Altaylı'nın kendisini dava etmekle tehdit ettiğini yazan Sarıer, Hürriyet yazarının villalarıyla ilgili cevaplarını değerlendiriyor.
Abone olAltaylı'nın villaları
Birisi bana, "Batık bankacı'dan iki villa satın almışsın, sonra da o bankacı aileyi savunan yazılar yazmışsın, böyle gazetecilik olur mu?" diye sorsaydı, sahiden üzülürdüm.
Sonra, eğer içimde bir kötülük yok idiyse, gerçekten iki villa satın aldığım halde, o bankacı aileyi hakkaniyet öyle gerektirdiği için savunduğumu söyler, okurlarıma anlatmaya çalışırdım.
Derdim ki, "Ben, o bankacı aileyi, hırsız olmadığı için savundum. Villa aldığım için değil!" Düzgün düşünen ve düzgün hareket eden gazeteci böyle yapar. Ama Hürriyet yazarı Fatih Altaylı böyle yapmıyor.
İki villayı "almış", Zeytinoğlu Ailesi için savunma yazılarını da yazmış, kalkıyor, bunları yazdığım için beni dava etmekle tehdit ediyor, bununla da yetinmiyor, ortaya çocukların bile gülüp geçeceği "iddialar" atıyor.
Villaları nasıl aldığını ve nasıl ödediğini mahkemede anlatacakmış! Bütün Hürriyet okurları mahkemeye mi gelecekler, gerçekleri öğrenmek için? Köşende yazsana, şöyle aldım, şöyle ödedim, diye...
Ama yazmıyor, yazamıyor. Peki ne yazıyor:
Ben, üzerime yönelen bütün saldırılara rağmen gerçekleri yazmaya devam edeceğim, vatansever yazarlığımı sürdüreceğim, falan gibisinden suyuna tirit cümleler kuruyor.
Ben dürüstüm ya, gerisi vız gelir tırıs gider, demeye getiriyor. Biz, sen vatansever değilsin, dürüst de değilsin demedik ki! Biz bir soru sorduk, hepsi o!
Batık bankacıdan iki villa satın aldın mı, aldıysan savunma yazılarının bu villalarla ilgisi var mı, dedik. Cevap vereceğine konuyu "gürültüye getirmeye" çalışıyor. Cumartesi günkü yazısında benim adımı kullanarak, suyu bulandırmaya çalışması ise tam bir zavallılık örneği...