Evinde ölü bulunan 28 yaşındaki genç Avukat Ece Arslan Facebook"taki sanal çiftlik FarmVille"de mezar taşlarından oluşan bir çiftlik oluşturmuş.
Abone olEce’nin hiçbir rahatsızlığının olmadığını belirten Nazif Volkan Aslan, “26 Mart’ta ilişkimizin beşinci yılı doluyordu, yıldönümümüzde kendisine evlenme teklif edecektim. Canımdan can gitti, üzüntümü anlatamam” dedi
ECE’NİN SEVGİLİSİ KONUŞTU
28 yaşındaki genç avukat Ece Arslan’ın ölümündeki şüpheler araştırılırken, 5 yıldır ilişkisi bulunan erkek arkadaşı deniz astsubayı Nazif Volkan Aslan, HABERTÜRK’e konuştu. Aslan, “Ece’nin hiçbir rahatsızlığı bulunmuyordu. Sadece arada bir ayağa hızla kalktığında sendelediği oluyordu. Ama çok ciddi bir tansiyon problemi yoktu. Geçtiğimiz cumartesi tansiyonu düşünce hastaneye gitmiş. Ece senelerdir çok sağlıklı ve çok mutluydu. 15 gün önce küçük bir tartışma yaşadık, ama bu ilişkiyi bitirme noktasında bir tartışma değildi. Herkes gibi biz de zaman zaman tartışırdık. Ayrılığımız, rutin birşeydi. En son salı günü telefonla konuştuk. Yıllık iznim nedeniyle şehir dışına çıkmam gerekiyordu, ‘Pazar günü buluşuruz’ diye düşünüyordum. 26 Mart’ta ilişkimizin beşinci yılı doluyordu ve yıl dönümümüzde kendisine evlenme teklif edecektim. Canımdan can gitti, üzüntümü anlatamam” dedi.
“ECE UYUYOR GİBİYDİ”
Olay günü kız arkadaşının işyerinden bir arkadaşının arayarak Ece’ye ulaşamadığını söylediğini aktaran Aslan, “O gün yanında çalıştığı Uğur Poyraz, Ece’yi defalarca aramış. Ece haftasonu çalışmak istemezdi, bu nedenle telefonunu açmazdı. O gün de bir sempozyum varmış. Ece telefonunu açmayınca, ‘Çalışmak istemiyor’ zannetmişler. En son arkadaşı Saadet Hanım, saat 11.45’te telefonla konuşmuş. ‘Ne yapıyorsun?’ diye sorduğunda, Ece de, ‘Spor salonuna yazıldım. Sempozyumdan sonra alışveriş yapacağım’ demiş. Avukat Uğur Poyraz, Ece’ye ulaşamayınca, Saadet’i aramış. Saadet de Ece’nin evinin altındaki emlak ofisine telefon açmış. Sonra Saadet 19.30- 20.00 arasında beni aradı, ‘Hiç görüştünüz mü?’ diye sordu. Ben yıllık izin nedeniyle Samsun’a gitmiş, o sabah dönmüştüm. Hemen yola çıktım. Eve girdiğimde kapı açıktı, polis içerdeydi. Ece koltuğun üzerindeydi, uyuyor gibiydi. Etrafta ilaç yoktu. Gittim yanağına dokundum, bembeyaz olmuştu. Nefes alıp almadığını kontrol ettim. Sonra polisler ‘Dokunmayın’ diyerek beni uyardı” dedi.
“ALARM TAKTIRMIŞTI”
Aslan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Adli Tıp Raporu’nda da bir zorlama, şiddet ortaya çıkmadı. Yaklaşık 10 gün önce eve hırsız girmişti, bu yüzden alarm taktırdı. Dışarıdan birinin kolayca içeri girmesi imkansızdı. Zaten polisle içeri girince alarm çalmaya başladı. Ayrıca Ece, çete davalarına bakmıyordu. Sadece davaların takibini yapıyordu. Medyadaki intihar haberlerine çok şaşırdım. Ece canına kast edecek biri değildi. Önce kalp krizinden şüphelendim. Adli Tıp uzmanları, belirgin bir bulgu olmadığını söyledi. Sonra gıda zehirlenmesi ihtimalinin üzerinde duruldu. Ece’nin kullandığı herhangi bir ilaç yoktu, hasta değildi. Adli Tıp Raporu’yla gerçek ortaya çıkacak.”
ÇOCUKLUK ARKADAŞI ŞAŞKIN:
Alışverişe çıkacaktık, ulaşamayınca telaşlandım
Genç kızın çocukluk arkadaşı avukat Neslihan Avcı ise, “Ece’yi en son gören bendim. Bir gece önce birlikteydik, çok keyifliydik. Ayrıldığımızda çok iyiydi. Ertesi gün 13.00 - 18.00 saatleri arasında baronun seminerine katılacağını söyledi. ‘Ben çıkınca seni arayacağım’ dedi. Buluşup, birlikte alışveriş yapacaktık. O gün Ece’yi aramaya başladım ama ulaşamadım. ‘Kesin bir şey oldu’ diye telaşlandım. Alt komşuya ulaşıp, ‘Kapıyı kırın, girin’ dedik. Biz gittiğmizde olay yeri inceleme ekibi gelmişti, kendisini ölü bulduk.
FARMVİLLE’DEKİ 4 MEZARIN SIRRI NE?
Bir süre önce Facebook’taki “sanal çiftlik” FarmVille’de “Hayaletin resmini çektim” notuyla, mezar taşlarından oluşan bir çiftlik oluşturduğu, hatta arkadaşlarının “Ürkütücü bir köşe olmuş” notunu düştüğü de dikkat çekti. Yine Facebook’ta Arslan’ın arkadaşları, “Kraliçem, Ecem, seni öyle bulmak istemezdim, mekanın cennet olsun” notuyla üzüntülerini paylaştı.
MİNİK ALİYE'Yİ DAYISI BOĞMUŞ
[PAGE]MİNİK ALİYE'Yİ DAYISI BOĞMUŞ
Gaziantep'te 4 yaşındaki yeğenini bıçakla öldürdüğü iddia edilen 19 yaşındaki dayı, "Pişmanım" dedi.
3 gün önce evlerinin önünden kaçırıldığı iddia edilen 4 yaşındaki Aliye Gülsultan Şen'in katil zanlısı dayısı Murat K. ve cinayet ortağı olduğu iddia edilen arkadaşı Mustafa Y., Cinayet Büro Amirliği ve Gasp Büro Amirliği ekiplerinin çalışmaları sonucunda cinayette kullandıkları bıçakla birlikte ele geçirildi. Dayı Murat K.'nin polise verdiği ifadesinde, suçunu itiraf ederek pişman olduğunu söylediği öğrenildi.
Şüpheliler, Emniyet Müdürlüğü'ndeki işlemlerinin ardından adli makamlara sevkedildi. Cinayet zanlısı Murat K., Emniyet Müdürlüğü'nden çıkarılışı sırasında basın mensuplarının "Pişman mısınız?" sorusuna, "Evet, pişmanım" diye yanıt verdi. Şüpheliler, yoğun güvenlik önlemleri altında bindirildikleri polis otosuyla adli makamlara sevkedildi.
KARDEŞİ TECAVÜZ ETTİ, BABASI BOĞDU
KARDEŞİ TECAVÜZ ETTİ, BABASI BOĞDU
Her şey Diyarbakırlı 18 yaşındaki Gülseren Tanrıkut'un, üvey kardeşinin tecavüzüne uğramasıyla başladı. Olay ortaya çıkınca, genç kız başka biriyle evlendirildi.
Ancak bakire çıkmadığı için, imam nikahlı eşinden sürekli dayak yedi. Dayanamadı; baba evine dönüp, sekreterlik yapmaya başladı. Bu kez de "dul kadın" damgası yakasına yapıştı. Komşuları, "Eve geç geliyor. Askılı elbise giyiyor" diye dedikodu çıkardı. Sonunda, "aile namusuna leke sürdüğü" gerekçesiyle Gülseren'in ölüm fermanı imzalandı.
BABASI BOĞDU
Gülseren, 6 yıl önce bir gece infaz edildi. 15 yaşındaki Mehmet çırpınmasın diye ayaklarından tutarken, babası Hasan Tanrıkut elektrikli ısıtıcının kablosuyla boğdu Gülseren'i. 12 yaşındaki İdris de olanı biteni seyretti. Hasan Tanrıkut, tanınmaması için kızının yüzüne naylon poşet eritip damlattı. Sonra cesedi şeker çuvalına koyup, oğullarına "Atın" emrini verdi.
İki kardeş, ablalarını 50 metre uzaklıktaki okulun duvarının dibine bıraktı. Gülseren'i, 1 hafta sonra annesi teşhis etti morgda. Töre cinayetini, 12 yaşındaki İdris'in ifadesi ortaya çıkardı. Ama bu ifade, İdris'in yaşı küçük olduğu için resmi tutanaklara geçmedi. 15 yaşındaki Mehmet, suçu üstlenmeye çalıştı. Ablasını uyardığını, "Sen de başıma erkek mi kesildin?" cevabını aldığını savundu. Sonra da İdris ifadesini değiştirdi. Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesi ise, eski TCK'ya göre "kasten adam öldürmek" yargılanan baba Hasan ve oğlu Mehmet'i önce müebbet hapis cezasına çarptırdı. Ardından babanın cezasını iyi halden 30 yıla, Mehmet'in cezasını da yaşı küçük olduğu için 15 yıla indirdi. Anne Hatice ve diğer kardeş İdris beraat etti. Yargıtay ise, yeni TCK'nın sanıkların lehine olması nedeniyle kararı bozdu. Ayrıca tahrik indirimi yapılmasını istedi.
İYİ HAL İNDİRİMİ
Davayı ikinci kez görüşen mahkeme, oy çokluğuyla verdiği kararda, baba ile oğlunu TCK'nın 82/1-d maddesi uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırdı. Ardından, "cinayetin haksız tahrik altında işlendiği" gerekçesiyle cezaları 24 yıla indirdi. Sonra "iyi hal" indirimi geldi; babanın cezası 20 yıla, oğlununki de 6 yıl 8 aya düştü. Mehmet, tutuklu kaldığı süre cezasını karşıladığı için tahliye edildi. Babanın cezaevinde kalacağı süre ise 6 yıla indi. Olay "tipik bir töre cinayeti" diye nitelendi ve Gülseren'in kapalı toplum ve tutucu aile çevresi içinde ailesini küçük düşürecek şekilde yaşamaya devam etmesi, kardeşini 'Başıma erkek mi kesildin?' diye terslemesi "haksız tahrik" sayıldı. Dosyayı 10 Aralık'ta ele alan Yargıtay 1. Ceza Dairesi de, kararı oy çokluğuyla onadı. Ancak Başkan Mehmet Yalçın, karara, babanın delil yetersizliği nedeniyle beraat etmesi gerektiği yönünde şerh koydurdu. Başkan ayrıca, Gülseren'in kötü yola düştüğü yönünde yeterli delil bulunmadığını ve Mehmet'e tahrik indirimi uygulanmaması gerektiği yönünde muhalefet şerhi koydu. (Sabah)