara ve ahlaki görüşlere karşı sergilenen saldırılar söz konusu olduğunda başkalarının haklarının korunması bakımından Avrupa ülkeleri arasında tek bir anlayışın olmadığı ifade özgülüğüne ilişkin düzenlemelerde sözleşmeci devletlerin takdir yetkisinin geniş olduğuna" vurgu yaptığı belirtilen kararda, iç hukuk bakımından da, Say’a 10 aylık cezanın öngörüldüğü TCK’nın 216/3. maddesinde belirtilen unsurlar anlatıldı.
Ayrıca kararda, “TCK’nın 216/3. maddesinde halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılama suçuna ilişkin düzenlemede, yasa koyucunun korumak istediği hukuki amacında kişilerin kendilerini mensubu olarak kabul ettikleri ve gönül bağıyla bağlandıkları dinlerinin kutsal sayıldığı Allah, melekler, peygamberler, kutsal kitaplar, hesap günü, cennet, cehennem gibi kavramla ve bu dinlere ait ibadete çağrı, ibadet yerleri ve ibadet şekillerine yönelik hislerini koruma altına almak suretiyle toplumsal barışın bozulmasına engel olmak olduğu anlaşılmıştır.
Bu sebeple sadece İslam dininin değil, Hıristiyanlık ve Musevilik inanışlarının da ortak değerleri olan bu kavramlarla ilgili kişilerin düşüncelerini ve eleştirilerini özgürce yaparken bu dinlerin mensubu olan kişilerin dini inançlarının gereği olan ve önem atfettikleri bir kısım değerleri de aşağılamaktan ve bu şekilde kişileri incitmekten kaçınmaları gerekir. Somut olayda, şüpheli tarafından bir sanatçı ve birey olarak düşüncelerini kendisini takip eden kişilerle paylaşmak için yazdığını ve başkalarında alıntı yaptığını kabul ettiği inanç ve dini değerler hakkındaki şikayet konusu yazıları birlikte incelendiğinde, ulusal ve uluslararası yasalarla korunan düşünce ve ifade özgürlüğü çerçevesinde açıklanmış bir eleştiriden ziyade AİHM kararına da konu olduğu şekilde insan ilişkilerinin gelişmesine yarayan kamusal tartışmaya hiç bir katkıda bulunmayan ve yeryüzünde yaşayanların büyük çoğunluğunun mensubu oldukları üç büyük dinin mensuplarının ortak değerleri olan Allah, cennet ve cehennem gibi kavramlara yönelik hisselerini nedensiz yere incitecek ve bu kavramların anlamsız, gereksiz ve değersiz olduğu kanaatini uyandıracak şekilde dini değerleri aşağılamak kastıyla yazıldığı kanaatine varılmıştır " denildi.

“ÖMER HAYYAM’A AİTSE BİLE SÖYLENİŞ ŞEKLİNDE HAKARET KASTI VAR”
Kararda, "Irmaklardan şaraplar akacak" ile başlayan söz konusu tweetteki sözlerin Ömer Hayyam’dan alıntı edildiğine dair iddialarla ilgili de, ’’Söz konusu sözlerin Ömer Hayyam’a ait olup olmadığının tartışmalı olduğu, Ömer Hayyam’a ait olsa dahi söyleniş şekli, diğer tweetlerle birlikte söylenmesi ve tüm dosya kapsamına göre sanığın kastı değerlendirildiğinde hafife alma ve alay etme kastı ile hareket edildiği açıktır’’ ifadesi kullanıldı.
"İç hukuk ve uluslararası hukuk normları ile mahkeme içtihatlarına göre, sanığın tweet içeriklerindeki sözlerinin düşünce, vicdan, din özgürlüğü ve ifade özgürlüğünü kullanma hakkı kapsamında değerlendirilemeyeceği" belirtilen kararda, söz konusu hakların kullanılmasına atıf yapılarak, "Sanığın, halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri, diğer bir anlatımla, üç büyük dince varlığı kabul edilen ve kutsal sayılan değerlere hakaret etme, sövme, tahkir, alay etme ve aşağılama hakkının olamayacağı kanaatine varılmıştır" denildi.

“HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASINI SAY TALEP ETTİ”
Say’ın eylemine uyan TCK’nın 216/3 maddesi ile cezalandırıldığı belirtilen gerekçeli kararda ilk celsede savunma yapan Fazıl Say’ın hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması uygulamasını kabul ettiği belirtildi. Sayın Say’ın sabıkasız oluşu da dikkate alınarak, CMK’nın 231/5. maddesi gereğince Say hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verildiği ifade edildi.
(İHA)