1. Dünya Savaşı’nda Medine’ye İngilizleri sokmayan “Çöl Kaplanı” Fahreddin Paşa'nın torunu Zeki Türkkan, dedesinin hatıralarını anlattı. Türkkan, dedesinin teslim alınırken peygamberin mezarının bekçisi olma isteğinin kabul edilmediğini söyledi.
Abone olİngiliz kuşatması sırasında 2 yıl 7 ay boyunca Medine’yi savunurken, kutsal emanetleri de İstanbul’a yollayan Fahreddin Paşa’yı, torunu Zeki Türkkan anlattı. MEDİNE’deki kutsal emanetleri Türkiye’ye yolladığı için Birleşik Arap Emirlikleri Dışişleri Bakanı tarafından ‘hırsızlık’la suçlanan ‘Medine Kahramanı’, ‘Çöl Kaplanı’ Fahreddin Paşa’nın torunu Zeki Türkkan (64), dedesinden kalan tek maddi mirası Hürriyet’e açıkladı.
O KUTU EN BÜYÜK MİRAS: Bir şirkette yöneticilik yapan Zeki Türkkan’ın yıllardır ofisinde sakladığı dede mirası deri kaplı kutuda bir parça fırça, bir parça sünger, beyaz bir şalvar ile Hz. Muhammed’in mezar örtüsünün bir parçası bulunuyor. Medine’de görev yaptığı dönemde, Hz. Muhammed’in mezarını tek başına temizleyen Fahreddin Paşa temizlikte kullandığı malzemeleri ömrü boyunca bu kutuda saklamış. Medine’den ayrılmak zorunda kalınca Hz. Muhammed’in mezar örtüsünden bir parçayı da kutuya eklemiş. O kutu bugün Türkkan Ailesi’nin en büyük mirası.
Fahreddin Paşa’nın torunu Zeki Türkkan
CEDDİM DİYE KABULÜ ÖNEMLİ: Zeki Türkkan, 1948’de hayata veda eden dedesinin bıraktığı başka bir maddi bir miras olmadığını söylüyor. Sadece babaannesinden kalan bir yalıyı hatırlıyor. Bir de dedesinin sözlerini: “Dedem, ‘Kutsal emanetleri göndermem Medine’yi müdafaadan vazgeçtiğim anlamına gelmez’ diyordu. ‘Savunmaya geçtim, ben Peygamber’e bel bağladım’ diyordu mektuplarında. Ondan miras kalan tarih ve adı. O adın herkes tarafından bütün Türkiye’de ortak değer olarak kabul edilmesi bizim için en büyük miras. Kime rastlasam ‘Gerçekten siz Fahreddin Paşa’nın torunu musunuz’ diye soruyorlar. Bu benim için önemli. Mezarına halk sahip çıkıyor. Geliyorlar, dua ediyorlar, bayrak asıyorlar. Devletin ve milletin dedeme sahip çıkması bizi çok mutlu etti. ‘Ceddim’ diyor Sayın Cumhurbaşkanı. ‘Ceddim’ diye herkesin kabullenmesi, ailenin kabul etmesinden daha önemli.”
Hz. Muhammed’in mezar örtüsü: Zeki Türkkan, dedesi Fahreddin Paşa’nın Hz. Muhammed’in mezarını temizlerken kullandığı fırça ile mezar örtüsünü deri kaplı kutuda saklıyor.
O MEZARIN BEKÇİSİ OLMAK İSTEDİ: Türkkan, dedesinin teslim olmadan önceki anlarını aktarırken de “Dedemin esas amacı Hz. Peygamber’in mezarını savunmaktı. Sonuna kadar teslim olmadı. Kurmay subayları dayanacak durumda değillerdi. Baskı yaptılar. ‘Ben askerlikten istifa ediyorum’ dedi dedem. ‘Ben artık Peygamberin bekçisi olacağım’ dedi. Kabul etmediler bunu. Teslim almaları çok önemliydi. Alıp götürdüler” diyor.
Fahreddin Paşa’nın mirası bu kutuda saklanıyor.
DÜŞMANIN ELİNE GEÇMEMESİ İÇİN: Dedesine yöneltilen suçlamanın hedefinde Türkiye ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olduğunu belirten Zeki Türkkan şöyle devam ediyor: “Aileden birinin bu konuda görüş belirtmesine gerek yok; devlet adına Sayın Cumhurbaşkanı gereken cevabı verdi. Dedem o kahramanlığı Türkiye ve İslam için yaptı. Kendisine düşen vazife oydu. Kutsal emanetlerin zarar görmemesi, düşman eline geçmemesi için yaptı bunu.
Fahreddin Paşa’nın gönüllü Araplardan oluşan Hecin Süvari Alayı ile Medine’ye girişi...
OSMANLI YANLISI OLAN ARAPLAR DA VARDI: Çalınma söz konusu değil. Kutsal emanetleri 1917’de Harem-i Şerif’ten sorumlu Ziver Bey himayesinde İstanbul’a gönderdi. Emanetlerin teslim edildiğine dair Ziver Bey cevap mektubu yazdı dedeme. Araplar konusunda genelleme yapmak doğru değil. Çünkü dedem, Medine müdafaasında ciddi oranda Araplardan da yardım gördü. Kendi askerleri içinde Araplar var. Çekirge yemek zorunda kalan askerler arasında da Araplar da var. Türk taraftarı, Osmanlı tarafında olan Araplar da var.”
‘ÇÖL KAPLANI’ LAKABINI DEDEME LAWRENCE TAKTI: DEDEM Suud Ailesi’ni davet etti Medine’ye. Mektup yazdı. Suudi Arabistan’ın kurucusuyla yazışmaları var. ‘Gel’ diyor, ‘Sana teslim edeyim Medine’yi. İngilizlerin yanında yer alan Şerif Hüseyin’e değil. Emir Suud oğlu Abdülaziz Paşa, İslam aleminin yüzünü döndüğü yer İngiliz himayesi altına kalmasın. Bunun için biz kanlarımızı çok ucuz döktük. Bu demek değildir ki, sınırlarımızı büyük etmeye veya Hicaz’da olan yer altı kaynakları için çalıştık’ diye yazıyor.
Su dağıtıyor askerlerine. Askerleriyle devamlı temas halinde olan bir komutan. Savaşçı bir komutan, ‘Çöl Kaplanı’ lakabını Lawrence taktı dedeme. Düşmanı taktı.
Medine’de kurmay heyetiyle.
ATATÜRK ÖZEL OLARAK DAVET ETTİ :Malta’da sürgünde olan 4 kişiyi davet ediyor Atatürk. Biri de dedem Fahreddin Paşa. Suikast tehlikesi olduğu için Almanya, Rusya ve Azerbaycan üzerinden Türkiye’ye geliyor. Sakarya cephesinde Atatürk’le görüşüyor. Diyor ki, ‘Ben bir nefer olarak savaşmaya geldim’. Atatürk cevaben, ‘Biz mücadelemizi yapıyoruz. İslam dünyasında siz çok saygı görüyorsunuz. Onun için Afganistan’a gidin, orada mücadelemizi bütün İslam dünyasına anlatın’ diyor. Hint Müslümanlarının yardımlarının Anadolu’ya ulaştırılmasında büyük katkısı var dedemin.
Yeni Mekke Emiri Şerif Ali Haydar Paşa ve oğullarıyla cepheyi denetlerken.
MALKOÇOĞLU’NUN TORUNU: O sırada bağımsız olan tek İslam ülkesi Afganistan TBMM hükümeti adına Celal Bayar ve Fevzi Paşa imzasıyla Afgan Kralı Amanullah’a dedemle ilgili yazılan yazı var. Görevlendirme yazısında, ‘İslam dünyasının önemli ismi, Medine’yi kahramanca savunmuş İslam gazisi’ deniyor. Akıncı beyi Bali Bey Malkoçoğlu’nın anne tarafından torunu olduğu belirtiliyor. O sırada bağımsız olan tek İslam ülkesi Afganistan TBMM hükümeti adına Celal Bayar ve Fevzi Paşa imzasıyla Afgan Kralı Amanullah’a dedemle ilgili yazılan yazı var. Görevlendirme yazısında, ‘İslam dünyasının önemli ismi, Medine’yi kahramanca savunmuş İslam gazisi’ deniyor. Akıncı beyi Bali Bey Malkoçoğlu’nın anne tarafından torunu olduğu belirtiliyor.
MEHMETÇİK SÖZÜ ONA AİT :Mehmetçik lafını da dedem askeri literatüre sokuyor. Medine müdafaası sırasında İstanbul ile yazışmalarında kullanıyor ilk kez. Hatta, Enver Paşa böyle laubali sözcükleri kullanmaması için uyarıyor. Mehmetçik sözünü halk benimsiyor. Dedem, Osmanlı’daki ilk fotoğrafçılardan biri. Harp okulu öğrencisiyken sık sık fotoğraf çekerdi. Çektiği fotoğrafları müzelere bağışladık.”