Eyvahh.. Cumhuriyet tehlikede!
Bu köşeyi takip eden okurlar, polemiklere girmediğimi bilirler.
1959 yılında Erzurum'da askerlik yaparken 'şehit'
olan ve ailesine sadece 'kara kağıdı' gelen bir
amcanın isminin verildiği biriyim. Yaşamım boyunca
asker ocağına ve 'askere' sevgi
besledim, sempati duydum. Atatürk ve Cumhuriyet
ilkelerine bağlı bir yaşam tarzım ve felsefem oldu. Bundan
sonrada aynen devam edecek.
Ama okuduğum bir haber 'kanıma' dokundu. Beni bu
satırları yazmaya adeta zorladı. Haber Zaman
gazetesinde yayınlandı. Ayşegül Doğan'ın
özel haberiydi.
"Sakalı 1,5 santimi geçen gaziyi hastaneye almadılar"
"Kore gazisi Abdürrahim Peker, sakalı 1,5 santimi aştığı
gerekçesiyle Yeşilyurt Hava Harp Okulu Askerî Hastanesi’nden geri
çevrildi."
Haberin içeriği yoruma gerek bırakmıyor.
75 yaşındaki gazi Abdürrahim Peker'le yapılan bir
söyleşi var.
“Cephede savaşırken kimse bana sakalın kaç santim diye
sormadı.” diyen gazi sitemlerini dile getiriyor.
Haberin özeti kısaca şöyle.
Kore'de 15 ay savaşan Peker, bel fıtığı ve kalp
yetmezliği rahatsızlıklarından dolayı son yirmi yıl boyunca
Haydarpaşa Gülhane Askeri Tıp Akademisi'nde tedavi
görür ve hiçbir sorun yaşamaz. Fakat İstanbul Şirinevler'de oturan
gazi Peker'in, GATA'ya her gidişinde 2,5 saatlik
yol katetmesi aynı yolu tekrar o kadar saatte dönmesi doktorunu
üzmüştür.
“Amca senin evinin yanı başında Yeşilyurt Hastanesi
var, oraya gidip tedavi olsana.”diye öneride bulunur.
Gazimiz bu öneriye çok sevinir. Yeşilyurt Askeri
Hastanesi, Şirinevlere 2-3 kilometrelik uzaklıkta. Hergün
bir taksiye binip gitse bile bütçesini etkileyecek bir para
harcamamış olacak.
Gerekli belgelerini GATA'dan alan 75
yaşındaki Peker, 70 yaşında olan eşini de
yanına alarak, Yeşilyurt Hava Harp Okulu Askerî
Hastanesi'ne giderler.
Göğsünde 'gazi madalyası' asılı olan
Peker'i, dış kapıda bir asker karşılar ve
durdurur.
“Amca sen bu durumda hastaneye giremezsin.” der.
Gazilik ünvanı, belgeleri bir işe yaramaz. Yanlarına gelen
ikinci askerinde tavrı değişmez. Gazinin sakalı
uzundur ve kesin kural vardır.
'sakallılar içeriye alınmaz!'
Çaresiz geri dönmeye hazırlanan yaşlı gazi ve
eşini, konudan haberdar edilen nöbetçi astsubay odasına
aldırır ve özür diler. Ama sonucun değişmeyeceğini bu konuda kesin
emir aldıklarını ve kendilerini bu 'kılıkla'
içeriye alamayacaklarını açıklar. Yinede içi rahat etmeyen
astsubay son bir umutla amirini
arar ve durumu anlatır. Karşıdan gelen talimat çok nettir.
“Amcanın sakalı 1,5 santimden uzun mu?”
"Evet."
"Almayın."
Şimdi sormak lazım..
Hemen hemen Cumhuriyetimizin kurulmasıyla yaşıt
olan ve Cumhuriyetimizin yaşaması için
savaşlara katılmış, aldığı kurşun yarasıyla hayatının
sonraki bölümünü sağlıksız geçirmiş, göğsünde 'gazi'lik
madalyasını gururla takmış, taşımış 75 yaşında ki
bir gazinin 1,5 santimden uzun olan sakalları nedeniyle
bir askeri hastaneye (tedavi olabilmesi için bile)
alınmaması revamı?
Bir daha sormak lazım..
Şurada kaç tane, bu yaşta gazimiz kaldı?
En küçükleri sanırım Abdürrahim Peker gibi en az 75
yaşındadır. 1,5 santimi geçen sakalları
nedeniyle askeri bir hastaneye girip tedavi görmeleri acaba ne
tehlike doğurur?
Hangi askeri sırları ifşa etlmelerinden
korkarlar?
Uğruna girdikleri savaşlarda kurşunlar yedikleri,
Atatürk'ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti'ne, şimdi
uzattıkları sakalları acaba nasıl bir
zarar verir?
GATA ve Erzurum Mareşal Askerî Hastanesi’nde yıllarca bu
'kılıkla' girip tedavi olan bir 'gazinin'
Yeşilyurt Hava Harp Okulu Askerî Hastanesi’ne,
'sakalı uzun' gerekçesiyle alınmamasının geçerli
bir nedeni acaba varmıdır?
Biraz esnekliğin, biraz daha
hoşgörülüğün imkanı acaba yokmudur?
'Vardır' umudunu ve iyi niyetini taşıyorum ama
gazimizin şu sitemlerinide duymamazlıktan gelemiyorum.
"Ben bunları hak edecek ne yaptım?
75 yaşındayım gazilik unvanıma itibar etmiyorlarsa bari yaşıma
itibar etsinler.
Hâlâ aldığım kurşun izlerinin hatıraları ile yaşıyorum. Kendileri
uğruna savaştığım evlatlarım beni hakkım olan hastaneye almadılar.
Canları sağolsun.
Ama bana ve 70 yaşındaki eşime gösterilen muameleyi her
hatırladığımda ağlıyorum.”