Merkez Bankası tarafından hazırlanan ''Finansal İstikrar Raporu''nda bankacılık sektörü irdelendi. Raporda faiz riskinin en önemli risk olduğu belirtildi.
Abone olRaporda, sektörde 2004 yılında kredi hacmi hızla artarken, kredi hacminde görülen belirgin genişlemeye rağmen, kredilerin GSYİH'ye oranı halen düşük seyrettiği belirtilerek, kredi mevduat oranının, 2003 yılından itibaren artış eğiliminde bulunduğu kaydedildi. -KREDİ RİSKİ- Kredilerin, 2003 yılının üçüncü çeyreğinden itibaren hızla yükseldiği ve gerek GSYİH, gerekse toplam aktifler içerisindeki payının artış eğilimine girdiği bildirilen raporda, ancak, kullandırılan kredilerdeki artışın sadece hacimce artışla sınırlı kalmadığı ve özellikle 2004'de, kredi portföyünün kompozisyonunda, yapısında ve dağılımında kredi riski açısından önemli değişiklikler gerçekleştiği bildirildi. Raporda, bankalar açısından kredi riski yönetiminin, gevşetilmeden sürdürülmesi gerektiği vurgulandı. Öte yandan, tüketici kredilerinin değişken faizli olarak da kullandırılabilmesi için tüketicinin korunması prensipleri ile çelişmeyen yeni düzenlemeler yapılmasının, faiz riskinin azaltılması açısından yararlı olacağı ifade edilen raporda, şöyle denildi: ''Bununla birlikte, ertelenmiş tüketim harcamalarının büyük ölçüde gerçekleştirilmiş olması ve harcamaları özendiren mali teşviklerin kaldırılması nedeniyle taşıt ve diğer tüketici kredilerinin artış hızının önümüzdeki dönemlerde yavaşlayacağı, konut kredilerindeki artışın ise devam etmesi bekleniyor. Reel sektöre kullandırılacak kredilerde ise ekonomik istikrarla birlikte kamu maliyesinin bankacılık sektörü üzerinden borçlanma ihtiyacının azalacağı ve bunun sonucunda bankaların doğan likidite fazlasını kredi olarak kullandırabileceği dikkate alındığında, gelecek dönemlerde kredi faiz oranlarında görülebilecek azalmanın firmalar açısından kredi kullanımını tekrar cazip hale getireceği, ancak böyle bir ortamda da bankalar açısından kredi riski yönetiminin gevşetilmeden sürdürülmesinin önemli olduğu düşünülüyor. Ayrıca, gerek sanayi üretiminde gerekse kapasite kullanım oranlarında gözlenen artışların da, yapılacak yatırım harcamalarının finansmanında kullanılmak üzere kredi talebinin artışı yönünde etki yaratabileceği düşünülmektedir. Sonuç olarak, 2004 yılında kredi hacmindeki belirgin büyüme ile birlikte kredi riskine maruz değer artarken, bankaların kredilendirme politikalarında risk unsurunu dikkate almaları, İstanbul Yaklaşımı ve ekonomik canlanma ile tahsili gecikmiş alacaklardaki azalış ve reel sektör firmalarının mali yapılarında görülen düzelme kredi portföy kalitesinin iyileşmesini sağlamış, ayrıca kredi riski senaryo analizlerinin de desteklediği gibi, bankaların asgari sermaye yükümlülüğünün oldukça üzerinde özkaynağa sahip olmaları, ilerleyen dönemlerde kredi piyasasındaki dinamizmin devam edeceğine ilişkin olumlu beklentileri güçlendirdi.'' -PİYASA RİSKİ- Türk Bankacılık Sektörü'nde, piyasa riskinin en önemli unsurunu faiz riskinin oluşturduğu vurgulanan raporda, ''Faizlerin düşme eğilimini sürdürmesiyle birlikte, Türk bankacılık sektörü kısa vadeli kaynaklara daha fazla yöneldi, bu da vade uyumsuzluğunun artarak devam etmesine yol açtı'' denildi. Dolayısıyla faiz riskinin, yüksek vade uyumsuzluğu nedeniyle sektörde piyasa riskinin en önemli unsurunu oluşturmayı sürdürdüğü bildirilen raporda, şöyle devam edildi: ''Krizlerden sonra uygulamaya konulan dalgalı kur rejimi nedeniyle, kur riskinin piyasa riski içindeki payı azalma eğilimine girdi. Dolayısıyla, bankacılık sektörünün yabancı para pozisyonları dengede seyretmekte ve kur riskinden ötürü ilave sermaye yükümlülüğü bulunmamaktadır. Senaryo analizi sonuçlarına göre, bankacılık sektörü kur şoklarına karsı dayanıklı durumda bulunurken, faiz şoklarında yeniden fiyatlandırma sonucunda bankaların uğrayacakları zararlar sınırlı kalıyor. Öte yandan, bankaların özkaynaklarının, faiz şokları ile ortaya çıkacak değer kayıplarını karşılayabilecek düzeyde olduğu görülüyor.'' -LİKİDİTE RİSKİ- Raporda, makroekonomik istikrara yönelik uygulamalar sonucu enflasyon ve faiz oranlarındaki gerilemenin kalıcı olduğuna dair bekleyişlerin artması ile Türk parası ve yabancı parada likidite oranlarında bir düşüş gözlenmekle birlikte, bankacılık sektörünün portföyünde bulunan menkul değerlerin önemli bir kısmının teminat olarak kullanıma hazır bulunmasının, likidite açısından olumlu olarak değerlendirildi. -KARLILIK VE SERMAYE YETERLİLİĞİ- 2005 yılının ilk çeyrek dönemi sonuçlarına göre bankacılık sektörünün aktif ve özkaynak karlılıkları artış gösterdiği kaydedilen raporda, sektörün düşen faiz oranlarına rağmen, net faiz marjını korumayı başardığı bildirildi. Sektörün asıl bankacılık faaliyetlerine dönmesiyle birlikte, daha istikrarlı bir gelir kaynağı olan ücret ve komisyon gelirlerindeki artışın devam ettiği kaydedilen raporda, ancak faaliyet giderlerinin toplam faaliyet gelirlerine oranının önemli oranda değişmezken, karşılık giderlerinin toplam faaliyet gelirlerine oranının artış gösterdiği ifade edildi. Raporda, enflasyon muhasebesinden kaynaklanan parasal pozisyon zararları dahil edilmediğinde, sektörün aktif karlılığında önemli bir değişiklik yaşanmazken, enflasyon muhasebesinin ortadan kalkması nedeniyle sektörün karlılık rasyolarında önemli bir iyileşme yaşandığı bildirildi. Sektörün düşen faiz ortamında sürdürülebilir gelir kaynaklarına ve operasyonel verimliliğine odaklanarak karlılığını koruduğu kaydedildi. Raporda, ''Türk bankacılık sektörünün, maruz kaldığı kredi riski ve piyasa riski için bulundurulması gereken asgari sermaye yükümlülüğünün üzerinde özkaynağa sahip olduğu görülüyor'' denildi. -SENARYO ANALİZİ- Öte yandan raporda yapılan senaryo analizlerine göre, negatif yönlü kur şokları karşısında, bankaların açık pozisyonlarının ihmal edilebilir seviyelerde olması, kur riskinden kaynaklanacak olası zararın düşük seviyede kalmasına neden oldu. Sektörün kısa vadelerde faize duyarlı aktiflerinin, faize duyarlı çpasiflerinden daha az olması nedeniyle, negatif yönlü faiz şokları karşısında, yeniden fiyatlandırmaya bağlı olarak net faiz gelirinde azalma yaşandı. Diğer yandan, varsayımlar çerçevesinde, faiz artışları sonucunda bankacılık sektörünün ticari portföyünde yer alan menkul kıymetlerin piyasa değeri de azaldı. Ancak, sektörün güçlü özkaynağının söz konusu kayıpları karşılayabilecek düzeyde olduğu anlaşılıyor. Bankacılık sektörünün yabancı para net genel pozisyonunun kısa olması ve sektörün kısa vadelerde faize duyarlı aktiflerinin, faize duyarlı pasiflerinden daha az olması nedeniyle, uygulanan pozitif yönlü kur ve faiz şokları sektörün karlılığını olumlu etkiliyor.