BIST 10.031
DOLAR 35,43
EURO 36,53
ALTIN 3.054,40

Faiz vebadır

Kur’ân-ı Mübin’de Bakara Sûresinde faiz/riba hakkında;

“Faiz yiyenlerin davranışı, şeytanın peşine takılıp aklını çeldiği kimsenin davranışından farklı değildir. Bu onların, “Alım-satım (ticaret) da tıpkı faizli işlem gibidir” demeleri sebebiyledir. Allah alım-satımı (ticareti) helâl, faizli işlemi haram kılmıştır. Her kime, Rabbinden bir öğüt ulaşır da faize son verirse geçmişte olan kendinindir; artık onun işi Allah’a aittir. Kim de devam ederse, işte onlar cehennemliktir. Hep orada kalacaklardır.” (9)

Buyurmaktadır Hz.Allah (cc)

Günümüzde de maalesef bir kısım insanlar katılım bankalarının murabaha (peşin al vadeli sat) usûlü ile müşterilerine sağladığı mal karşılığı kredi imkânları, Mevduat bankalarının mal karşılığı olmayan tüketici kredilerinin birbirlerine benzetilmesi ve sistemin aynı görülmesi yanlıştır.

Katılım bankaları ev, araba, makine vs. gibi alınan malların karşılığı olan bedeli direk bu malları satan kişi veya şirketin hesabına yatırılarak ticaretin yapılmasını garanti altına almaktadır. Katılım bankaları hiçbir şekilde krediyi kişinin eline nakit para olarak vermez. Mevduat bankaları tüketici kredisinin şartlarını yerine getiren kişinin eline nakit olarak vermektedir.

Günümüz dünyasında ekonomik kaygılar insanların hayatında önemli bir yer işgal etmektedir. Özellikle pandemiyle birlikte bütün dünyada bazı finansal krizler yaşanmaya başlamış ve bu krizleri çözme adına ciddi enstrümanlar geliştirilmiştir.

Faizin İslam hukukunda yasak olması, böyle bir problem karşısında dini hassasiyeti yüksek olan bireylerin elini kolunu bağlamakla kalmayıp paralarının değerini korumak için nasıl bir yola başvuracaklarına dair kafa karışıklığı yaşamalarına da sebep olmaktadır.

Dini hassasiyeti yüksek olan kişiler, modern dönemde iktisadın bel kemiğini oluşturan faiz olgusuna karşı, yıllar boyunca mesafeli bir tutum takınmışlardır. Ta ki son 20 yıl öncesine kadar.

Faiz hassasiyeti olmayan bireylerin yüksek kâr elde etmesini sağlayan sistem karşısında elindeki birikimini faiz gibi bir sistemin içerisinde değerlendirmek istemeyenleri alternatif bulma çabası içerisine sürüklemektedir.

İslâm dini, diğer semâvî dinlerin aksine sosyal yaşamın her alanında etkili olan bir dindir. Modern dünya insanı için “menfaat” ön plandadır. İslâm dini içinse “kamu menfaati” öndedir.

İslâm dininde toplum, her zaman bireyden daha öncelikli kabul edilmektedir. Bu durumda sömürü odaklı bir sistem olan ribâ gibi bir eylemin yasaklanmasının sebebi de en başta gayri ahlakî olmasındandır. Örneğin bir erkek ve bir kadın nikâhsız bir şekilde aynı evde yaşayıp ve birlikte olurlarsa bu eylemin adı gayr-i meşru ilişkidir, yani zina olur.

Bir erkek ve bir kadın şartlara uygun bir şekilde nikâh akdi yaptıktan sonra aynı evde yaşayıp ve birlikte olurlarsa bu eylemin adı evlilik olur.

Bir kişi yoldan geçerken bir üzüm bağından sahibinden izinsiz bir şekilde bir salkım üzüm alsa bunun adı hırsızlık olur, fakat aynı kişi o üzüm salkımını sahibinden izin alarak alsa bu kez bağ sahibinin ikramı olmuş olur.

İşte bu doğrultuda faizin ortaya çıkardığı en büyük sorunlardan biri:

Parası olan zengini tembelliğe, rahatlığa ve rehavete itmektedir.

Çalışmayan ve helal yoldan para kazanmayanlar, çalışmanın önemini ve çalışan insanın kıymetini bilemezler.

Böyle bir durum zengin ve fakir arasında düşmanlık duygusun beslenmesini sağlar.

Zengin, gittikçe zengin,fakir de gittikçe fakirleşmektedir. Çünkü zengin adamın faizdeki parası katlanarak artarken,

Fakirde her geçen gün daha da fakirleşmektedir. Zengin ve fakir arasındaki uçurum genişledikçe suç oranı artmaktadır.

Bu artışta büyük sosyal patlamaların zeminini hazırlamaktadır.

Parasını faize yatıranlar garantili para kazandığından, kendisini riske atıp, yatırım yapmamaktadır. Yatırım ise, işsizlere istihdam, topluma üretim ve ticaret demektir. Ticaret canlandıkça ve piyasa münbit hale geldikçe faiz zayıflayıp cılızlaşır ve yok olur.

Faiz vebadır. Bu veba günümüz insanının damarlarında dolaşarak, dolaşım sistemini bozmaktadır. Yenilen içilen ruha şifa olmadığı gibi aile hayatını da olumsuz yönde etkilemektedir.

Ruh haram lokmayla beslendiği için, faizin girdiği evlerden ruh çekilmektedir. Bu ruhun çekilmesinde son 20 yılın rolü büyüktür. Liyakat ehli değil şakşakçı olmak, her yapılanı alkışlamak, yanlışa yanlış diyememek süreci daha da vahimleştirdi.