BIST 9.643
DOLAR 34,57
EURO 36,25
ALTIN 2.969,02

Farklı bir üniversite (Eğitilmiş gerçek bir Müslüman)

(Bugünkü yazımı, Ersin Nazif Gürdoğan'ın eserlerinden esinlenerek yazdım.)

Bir ülkenin kültürel zenginliği, üniversitelerin sayısından ziyade kalitesine bakar. Üniversiteler, ekonomik, sosyal ve kültürel araştırmaların planlandığı kurumlardır. Üniversitelerin kadroları ve yetiştirdikleri kişiler, üzerlerine düşen görevi yerine getirdikleri ölçüde, toplumsal kirlenmeler ve ekonomik bunalımlar en alt seviyeye iner.

Bütün dünyada olduğu gibi, maalesef ülkemizde de üniversiteler, hakikati aramanın, sağlıklı düşünmenin ve erdemli olmanın öğretildiği ocaklar olmaktan çıkmış durumdadır.

Artık öyle bir hal almıştır ki üniversitelerde doyma bilmez bir öğrenme aşkı yerine, önüne geçilmez bir kazanma hırsıyla, kısa vade de nasıl zengin olunabileceğin teknik bilgisi veriliyor. Üniversitede, öğrenciler akan hayatın dışına itilerek, hakikatten kopuk bir halde, hayatı nasıl yaşanır kılmadan ziyade; tüketimi ziyadeleştirerek hayatı daha karmaşık bir şekle getirmenin bilgilisi öğretiliyor. Üniversitelerde ruhun olgunlaşmasına, bilgi kazanılmasına ve gönlün zenginleştirmesine hassasiyet verilmiyor. Bundan dolayıdır ki tüm dünyada üniversiteler, bir uçtan diğerine büyük bir karmaşa halindeler.

 Üniversiteler de kaç kişi vardır ki “Mesnevi” ve “Mukaddime” yi hakkıyla okuyan? Veya Mumford, Rozsak, Mishan, Illich gibi, batının yürürlüğe koyduğu hayata, ciddi eleştirel yapan yazarları kaç kişi okumuştur?

Dört yılı bir sınıfta tüketip, basmakalıp düşünceler ezberleyerek kültürel zenginlik kazanılmıyor.

Geçmiş medreselerde olduğu gibi, Öğrencilere, ilgi duydukları alanlarda çalışmalarına izin verilmelidir. Toplumdan, hayattan, insanımızdan, kültürümüzden, tarihimizden, ve sorunlarımızdan kopuk eğitim düzenini bütünüyle değiştirmeliyiz.

Batı üniversitelerini taklit etmeye kalkmaktan vazgeçmeliyiz. Bize özgü bir üniversiteyi, Oxford’u veya Harvard’ı kopyalayarak değil, bizim olan Medrese sistemini iyi kavrayarak, onun eksiklerini gidererek, ona dayanarak kurabiliriz.

Çağımızda gençler yüz yüze olunan sorunlarla daha bir iç içeler. Bu yüzden, gençler akan hayatı değiştirecek gücün ana kaynağıdır. Geniş görüşlü, dünya sistemini bilen, gerçekten yaşanan hayatın içinde, sorunlarla yüz yüze olan gençlere ihtiyacımız var. Ekonomik ve sosyal oluşumun değerlerini değiştirecek olan gençler, diplomalı değil gerçekten bilgili olanlardır.  Üniversitelerimiz batı kültürünün değil, kendi değerlerimizin araştırıldığı ve öğretildiği ocaklara dönüştürülmelidir. Bunun için de, batılıların bizim kültürümüzle ilgili yaptıkları çalışmaların en az on katını biz kendi kültürümüz ve onlar halkında yapmalıyız. O zaman üniversiteler batı kültürünün boy attığı ortamlar olmaktan çıkar. Ve üniversiteler teknik bilgilerin yerini ve sınırlarını iyi kavrayan, sağduyu ve sorumluluk sahibi nesillerin yetiştiği yerlere dönüşürler.

İnsan sahip olduğu bilginin, bütün içinde bir nokta olduğunu ancak cami ve medreselerde idrak edebilir. Allah’ın sonsuz gücü önünde, bilim ve teknoloji benzeri her şeyin yok olup gideceği, üniversite binalarında anlatılamaz.

Peygamberimizin bize öğrettiği ve örnek verdiği olan; Camilerimizin, kütüphanelerimizin, çarşı ve mekteple bütünleştirildiği eğitim odaklarında, Doğuyu ve Batıyı bilen, gönlü zengin, ruhu temiz nesiller yetiştirebiliriz.

Bu nesil, bilimsel araştırma yolunu büyük İmamlar; Ebu Hanife, İmam Şafii, Maliki ve Hanbel’den öğrenecek.

İnsanı sevmeyi ve hizmet etmeyi Mevlâna ve Yunus’tan öğrenecek.

Hakikati aramanın çilesini Gazali'den, gönlü zenginleştirmeyi, Seyyid Abdulkadir Geylani’den öğrenecek.

Sanatı, Fuzuli, Şeyh Galipten öğrenip, Namaz, Oruç, Hac ile silahlanacak.

Böylesine olan nesil, kendini kurtarmakla kalmayacak, tüm insanlığın kurtuluşu için gerekli düşünce ve eyleme giden yolları da açacaktır.

Selametle..