Ezber bozan Paşa!
Cumhuriyet tarihinde hiç olmayan bir şey olmuştu.
Cumhuriyet tarihinde hiç olmayan bir şey olmuştu.
Bir Genelkurmay Başkanı, Ergenekon Davası ile haksız
ithamlarla karşı karşıya bırakılmıştı..
Öyle bir kumpastı ki..
Akıllara durgunluk verecek cinsten açılan davada “Terör örgütü
lideri” gibi çok mesnetsiz suçlamalarla karşılaşmış, bütün
Türkiye’nin şaşkın bakışları arasında cezaevine gönderilen Türk
ordusunun ilk Genelkurmay Başkanı olmuştu..
Adalet tecelli etmiş, kumpas belgelenmişti.
Cezaevinden çıktıktan sonra susup kenara çekilmedi..
Çünkü toplumun Paralel Devlet Yapılanması konusunda
aydınlanmaya ihtiyacı olduğuna inandı.
Türkiye’yi adım adım gezip, yurt içi ve yurt dışında
konferanslar verirkenezber bozan açıklamaları ile dikkat çekmeye
devam etti.
Kimden bahsettiğimiz açık..
Eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker
Başbuğ..
***
Başbuğ geçtiğimiz ay gittiği Erzurum'daki panelde Paralel
Yapı'yla mücadeleyi değerlendirirken, çok konuşulacak bir açıklama
yapmıştı..
Demişti ki..
“Ergenekon ve Balyoz gibi davalar, Türk devletine ve Türk
Silahlı Kuvvetleri'ne yönelik büyük bir komploydu. Şunu açık
yüreklilikle itiraf etmeliyim ki, bu mücadeleyi Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip Erdoğan'dan daha iyi ve daha başarılı başka kimse yapamazdı.
Devletin kılcal damarlarına kadar nüfuz eden ve bugün Türkiye'nin
başına bela olan Paralel Yapı, 2007'de harekete geçti ve 2011'de de
ilk darbe girişiminde bulundu.
17-25 Aralık yargı darbe girişimi başarıya ulaşsaydı,
çok geçmeden Türkiye'nin tıpkı İran gibi bir Humeyni'si
olacaktı.”
Başbuğ’un Türk ordusunun eski bir komutanı olarak Paralel Yapı ile
mücadelede Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hakkını teslim eden
‘Erdoğan’a bundan büyük destek olunmaz’ dedirten
bu sözleri çok konuşulmuştu..
Çünkü ezber bozmuştu..
Bırakın askeri, siyasetçileri AK Parti’lilerin büyük
çoğunluğunun söyleyemediğini, eski bir Genelkurmay Başkanı
olarak o söylemişti.
***
İlker Başbuğ Paşa bununla kalmıyor..
Ezber bozmaya devam etti.
Bu kez de geçtiğimiz günlerde davet edildiği Almanya' da
Avrupa-ADD’nin düzenlediği toplantıda İmam Hatipler için çok
çarpıcı mesajlar verdi..
Türkiye'nin nüfusunun yüzde 99'unun Müslüman olduğunu belirterek,
“Tabii ki din adamına ihtiyaç var. Bu din adamlarını
yetiştirmek de devletin işi” derken, Tevhid-i Tedrisat
Kanunu’nun 4. maddesine gönderme yaptığı şu sözleri, yine bir
askerin ağzından duymak son derece önemliydi..
Bakın ne diyor..
“3 Mart 1924 Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun 4. maddesi diyor
ki, ‘Yüksek din adamlarını yetiştirmek üzere İlahiyat
Fakültesi, imam ve hatip yetiştirmek içinse mektepler açılacaktır.’
Özellikle küçük yerlerde, köylerde, kasabalarda halk din
adamlarının söylediklerine çok itibar eder. O zaman bunu
yetiştireceksiniz.
Peki ne olmuş?
Kanun çıkıyor ve 1924'te imam hatip mektepleri
açılıyor.
Maalesef 1932 yılında imam hatip okulları kapatılıyor.
Neden?
İşte Şeyh Sait isyanı var, isyanlar var. Tamam. Bunu neden
olarak kabul edebiliriz. Bu okulların kapatılmasına öğrenci
sayısının düşük olmasını mazeret olarak gösterenler var ki, belki
de Cumhuriyet tarihinde yapılmış en yanlış noktalardan bir
tanesi.
Bakın aynı zamanda 1924'te İlahiyat Fakültesi
açılıyor.
O da kapatılacak bir müddet sonra.
Kaba çizgileriyle söylersek 30 ile 50 yıl arasında
Türkiye'de din adamı yetiştiren okul yok. Ne oluyor o zaman, işte
bu adamlar çıkıyor.
Cemaatler, bilmem neler, onların yetiştirdiği adamlar
çıkıyor.
Aydın din adamı diyorsunuz. Yok. Sıkıntı var.
Bırakıyorsunuz o alanı.
Alanı niye bırakıyorsunuz?”
Bu sözleri Başbuğ gibi bir askerin ağzından duymak çok önemli..
Çünkü bu ülkede hangi cepheden bakarsanız bakın, ordu ile
din arasına katı duvar örmeye çalışanları şok eden sözler olsa
gerek..
Bu sözler bugünler için çok şey anlatıyor..
Bu arada bir başka panelde terör ile mücadele konusunda
muhalefeti eleştirip hükümete destek verirken söylediği şu sözleri
de unutmamak gerekiyor,.
‘Şu anki iktidar halkın seçtiği bir hükümettir. Bu hükümet
bu devleti idare edecek. Toplum da bütün gücüyle yüzde 100
terörle mücadelede hükümetin arkasında olacak. Bunun başka yolu
yok. O onu çekiştirir, o diğerini çekiştirir ve o onun aleyhine
siyaset yapılarsa üzülerek söylüyorum biz şehit haberlerini duymaya
daha çok devam ederiz."
***
Bütün bu sözler geçmişe dönük önemli özeleştiriler, geleceğe dönük
önemli vurgular..
Şöyle emekli eski Genelkurmay başkanlarına baktığımız zaman
böylesine toplumu aydınlatmaya çalışan bir başka ismin olmadığını
görünce ‘EZBER BOZAN PAŞA’ demek de hiç zor
olmuyor..
‘Başbuğ nereye koşuyor’ diye sormak yerine,
emeklilik nedeni ile yan gelip yatmadan ‘akil bir
adam’ olarak yol alıyor ..
Hiç kuşkusuz belli bir kesim İlker Başbuğ Paşa’nın bu
açıklamaları karşısında şaşırıyor. Ama gerçek olan şu ki bir
komutan olarak ezber bozuyor!
Ne diyor..
“TSK’nın komutanlığını yapan bir kişi olarak emekli de
olsam bir sorumluluğum var. Ben kendimi siyaset üstü
görüyorum..”
Söyleyeceğim şu ki, Türkiye geçmişle geleceğe köprü
kurarken, zihinsel olarak da büyük bir değişim
yaşıyor.
Sancılar olması doğal..
Ama önemli olan bu sancılı süreci özeleştiri yapıp,
‘Tek Millet, Tek Devlet, Tek Vatan, Tek Bayrak’
ülküsüne sımsıkı sarılarak geçirmektir..
Çünkü başka Türkiye yok..
Devletin ve Milletin bekasının siyaseti olmaz.