BIST 8.885
DOLAR 34,31
EURO 37,19
ALTIN 3.018,55
HABER /  GÜNCEL

Fatih Karaca'dan çarpıcı açıklamalar

Radyo Televizyon Üst Kurulu Başkanı Fatih Karaca, Sabah Gazetesi'nden Balçiçek Pamir’le yaptığı söyleşide, rating oranları ve televizyonlardaki ahlaki çöküntüyü anlatt

Abone ol

Radyo Televizyon Üst Kurulu Başkanı Fatih Karaca, Balçiçek Pamir’e verdiği röportajda reyting sisteminin değişmesi gerektiğini belirterek, "Türkiye'de sadece 1.951 denekle bu işin kaderi çiziliyor. Avrupa ülkelerinde bu sayı 5 bin. Deneklerin çoğaltılması gerek" dedi. Karaca, Sabah’ta yayınlanan röportajda ilginç açıklamalarda bulundu.

Televizyon modern dadı

Radyo Televizyon Üst Kurul Başkanı Fatih Karaca, "Televizyonlar en çok çocuklar üzerinde etkili" diyor. Karaca'ya göre ekranla baş başa kalan çocuk savunmasız.

Pazartesi Sohbeti'nin bugünkü konuğu Fatih Karaca, Radyo Televizyon Üst Kurul (RTÜK) Başkanı. Karaca aslında siyasi bir aileden geliyor. Babası Gıyasettin Karaca 1961-80 yılları arasında parlamenterlik yapmış ayrıca devlet Bakanlığı görevinde de bulunmuş. Karaca Erzurum doğumlu. İlkokul ve liseyi Ankara Koleji'nde okumuş. "Lisede çok aktiftim. Gazetecilik Kolu Başkanı'ydım. Okulun bütün sosyal faaliyetleri bendeydi.

Aklım fikrim siyasetteydi. O zamanlar Demirel Başbakan'dı ve ben ona hayrandım." Fatih Karaca'nun Demirel hayranlığı sadece konuşmalarını taklitle sınırlı kalmamış, Karaca kendine bir fötr şapka bir de uzun pardösü edinmiş. Sonra takma ismi gelmiş, küçük Demirel. Peki siyaset aşkı niye devam etmemiş? Karaca gülümseyerek anlatıyor: "Bizim kuşak 12 eylül öncesi çok kötü dönemler yaşadı. İhtilal olduktan sonra ise siyasi partiler kapatıldı. Biz o dönem anladık ki siyasetten başka kendi geçimimizi sağlayacak bir iş edinmek zorundayız. Böylece ben 1980 yılında bir arkadaşımla birlikte şirket kurdum. Sermayemiz 10 bin liraydı."
LOKAL YAYINCILIK AŞKI

Pamukbank'ın ilk çocuk tiyatrosu, Gençlik tiyatrosu, Rüştü Asyalı ile beraber "Ah şu çocuklar" ve "Ah şu gençler" isimli tiyatrolar.... Hepsi Fatih Karaca'nın imzasını taşıyor. Ardından bir halkla ilişkiler firması, sonra bazı özel şirketlere yapılan dergiler derken Fatih karaca kendini 1990 yılında bir kanalın kurucusu olarak bulmuş, Flash TV. Yayıncılığa bulaşan bir daha kendini kopartamıyor diye anlatıyor Karaca: "95 yılında Flash TV'yi bıraktım. O zaman aklımda lokal yayıncılık yapmak vardı. Tam o sırada RTÜK üyesi Cumhur Ersümer ve Biltekin Özdemir istifa ettiler."

EVLİLİK TRENİ KAÇTI

Fatih Karaca titizliğiyle anılan bir kişi. Evi, ofisi son derece düzenli. Hiç evlenmemiş. Niye? diye soruyorum, gülüyor. "Evlilik trenini kaçırdık biz. Bir dönem hayat koşuşturması içinde kendimizi ihmal ettik. Yaş ilerledikçe de seçici olmaya başlıyor insan." Karaca'nın bir de kravat koleksiyonu var. takılan kravatın kişinin ruh halini çok iyi yansıttığını söyleyen Karaca "Örneğin eğer mutsuzsam ya da sinirliysem koyu renk kravat seçerim" diyor. Telaşla taktığı kravata takıyorum. Bakışımı yakalıyor. "Yok bugün kahverengi ama üzerinde maviler de var. Yani tam ortadayım."

YA RTÜK'TEN SONRA?

Fatih Karaca ile en çok televizyonu konuştuk. Karaca eski bir yayıncı olmasının RTÜK Başkanlığı'na büyük yardımı olduğunu söylüyor. Peki ya başkanlığı bittiğinde ne olacak? Örneğin bir televizyon kurma hazırlığı mı var? "Düşünüyorum ama ne olur bilemem" diyor. Kısaca ser verip sır vermiyor.

* RTÜK Başkanı olmak büyük bir güce sahip olmak demek. Kendiniz çok güçlü hissediyor musunuz?

Ben kamu yöneticiliğinin geçici olduğunu düşünenlerden biriyim ama RTÜK büyük bir güç o kesin. Düşünebiliyor musunuz Türkiye'yi idare ettiklerini düşünen çok büyük bir gücü, medya gücünü muhafaza eden radyo ve televizyonları düzenleyen, kontrol eden ve onlara müeyyide uygulayan bir kurum RTÜK. Dolayısıyla bugün bazılarına göre 4. güç olan medyayı düzenliyor, yönetiyor, denetliyor ve ceza veriyorsunuz. RTÜK'ün gücü yaptığı işlerde.

* RTÜK'e ilk kez adım attığınız günle bugün arasında kendinizde nasıl bir fark görüyorsunuz?

İlk zamanlar daha acımasızdım. RTÜK'ün fazla müsamaha gösterdiğini düşünüyordum. Bugün öyle değil. Hayattan önemli iki şey öğrendim. Bir, insana ait hiçbir şey sizi şaşırtamamalı. İki, olaylar hiç de dışardan gözüktüğü gibi değildir. Dışardan RTÜK bir sansür kurulu gibi algılanıyor kimi zaman, ama burada da insanlar var, duyguları ve düşünceleri var.

* Sabahtan akşama kadar yayın izleyen kişiler mi var bu binada?

Güzel bir soru bu. İzleme ve değerlendirme dairesi var. Burada çeşitli konuların uzmanları görev yapıyor. Her uzmanın sorumlu olduğu bir kanal var. Ama bu kanal her hafta değişiyor. Hem bu izlemeler hem de 178 ALO RTÜK hattına gelen şikayetler sonucunda raporlar hazırlanıyor. Bu raporun altında en az 2 imza gerekiyor. Üst kurul ise bu raporları haftada üç kez gerçekleştirdiği toplantılarda ele alıyor. Konuşmalar banda alınıyor, herhangi bir problem çıkmaması için. Dokuz RTÜK üyesinin en az beş tanesinin "Müeyyide uygulansın" demesi halinde kanala ceza gönderiliyor. Bunun çok demokratik bir atılım olduğunu düşünüyorum.

* Asla kabul etmeyeceğiniz, hatta üzerinde bile tartışmayacağınız ihlaller var mı?

Çocuklara yapılan şiddet. Düşünebiliyor musunuz çizgi filmin içinde kan akıyor. Bunu kabul edebilmek ve yayıncılık etiğiyle bağdaştırabilmek mümkün değil. Ayrıca şiddetin yüksek volümde kullanıldığı kurgulandığı sahneleri de kabul etmek mümkün değil. Ayrıca ailece ekran başında olunan saatlerde gayri ahlaki ve aile düzeniyle bağdaşmayacak bir takım görüntüler...

* Bir proje vardı. Hani ekranın yanına örneğin, "Bu film 16 yaşından küçüklere sakıncalı ya da şiddet sahneleri içermektedir" diye bir ibare konacaktı.

O konu devreye girmek üzere. AB'den destek aldık. Altyapısı da kuruluyor. Onu mutlaka gerçekleştirmemiz gerekiyor. Televizyonlar evimize gelen davetsiz misafirler. Ben onlara "Modern dadı" diyorum. Anneler babalar evden gidiyor ve savunmasız çocuklar televizyondaki her şeyi seyrediyorlar. Onun için benim kanalların mevcut yapısından memnun olmam mümkün değil. Her şeyin reyting olmadığı yayınlar yapmak zorundayız. Kurtuluşumuz ancak bu şekilde olur.