BIST 10.025
DOLAR 35,16
EURO 36,68
ALTIN 2.956,54
HABER /  GÜNCEL

Fakirlik sanayiyi de kötü vurdu

Ekonomide son yıllarda yaşanan fakirleşmenin sanayinin mali yapısını ve karlılığını da kötü etkilediğini ortaya çıktı.

Abone ol

İstanbul Sanayi Odası'nın (İSO) 1994-2000 dönemini kapsayan ''Sanayide Fon Akımı ve Finans Yollarındaki Değişimler'' araştırması, imalat sanayiinin genelinde likidite durumunun 1996 yılında sonra bozulduğunu ve likidite oranlarındaki düşüşün süreklilik kazandığını ortaya koydu. İSO çalışması, 1994 yılı için 2 bin 343, 1995 yılında 2 bin 316, 1996'da 1826, 1998'de 2 bin 310 ve 2000 yılı için 1980 İSO üyesi kuruluşun verileri, 26 alt sektör bazında incelenerek gerçekleştirildi. 1994-2000 dönemini kapsayan araştırma, alt sektörler itibariyle farklı yön ve boyutta gelişmeler olsa dahi imalat sanayiinin genelinde mali yapının bozulduğunu, üretim faaliyetleri çerçevesinde kaynak yaratma gücünün azaldığını, finansmanda özellikle kısa süreli yabancı kaynakların payının arttığını belirledi. Ayrıca, öz kaynakların önemli bölümünün yeniden değerleme değer artışından oluşmaya başladığını, yükümlülükleri karşılama gücünün bir ölçüde de olsa azaldığını, devir hızlarının yavaşladığını, başka bir deyişle finansal verimliliğin en azından artmadığını, öz kaynak ve satış karlılıklarının düştüğünü gösterdi. Karşılaştırmaya temel alınan 1994 bir kriz yılı olmasına karşın, onu izleyen yıllardaki gelişmelerin genelde olumsuz oluşu, işletmelerin finansman, likidite, verimlilik, karlılık sorunlarının giderek büyüdüğünü ve bu sorunların süreklilik kazandığını ortaya koydu. İnceleme döneminde, genelde karlılıkları azalan sanayi kuruluşlarının kendi yarattıkları kaynaklarla faaliyetlerini fonlama ve oto finansman olanağı sınırlı kaldı. KISA SÜRELİ BORÇLANMA TEMEL KAYNAK HALİNE GELDİ Yeniden değerleme değer artışları da bir kaynak girişi sağlayamadığından, kuruluşlar kaynak ihtiyaçlarını ağırlıklı bir şekilde kısa süreli borçlanarak sağlama yönüne gittiler. Araştırmada, Türkiye'de kurumsal yapının, finans sektöründeki eğilim ve tercihlerin, kronik yüksek enflasyonun, sanayi kuruluşlarının mali yapısını, finansman imkanlarını etkilerken, kısa süreli borçlanmayı bir yerde temel kaynak haline getirdiği vurgulandı. Sanayi kuruluşlarının kaynaklarının çok büyük bir bölümünü, enflasyonun da etkisiyle, artan işletme sermayesi ihtiyacının karşılamasında, özellikle alacak ve stok finansmanında kullanmakta olduklarına dikkat çekilen araştırmada, sabit sermaye yatırımlarının, birkaç alt sektör dışında, kaynak kullanımı açısından sınırlı boyutta kaldığı belirtildi. FON AKIMLARI Araştırmaya göre, 1994-2000 yılları arasında, vergi öncesi net karın kaynaklar içindeki payı yüzde 7.4 ile yüzde 18.2 arasında değişti. İmalat sanayiinde net karın yarattığı oto finansman olanağı, özellikle 1994 ve 2000 gibi bunalımlı yıllarda çok düşük düzeylerde kaldı. Kaynakların büyük bölümü kısa süreli borçlanma ile sağlandı ve bu yolla elde edilen kaynakların net kaynaklar içindeki payı yüzde 47.5 ile yüzde 76.8 arasında değişti. Banka kredilerinin brüt fon akımı içindeki payı 1995 yılında yüzde 32.1'e kadar yükselirken, en düşük düzeye yüzde 12.9 ile 2000 yılında indi. 1994-2000 arasındaki göstergeler, imalat sanayii genelinde likidite durumunun 1996 yılından sonra bozulduğunu ve likidite oranlarındaki düşüşün süreklilik kazandığını ortaya koydu. İmalat sanayiinde finansal etkinliğin en azından artmadığı görüldü. 1995-2000 döneminde alacak devir hızında az da olsa yükselişe karşı, stok devir hızı hemen hemen değişmedi, varlık devir hızı ise 1.3'ten, 1.0'e geriledi. Finansal verimliliğin artmaması, hatta bir ölçüde azalması karlılık üzerinde de olumsuz etki yaptı. İmalat sanayii genelindeki karlılık, belirgin bir biçimde azalış eğilimi gösterdi. 1995-2000 yılları itibariyle öz kaynak karlılığı ortalama yüzde 26.9'dan, yüzde 23.5'e düştü. Öz kaynak karlılığı en düşük düzeyine yüzde 12.3'le 1999 yılında indikten sonra 2000 yılında az da olsa yüzde 13.5'e yükseldi. Satış karlılığı ise inceleme dönemindeki en düşük düzeyine yüzde 4.1 olarak 1999 yılında indi ve bu düzeyini 2000 yılında da sürdürdü. KURUMSAL YAPIDA DEĞİŞİM GEREKLİ Araştırmada, kurumsal yapının değişmesinin, finans sektörünün sağlıklı yapıya kavuşmasının, enflasyonunun hızının tek haneli rakamlara indirilmesinin, ekonomideki belirsizliklerin azaltılmasının, geleceğe ilişkin tahminlerin netleşmesinin, sanayi kuruluşlarının kaynak ihtiyacını etkileyeceği, kaynakları çeşitlendireceği, daha gerçekçi planlar yapılmasına ve uygulanmasına olanak vereceği vurgulandı. Kuruluşların, yönetim yapılarının iyileştirilmesine, finansal ve üretim verimliliğinin artırılmasına yönelik mikro düzeyde alabilecekleri önlemler de bulunduğu belirtilen araştırmada, ancak bu önlemler, makro düzeyde izlenecek politikalar ve alınacak önlemlerle desteklenmezse, sonuçta yetersiz ve eksik kalacağının da açık olduğu bildirildi. Sanayi kuruluşlarının önemli bir bölümünde, finansman, likidite, düşük karlılık, yeterince iç kaynak yaratamamak gibi sorunlar bulunduğu belirtilen araştırmada, bu sorunların çözümü için, özellikle finans sektöründe kurumsal yapının değişmesine, finans sektörünün sağlıklı biçimde yeniden yapılandırılmasına, enflasyon hızının ciddi şekilde aşağıya çekilmesine, ekonomideki belirsizlerin azaltılmasına ihtiyaç olduğu kaydedildi. FAKİRLEŞME SANAYİYİ OLUMSUZ ETKİLEDİ İSO Yönetim Kurulu Başkanı Tanıl Küçük yaptığı değerlendirmede, Türkiye'nin milli geliri özellikle son 10 yıl içinde, küçük ve istikrarsız bir gelişim çizgisi izlediğini belirterek, geride bırakılan beş yıllık dönemde kişi başına düşen gelirin küçüldüğünü, diğer bir ifade ile Türkiye ekonomisinin fakirleştiğini vurguladı. Küçük, ''Kalkınmanın lokomotifi olan sanayi sektörü de bu koşullardan son derece olumsuz etkilenmiş, işletmelerin mali yapıları bozulmuş, karlılık önemli boyutta küçülmüş ve yatırımlar duraklamıştır'' dedi. Yüksek kronik enflasyon nedeniyle girdi maliyetleri artmasına rağmen, bu artışın, olumsuz rekabet koşullarında çıktı fiyatlarına yansıtılamadığını anlatan Küçük, yüksek faiz oranları nedeniyle artan finansman giderlerinin, üretimin önünde engel oluşturduğu gibi kuruluşların az da olsa yaratabileceği kaynakların da erimesine neden olduğunu vurguladı.